ADDİS ABABA – ETİYOPYA ( ETHİOPİA ) – EMEL FIRATLI
ADDİS ABABA – ETİYOPYA ( ETHİOPİA ) – EMEL FIRATLI
Daha önce “Omo Vadisi” başlığı altında paylaştığımız yazıda da belirttiğimiz üzere Etiyopya, fakirlik açısından dünya sıralamasının en altlarında yer almaktadır. MÖ 300 ve 400 lerden başlamak üzere MS 1200 lere kadar süren 2000 yıl boyunca bu bölge, büyük liman ve şehirlere ev sahipliği yaptığından, önemli bir dünya ticaret yolu güzergâhı olmuştur. Bu durum, onun geçmiş tarih ve kültürünü de olumlu etkileyerek önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmasına neden olmuştur.
Daha sonraları, diğer Afrika ülkeleri gibi o da benzer kaderi paylaşıp büyük güçler tarafından sömürülmüş, halen de sömürülmeye devam edilmektedir. Etiyopya tarihinin en çarpıcı özelliği ise, sömürgeleştirilememiş tek Afrika ülkesi olmasıdır. ( Sadece istisnai bir dönem vardır ki 1935-1945 yılları arasında İtalyan Mussolini buraya büyük bir çıkartma yapmış ve bu çıkarma sonrasında 1935 ve 1945 yılları arası arasında İtalyanlar burayı işgal etmiştir. Bu sırada ikinci Dünya Savaşı da başlamış, daha sonra Etiyopya bağımsızlığını kazanmıştır. Gayet tabi bu, askeri bir işgaldi yani yönetime tamamen el koyup ta himaye altına almak gibi bir durum söz konusu olmamıştır.)
Geçmişte daha çok Habeşistan olarak andığımız, halkını da Habeş olarak adlandırdığımız Etiyopya’da bu isim hiç kullanılmamış olup eski adı; “Kölelerin ülkesi” anlamına gelen Abyssinia’dır. 2. Menelik zamanında yapılan reform çalışmaları esnasında bu ismin kaldırılacağı tüm dünyaya duyurularak “yanık tenliler ülkesi” demek olan “Etiyopya” benimsenmiştir.
Afrika’nın en kalabalık ikinci ülkesi olan Etiyopya, 1.104.000 km. karelik yüzölçümüne sahiptir. Orta Afrika’nın doğusunda konumlanan ve “Afrika’nın boynuzu” olarak adlandırılan bölgede bulunan ülke; Sudan, Eritre, Cibuti, Somali, Kenya ve Uganda ile komşuluk yapmaktadır. Etiyopya’nın resmî dili; Sami dil ailesine mensup Amharcadır.
Dokuz farklı etnik bölgenin bulunduğu ülke, yaklaşık 110 milyon da nüfusa sahiptir. Hem yüzölçümü hem de nüfusu büyük olan bir ülkenin, ekonomisinin temelini tarım ve yeni yeni turizm oluşturmaktadır. Buda son beş yıla tekabül etmektedir. Şu an, yılda yaklaşık 5 milyon turist gelmektedir. Bu rakamın büyük bir kısmını iş adamları, onların çoğunluğunu da Çinliler oluşmaktadır. Ve bu iş adamlarının aldığı işlerde çalıştırılmak üzere çok sayıda Çinli de buraya gelmiştir. Alt yapı tam olarak oluşturulmadan büyükşehirlere çok hızlı bir göç yaşanmış, bu da tabi beraberinde birçok problemi de getirmiştir. Alt yapı çok kötü olduğundan henüz kat etmeleri gereken çok uzun bir yolları vardır.
