CARDİFF ( GALLER-İNGİLTERE ) – GEZGİN YÜZLER GRUBU
GALLER-CARDİFF GEZGİN YUZLER GRUBU
Bugün sizlere Prenses Diana’nın memleketi olan Galler’den, onun başkenti Cardiff’ten bahsetmek istiyoruz. İngiltere gezimizin en zevkli duraklarından biriydi Avrupa’nın en genç başkenti. Malum, Birleşik Krallık dört ülkeden oluşuyor ( İngiltere – İskoçya – Kuzey İrlanda – Galler ) Britanya adasının güney batısında yer alan ve Galler’in başkenti olan bu güzel şehre gitmek için İngiltere’nin genelinde de yaptığımız gibi; rahatlığı ve sıklığı nedeniyle tren yolunu tercih ettik .
Paddington istasyonundan First Green şirketine ait tren ile direkt olarak Cardiff’in merkezine gideceğiz. Tıpkı diğerleri gibi bu biletleri de Ankara’da iken almıştık bir gün önce de bize çok yakın olan istasyona gidip trenin kalktığı yeri keşfettik. Çok güzel bir tren yolculuğu sonrası Cardiff’in merkezindeki tren istasyonunda indik.
Ortaçağ yapıları ve sayısı 600 ün üstünde olan kaleleriyle ünlü Galler Prenslikleri, Romalıların buradan çekilmesi sonrası uzun bir dönem hüküm sürmüş, İngiltere’nin burayı ele geçirme çabaları nihayet sonuç vermiş ve 1536 yılında resmen Birleşik Krallığa katılmışlardır. Tamamen farklı dil ve kültür yapısına sahip olan Galler, Cymru ve Wales olarak da adlandırılmaktadır. Bunlardan, Cymru yerel Gal dilinden, Wales ise Anglo- Sakson döneminden kalan isimleridir. 1905 yılında şehir, 1955 yılında ise başkent ünvanını alan Cardiff’e, Taf nehri ve kentin içindeki büyük park da ayrı bir güzellik katmaktadır. Trenden indiğinizde kendinizi şehrin merkezinde bulacaksınız. Cardiff İstasyonunun Galce adını da istasyonun önünde görebilirsiniz.
Galler’in başkenti olan Cardiff yüz yıllık bir şehir ancak 2000 yıllık bir kaleye sahip ve bizim ilk hedefimiz de bu kaleydi. İstasyondan yaklaşık on dakikalık bir yürüyüş sonrası oraya ulaştık. Yani kale şehir merkezine çok yakın olup oraya giden yol, dükkânlar, kafeler, restoranlar açısından zengin ve çok canlı. Victorien tarzı düzenlenmiş “arcade” denilen çarşıların içine girdiğinizde sizi şık galerilerden oluşan ve sağlı sollu dükkânların sıralandığı
mekânlar ile karşılaşacaksınız. Yürüdüğümüz yol üzerindeki babalar ve çöp kutular da çok hoşumuza gitmişti. Yine bu yol üzerindeki eski posta binası, Rönesans tarzını yansıtıp 1886 yılına tarihlenmektedir.
Şans yine bize gülüyor; o gün kalede bir etkinlik düzenlenmişti. Pek çok okuldan gelen ve genellikle ilkokul ve ana okulu düzeyinde olan çocuklara orta çağ şövalyeleri kıyafetleri içindeki kişiler, tarihlerini canlandırmakta idiler.
Kalenin içinde çadırlar kurulmuş, yemekler yapılıyor, at yarışları sergileniyor, şövalyeler kılıçlar ve ciritleriyle gösteri yapıyorlardı. Kaleyi bu şekilde gezmek gerçekten çok keyifliydi.
