ANKARA’NIN ARTIK BİR “TULUMTAŞ MAĞARASI” VAR – EMEL FIRATLI
ANKARA’NIN ARTIK BİR “TULUMTAŞ MAĞARASI” VAR – EMEL FIRATLI
Gezilecek yerleri kısıtlı olan Ankara’mızın, 1992 yılında bir yol çalışması esnasında keşfedilen ve 2023 yılında da halkın ziyaretine açılan “Tulumtaş Mağarası” hafta sonu gezileri için ideal bir seçim. Üstelik hava güzelse, buraya çok yakın bir konumda olan Gölbaşı Atatürk sahili yolunda, göl kenarında keyifli bir yürüyüş ve arkasından göle karşı kahve keyfi ile bu geziyi taçlandırabilirsiniz. Ancak hemen belirtmeliyim ki, şayet hafta sonu bu aktiviteyi planlıyorsanız kalabalığı da göze almanız gerekiyor. Hafta içi inanın çok daha zevkli olacaktır.
Tulumtaş Mağarası, halen yaşamakta ve sarkıt- dikit üretmeye devam etmektedir. Geçmişi ise bir milyon yıl öncesine dayanmaktadır. Mağaranın gövde yapısı, rekristalize kireç taşından oluşup “Fosil Mağara” grubuna dahil edilmektedir.
Belediye kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre; yatay mağara formunda olan, okyanus kalıntıları da içeren Tulumtaş; Ankara Çevre yolu kenarında, aynı adı taşıyan mahallenin hudutları içinde yer almaktadır. Şayet navigasyon eşliğinde gidecekseniz; gerçekten şaşıracaksınız. Çünkü hemen bitişiğinden geçen çevre yolu üzerinden giriş imkânı bulunmayan yere götürecektir. Bu durumda ancak Tulumtaş Mahallesine ulaşırsanız, tabelalar yardımıyla kolayca giriş kapısını bulabilirsiniz.
Toplam 467 metre karelik bir alana sahip olan müzede; 265 metre gezilebilir mağara içinin yanı sıra, kafe ve hediyelik eşya dükkânı da bulunmaktadır. Müze kartın geçerli olmadığı mekânda, 65 yaş üzerine de indirim imkân tanınmamakta ve 30 TL giriş ücreti alınmaktadır. (Öğrenci; 15 TL) İçerde yürüyüş parkuru ve belirli alanlarda fotoğraf çekebileceğiniz cepler ve teraslar yapılmıştır. Ayrıca Işıklandırma ile içerisi daha cazip hale getirilmiştir.
Müze bahçesinde, mağara içinden çıkarılan taşlar, sarkıt ve dikitlerden örnekler yanında mağara ve Ankara civarında bulunan taşlardan da örnekler sergilenmektedir.
Tulumtaş Mağarasının tesadüfen keşfedilmesinin yanı sıra, hangi derinlikte ve yaygınlıkta olduğu henüz ölçümlenmemiştir. Zira açılma çalışmaları esnasında, üst zeminde bulunan bazı yerleşimlerin, mağara formatını tehlikeye düşürdüğü görülmüştür. Her ne kadar bu risk, mahkeme yoluyla düzenlenmiş ise de mağaranın doğal yayılma alanının keşfini engellemiştir.
Böylesi bir seçeneği, Ankara’nın turizm envanterine kazandıranlara teşekkür etmek gerekiyor.