Adeta dağlar üzerinde kurulmuş olan ülkenin başkenti Addis Ababa, 2355 metre yüksekliği ile Dünyanın en yüksek başkentleri arasında yer almaktadır. Etiyopya’nın çok eski bir tarihi olduğundan, geçmişte farklı şehirlerini başkent olarak kullanmışlardır. “Yeni çiçek” anlamına gelen Addis Ababa, 1870 yılında, İmparator 2. Menelik tarafından kurulmuştur. Sürekli gelişen şehrin, şu anda ki şehir merkezinin nüfusu yaklaşık 2.500.000 etrafındaki ilçelerle birlikte toplam 6 milyon kadardır. Kendileri şehirlerine kısaca “Addis” demektedirler. Burası ülkede kurulmuş olan beşinci başkenttir.
1800 lü yıllarda Kralları 2. Menelik zamanında bir tepenin üzerine başkent kurulmuştur. Bu yüzden de güvenlikli sağlam bir şehirdir. Etiyopya, şimdi de olduğu gibi dokuz ayrı bölüme ayrılıyordu ve her biri bir prenslik olup, her birinin başında bir prens görev yapmaktaydı. Günümüzde de bu durum devam etmektedir fakat prenslerin yerine şimdi valiler bulunmaktadır. Bu valiler genellikle o bölgenin soylu ailelerinden seçilmektedir. 9 Eyalet yanında kendini idare eden 2 şehir yönetimi bulunmaktadır. ( Addis Ababa ve Dire Dawa )
Önceleri burası mutlak krallık ile yönetiliyordu. En son kralları olan Haile Selassie, burada Parlementolu monarşi sistemine geçti. İlk Anayasaları da bu dönemde yapıldı. Daha sonra 1974 senesindeki darbe ile Haile Selassie tahttan indirildi. Kendisi, 1930 dan darbenin yapıldığı 1974 yılına kadar ülkenin başında kalmış, tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başarmış bir kraldır. Darbeden kısa bir süre sonra da vefat etmiştir. Ölümü hakkında pek çok farklı şey de söylenmektedir. Şu anda 560 sandalyeli parlamento görevine devam etmektedir.
Darbe sonrası, ağırlıklı olarak Rus yanlısı Hükümetler başa geçmiştir. Geçen sene de yine burada bir darbe girişimi olmuş, bir miktar karışıklık yaşanmıştır. Günümüzde, Rusya ve Çin ile yakın ilişkileri vardır.
KUTSAL ÜÇLEME KİLİSESİ ( HOLY TRİNİTY KATEDRAL ) ;
Başkentteki gezimize; ilk olarak kutsal üçleme kilisesinden başladık. ( Holy Trinity Katedral ) Burası, ülkenin en önemli Ortodoks Kiliselerinden biridir. ( Ülkenin % 60 ı Ortodoks Hristiyandır ) Son krallarının ailesi ile birlikte mezarlarının burada olması önemini daha da arttırmaktadır. Sadece onlar değil, önceki bazı kralları da bu kiliseye defnedilmiştir.
Burası hem Afrika’da hem de Etiyopya’da bazilika tarzında yapılan ilk kilisedir, üç bölümden oluşmaktadır. Bir halk bölümü bulunmaktadır, İkincisi duaların yapıldığı rahibin de gelip başında bulunduğu kutsal alan, Bir de bu alanın arkasında tüm Ortodoks kiliselerinde olduğu gibi kutsalların kutsalı bölümü bulunmaktadır. Buraya ise sadece rahipler girebilmektedir. Bizde olduğu gibi Kiliseye girmeden önce ayakkabılar çıkarılmaktadır. Yine diğer Hristiyanlardan farklı olarak buradakiler örtünmektedirler.
Kilise, çok güzel vitraylar ile süslenmiştir. Bir tarafta; eski Ahitteki peygamberleri ve olayları anlatan vitraylar sıralamış, diğer tarafta ise; yeni Ahitte yer alan ve Hazreti İsa’nın yaşadıklarını ifade eden vitraylar kullanılmıştır. Kilisede Saba Melikesi ve Hazreti Süleyman hakkında Çizimlere de yer verilmiştir. Saba Melikesi nin, Hazreti
Süleyman’ın yanına yani Kudüs’e gitmesi ve diğer olaylar vitraylarda resmedilmiştir. Buradaki inanışa göre Saba Melikesinin memleketi Etiyopya‘dır. ( Yemen de aynı şekilde Saba Melikesini sahiplenmektedir.) Yine burada, Kraliyet ailesinin soyunun, Hz. Süleyman ve Saba Melikesinin çocuklarına dayandığı inancı bulunmaktadır.