Pek çok kez yıkılıp yeniden yapılan kalenin geçmişi Romalılar dönemine kadar dayanmaktadır. Ancak Romalılar zamanından kalan bölümler oldukça küçüktür ve tadilat esnasında ortaya çıkarılmış. Kale, ağırlıklı olarak
Normanların izlerini taşımaktadır. Geçmişte bir dönem de zengin aileler arasında el değiştiren kale, Bute ailesi zamanında ihya olmuş. Zamanın en önemli mimarlarından William Burges, ailenin maddi desteği sayesinde kaleyi çok zenginleştirmiş, tarz olarak da Victoria Gotik tercih edilmiştir.
Kaleye girerken aldığımız bilet ile hem müzeyi gezebiliyor hem de bir film izleyebiliyorduk. Ancak dışarıdaki etkinlikler çok daha ilginç olduğundan filmi es geçtik. Kalenin içinde her biri sanat eseri niteliğinde; kütüphane,
Arap Salonu, ziyafet salonu gibi bölümleri zevkle gezdik. İç mekânları süsleyen ahşap oymacılığı, vitraylar, duvar resimleri ve heykeller gerçekten çok etkileyiciydi. Çocuk bölümlerinde masallardan esinlenilmiş, ziyafet salonunda
da tarihten çeşitli kesitler yansıtılmış. Etrafı daha iyi gözlemlemek için Normanlar tarafından yapılan kulenin veya saat kulesinin tepesine çıkıldığında Cardiff manzarası harikaydı.
Kale, Bute ailesi tarafından ( 4. Bute Marquess’in ölümünden sonra ) şehre bağışlanmış. Bir müddet müzik okulu olarak hizmet vermiş daha sonra müzeye dönüştürülmüştür. ( 1974 )
Başlayan yağmur ile gezimize ara verip karnımızı doyurmaya karar verip,seçimimizi bir İtalyan restorandan yana kullandık ve çok da iyi yapmışız. Bu şık restoranda yediğimiz pizzaları hala unutamıyoruz, yanındaki acı sos da harikaydı. Biz kahvelerimizi içip sohbet ederken yağmur dindi ve güneş güzel yüzünü tekrar gösterdi.
Taksiyle Cardiff’in okyanus kenarına gittik. Burada görülmesi gereken önemli bir yapı olan Galler Milenyum merkezi bulunmaktadır. Sevgililerin, evlenen çiftlerin önünde fotoğraf çektirdiği, uluslararası bale, opera ve
müzikallerin sunulduğu etkileyici bir yapı. 2004 yılında hizmete giren binanın içini de gezdik ve çok beğendik.
Buradan çıkınca okyanus kenarına geçtik. Lokantalar, eğlence merkezleri ve kafelerle dolu olup çok güzeldi. Turizm ofisinde Cardiff’in tarihi ve turistik yerleri ile ilgili film seyredip epey doküman aldık. Ara sokaklarını dahi gezdiğimizden epey de yorulduk.
Fotoğraflarımızı süsleyen kırmızı tuğlalı bina 1897 yılına tarihlenen Pierhead olup, Bute Dock şirketinin merkezi
imiş. Fransız Gotik tarzı bina şu anda bir takım etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Yine bu bölgede hemen dikkatinizi çekecek olan ve Senedd olarak adlandırılan bina 2016 yılında açılmış olup Galler’in Ulusal Meclis Binası
olarak hizmet vermektedir. Bunlar Roald Dahl Plass olarak adlandırılan halka açık meydanda yer almaktadırlar.
Bu bölgede yer alan tarihi binalardan biri de 1888 yılında Kömür Borsası olarak hizmet vermek üzere inşa edilen Coal Exchange olup şu an otel olarak işletilmektedir.
Buradan artık çok yorulduğumuz için taksiyle 74 500 kişilik Millenyum stadına gittik. Resmi olarak “Principality Stadium” olarak adlandırılan stat 1999 yılında inşa edilmiştir. İngiltere’nin 3. Büyük stadı olarak hizmet
vermektedir. Stat gezisi sonrasında artık kıpırdayacak halimiz kalmadığından buraya çok yakın olan istasyonumuza geçtik ve içindeki kafede kahvelerimizi söyleyip tren saatimizi beklemeye başladık.