Yine kilise içerisinde Haile Selassie dönemine ait olup İtalyanları kovdukları döneme ait çizimler de bulunmaktadır. 1936 senesinde yönetimi Monarşiye çevirdiğini gösteren çizimler de yer almaktadır. Ayrıca burada kutlanan festivaller ve Hazreti İsa’nın hayatına dair çok güzel çizimler sergilenmektedir.
Kralların ve onların ailelerinin mezarlarının yer aldığı bölüme de girilebilmektedir. Kilisede Hazreti Davut un yıldızına da yer verilmiştir. Zaten kendileri de onun torunları olduklarına inanmaktadırlar ve yıldıza da sahip çıkmaktadırlar.
SELASSİE MÜZESİ;
1950, 1960 ve 1970 yılları içerisinde çok popüler olan ve sürekli televizyona çıkıp haberlere konu olan, dünyanın pek çok ülkesine giden, Birleşmiş Milletlerde konuşma yaparak İtalya’yı kınayan, Haile Selassie nin müzesini ziyaret ettik. (İsminin anlamı; güçlü üçleme imiş) Günümüzde hala kendisinin Mesih olduğuna inanan yarım milyondan fazla insan yaşamaktadır. Rastafarianizm denilen dine de hala inanmaktadırlar. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu olayın başlangıçları kendisinden değil diğer insanlardan kaynaklanmaktadır.
Darbe ile indirilmeden önce Etiyopyalılar, kendisinin Hz. İsa’nın yeryüzüne inen Mesih olduğunu inanıyorlardı. Bu inanış 1930 ‘larda Jamaika‘da ortaya çıkmıştır. Onlara göre; Haile Selassie, Tanrının yeryüzündeki yansımasıdır. Zamanında Jamaika’ya köle olarak giden ve sonradan oraya yerleşen pek çok Afrikalı yaşamaktaydı ve burada Rastafarianizm diye bir din ortaya çıktı. Kurucusu; Leonard Howell dir. Marcus Garvey de bu dinin peygamberlerinden biri kabul edilir. Günümüzde de hala en az yarım milyon kişi bu kralın Mesih olarak yaşadığına inanmaktadırlar. Bop Marley de bu tür inanışa sahip olan insanlardan biridir. Önce eşi bu dine mensup olmuş sonrasında da kendisi benimsemiştir.
Müzede, Kralın yaşadığı döneme ait olan fotoğrafları, kendisinin ve ailesinin kullandığı bazı eşyalar sergilenmektedir. Yine o döneme ait din adamlarının elbiseleri, O dönem yazılmış olan İnciller, haçlar ve yine törenlerde kullanılan bazı eşyalar camekanların içinde yer almaktadır. Krallar ve ailelerine ait taçlar, tahtlar ve elbiseler de sergilenen objeler arasındadır.
MESKEL MEYDANI;
Başkentin en büyük meydanlarından biri Meskel dir. Burada kutlamalar ve törenler düzenlenmektedir ancak en önemlisi Etiyopya’nın Ortodoks Meskel festivalidir. Büyük Konstantin in annesi Helena tarafından, Hz. İsa nın gerildiği gerçek “ Haç” ının bulunması anısına o zamandan beri yapılmaktadır. Bu festival, ülkede kutlanan “Lalibela” festivalinden sonra en önemli kutlamalardan biridir.
Birkaç sene önce burada ülkenin Lalibela döneminden itibaren kuruluşunun 1000. yıl kutlamaları yapıldı. 1974 yılında darbeyle indirilen Haile Selassie nin jübilesinin yapıldığı, kapısında aslanların olduğu sarayında önünden geçtik.Daha sonra zaten burada krallık bitmiştir. O günden beri burası demokratik bir cumhuriyettir. Genellikle de
Sovyet yanlısı politikalar giden hükümet ler yer almıştır. Addis Ababa nın kurucusu, ikinci Menelik zamanında yapılmış ve yaklaşık 40 hektarlık Bir alana sahip olan saray, şu an dışişleri Bakanlığının ofisi olarak kullanılmaktadır.
Meyazia 27 Meydanındaki “ Arat-Kilo” anıtını ; Mussolini dönemindeki, İtalyanların 1936 da ülkeyi işgali ve sonrasında 1941 yılında, onlardan kurtarmaları anısına yaptırmışlardır.
Önünde güvercinlerin olduğu yer, Ortodoks Patriği olan Abuda Manyas un konutudur. İçinde Azize Mary Kilisesi bulunmaktadır.
Yekatit 12 anıtı; aynı adı taşıyan meydanda ve İtalyanların yaptığı katliam anısına inşa edilmiştir.
ULUSAL MÜZE:
Etiyopya nın en önemli müzesidir. Onu önemli ve ilginç kılan; Afrika’da bulunan ve en eski insan kemiklerinden biri olan Lucy bin burada sergileniyor olmasıdır. Ancak burası aynı zamanda, Etiyopya kültürünü yakından tanıyacağınız çeşitli kabilelere ait sergilere, geleneksel eşyalara, el sanatlarına ve geçmişten günümüze uzanır tarzda sanat eserlerine de yer vermektedir. Ünlü Kralları Haile Selassie ye ait taht ve eşyalar da çok ilginizi çekecektir
Müzenin girişinde konumlandırılan büyük Etiyopya haritası üzerinde ülke ve kültürleri hakkında bilgi verildikten sonra müze gezimize başladık. Ülke dokuz bölgeden oluşmaktadır ve iki büyük önemli şehri vardır. Bu dokuz bölge etnik yapılarına göre ayrılmış olup her birinin kendi başkenti ve yönetim birimi bulunmaktadır. Ülkede, 80 farklı
milletin yaşadığı söylendi. Orta ve kuzey bölümde Üç önemli etnik grup bulunmaktadır; Amaralar, Tıgralar ve Omoralar. Etiyopya‘daki en kalabalık etnik grup Omoralardır. Onları sırasıyla Amaralar ve Tıgralar izlemektedir. Güney ise çok daha fazla etnik grubu barındırmaktadır. ( yaklaşık burada 56 farklı etnik grup yaşamaktadır.)
1991 yılına kadar Eritre ve Etiyopya birleşikti fakat 1991 yılında pek çok olaylar sonucu, Eritre Etiyopya’dan ayırıldı ve böylece Etiyopya, denizde kıyısı olmayan bir kara ülkesi haline geldi. Burası geçmişte çok önemli ticaret yollarının üzerinde olduğundan ve etrafta pek çok farklı medeniyetle ilişkili olduğundan, yoğun bir kültürel aktivite yaşandığından, hristiyanlık buraya daha birinci yüzyıldan itibaren girmiş bulunmaktadır, yani neredeyse Avrupa’dan 1000 yıl önce. Sadece Hristiyanlık değil İslamiyet de burada 600 lü yıllarda benimsenmeye başlamış. Yerel rehberimizin söyledğine göre hem İncil’de hem de Kur’an’da Etiyopya‘dan bahsediliyormuş
Müzede, burada bulunan en eski insan kemiklerinden biri olan Lucy sergilenmektedir. Yine burası, bilim adamları tarafından, insanoğlunun dünyaya ilk yayıldığı yer olarak da kabul edilmektedir. Lucy, 1974 yılında, Amerikalı bir arkeolog olan Donalt Jason ve ekibi tarafından keşfedilmiştir. Yaklaşık 3.2 milyon yıl yaşında olan fosil, 30 kg. ağırlığında ve 1.10 metre boyundadır. Bulunduğu esnada Beatles’in “Lucy in the Sky with Diamonds” adlı parçası çaldığı için bu ad verilmiştir. Yine burada, ondan daha yaşlı olan Ardi ve Selam adı verilen insanımsı fosiller de sergilenmektedir. İlk ve orta çağa ait eşyalar da sergilenenle arasındadır.
İnsat dedikleri yalancı muz ağacı onların hayatında oldukça önemli bir yer tutmakta hem yiyecek olarak köklerinden faydalanmaktadırlar ve koço dedikleri bir ekmek yapmaktadırlar. Hem de evlerinin yapımında malzeme olarak kullanmaktadırlar. Darı ailesinden tef onlar için en önemli besin kaynaklarından birisidir. İncera dedikleri yöresel ekmeklerini de genellikle bu teften yapmaktadırlar
Müzede eski krallarına ve ailelerine ait tablolar ve kullandıkları eşyalar da sergilenmektedir. Müzede, Etiyopya nın geçmişine ait günlük hayatta kullandıkları pek çok tarım aletleri, el aletleri, ev eşyaları, sepetler, müzik aletleri, takılar, sergilenmektedir. Hem müzede sergilenenler hem de hediyelik eşya standlarında yer alan en ilgi çekici otantik objeler, bana göre günlük hayatta kullandıkları hatta yanlarında taşıdıkları tahtadan yapılma yastıklarıydı. Bu objeleri aynı zamanda tabure şeklinde de kullanıyorlarmış.
Buradaki nüfusun %35 i Müslüman olduğundan, etrafta Camileri de görebiliyorsunuz. Gezimiz sırasında bir Camiyi de ziyaret edip fikir Sahibi olduk.
Etiyopya, insanlarının sürekli yürüdüğü ve hareket halinde olduğu bir ülkedir. Spora düşkünlüklerini de her yerde gözlemleyebilirsiniz. Büyük başarılara imza atan sporcular yetiştirmeleri tesadüf değildir.
ENTOTO;
İkinci gün gezimize Entoto dan başladık. Entoto, 1800 lü yıllarda, Kral ikinci Menelik döneminde başkentin taşındığı yerdir. Burası, savunma açısından elverişli olması için yüksek bir yerde, 3200 metre yüksekliğe sahip ve yerlilerce kutsal kabul edilen Entoto dağında konumlanmıştır, tabii olarak güzel bir şehir manzarasına da sahiptir. Etraf ağırlıklı Okaliptüs ağaçlarından oluşan ormanlık ve park olduğu için zevkli bir tırmanış ile ulaşılan yer, kültürel miras açısından da oldukça zengindir. Tarihi St. Mary Kilisesi ile St. Raguel Kiliselerini ve Kral 2. Menelik in Sarayı burada yer almaktadır.
St. Mary Kilisesi çarpıcı ve rengarenk görünümü ile hemen dikkati çekmektedir. Etiyopya bayrağının çarpıcı renkleri ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Kilisenin içine girilmesine izin verilmiyordu o yüzden içini göremedik. Kilise, 1882 yılında, İkinci Menelik’in taç giyme törenine ev sahipliği yaptığı için farklı bir öneme de sahiptir. O zamanın Ortodoks Patriği tarafından kendisine taç giydirilmiştir. Bu alanda, Kiliseye ait olan bir ufak müze de yer almaktadır.
Kilisenin içi gezilememekte fakat müze ziyaret edilebilmektedir. Ancak içerde fotoğraf çekimine izin verilmediğinden sadece bilgi paylaşımı yapabileceğim. Küçük müzenin içinde, eski kiliseden kaldığı söylenen 300 yıllık çan, dini eşyalar, Patrik ile birlikte Kral ve Kraliçenin törenlerde giydikleri kıyafetleri, haçlar, Kral tarafından Ortodoks Patriğine hediye edilen nişanlar ve fotoğraflar yer almaktaydı. Ayrıca, geçmişten günümüze Etiyopya paraları üç farklı stant halinde sergilenmekteydi. İlk bölümde; İmparator 2. Menelik zamanında kullanılan Talari, ikinci kısımda Etiyopya doları ve en son günümüzde de kullanılan Bırr sergilenmekteydi. 1930 lu yıllarda 1 Etiyopya doları, 1 Amerikan dolarına eşitmiş, şaka gibi. Müzede, Kral ve Kraliçelerin yanı sıra Rahiplere ait kıyafetler de sergilenmektedir. İmparator tarafından Patriğe verilmiş nişanlar ve o dönemlere ait fotoğraflar da burada bulunmaktadır.
Etiyopya tarihinin en önemli krallarından biri olan ve aynı zamanda Addis Ababa nın kurucusu olan, ikinci Menelik in ve eşi Kraliçe Taitu nun sarayı da yine bu alanda yer almaktadır. Oldukça sade bir görünüme sahip olan saray 1883 yılında yapılmıştır. Özellikle çatı şeklini ve yapısını çok beğendiğimi söylemek isterim.
ETNOĞRAFYA MÜZESİ;
Addis Ababa’nın en önemli müzelerinden biri olan etnografya müzesi Addis Ababa Üniversitesi’nin ana kampüsü içerisinde yer almaktadır. Üniversite kampüsü; ağaçlar, çiçekler, havuzlar ile dizayn edilmiş çok geniş bir alana yayılmıştır. Müzenin gezilebilmesi için turistlere izin verilmektedir. Hatta biz buraya ulaştığımızda zaman epey ilerlemiş ve kapanış saatine yaklaşmıştık. Ancak anlayışlı davranarak bize yardımcı oldular ve rahatlıkla müzeyi gezdik.
Müze binası, Haile Selassie’ bin saraylarından biridir ve 1930 yılında yapılmıştır. Daha sonra bu saray üniversitenin bir parçası olarak müzeye çevrilmiştir. Binaya girmeden önce, bahçede spiral bir merdiven hemen dikkatinizi çekecektir. Bu anıt; İtalyanlar tarafından, Saray idare merkezi olarak kullanıldığı sırada buraya dikilmiş ve her bir basamak, Mussolini nin iktidarda kaldığı yılı temsil etmekteymiş. Daha sonra ise bu merdivenlerin üzerine, Etiyopya’nın bağımsızlığının sembolü olarak, Yahuda Aslanının heykeli yerleştirilmiştir. Pek çok yerde göreceğiniz Yahuda Aslanı figürü, İmparatoru ve Etiyopyalıları temsil etmektedir.
Müzenin zemin katında saray ve Etiyopya’nın önemli tarihi olayları resimler ve yazılarla anlatılmıştır. Üst katta Selassie ailesinin yatak odası, elbise Odası, özel eşyaları ve elbiseleri, mavi rengin hakim olduğu saray banyosu en
dikkat çekici bölümlerdir. Kralın kendisi, 23 Temmuz 1892 yılında doğmuş, 27 Ağustos 1971 yılındaki darbeden sonra bir ameliyat geçirmiş ve arkasından vefat etmiştir. 1930-1974 yılları arasında ülkeyi yöneten kralın köklerinin, Kral Süleyman ile Saba Melikesi Kraliçe Belkıs’a kadar dayandığına inanılmaktadır.
Müzede çeşitli kabilelere ait kültürel ve otantik objelere de yer verilmiştir. Urage halkının, Conso halkının mezar taşları, tedavi amaçla kullanılan otantik ilaçlar ve etken maddeleri, ev yapım teknikleri, otantik takılar, kullanılan eşyalar sergilenmektedir. Ayrıca, para ve pul kolleksiyonuna yer verilen bir alan da bulunmaktadır.