CEFALU ( SİCİLYA-İTALYA ) – ÜNSAL AKTAŞ
CEFALU ( SİCİLYA-İTALYA ) – ÜNSAL AKTAŞ
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında tarihin kokusunu hissedebileceğiniz, Ortaçağ ama özellikle 9. ve 10. yy mimarisinin hakim olduğu turizm açısından çok şanslı olan sevimli bir şehirdir Cefalu. Sicilya nın kuzeyinde
konumlanmış olup yaklaşırken hemen ilginizi çekecek devasa bir tepenin dibinde kurulmuştur. Antik çağlara uzanan geçmişi ile tarihi bakımdan önemli olan şehir aynı zamanda güzel sahili ile de turistlerin çekim merkezindedir.
Palermo dan yaklaşık 70 km. uzaklıkta olan Cefalu, tarihi dokusu nedeniyle Unesco Dünya Miras listesine eklenmiştir. Geçmişinde Fenike, Roma ve Yunanlıların hakim olduğu şehir 857 yılında Arapların eline geçmiştir. Araplar sonrası Normanların egemenliğinde olan şehirde bu iki kültürün izlerini ama yoğun olarak Norman dönemi yapıları gözlemleyebiliyoruz.
Araç trafiği olmadığı için otobüsümüzü şehir dışında park yerine bırakıp tüm kenti yürüyerek gezdik. Şehre girerken ilk dikkatimizi çeken tepedeki beyaz deniz feneri ile ilginç görünümlü kayaları döven hırçın denizdi. Fotoğrafını
paylaştığım bu görüntü sizi aldatmasın zira Cefalu çok güzel ve uzun bir sahil şeridine sahip. 280 metre yüksekliğindeki kireçtaşı kayasının üzerinde yer alan fenerin açılış tarihi 1900 olup halen faaldir ve kendi yüksekliği de 26 metredir.
Arnavut kaldırımlı dar yollardan ilerleyerek ilk hedefimiz olan ve şehrin simgesi sayılan Cefalu Katedraline ulaştık. Norman Katedrali olarak bilinse de yapıda Arap, Norman, Bizans pek çok kültürden izler görülmektedir. Zaten
burada geçmişte Müslümanların, ondan önce de Antik çağlardan kalma sütun ve taşların da kullanılması ile karma bir yapı arz etmektedir. İki büyük kule ona çok hoş bir görünüm vermektedir. Katedralin olduğu yerde eskiden küçük bir cami bulunuyormuş ve tamamen temelde kalmış. Ondan öncesinde, bazilika ve daha öncesinde pagan tapınağı bulunmaktaymış. Dünyadaki 600 Katedralden 128 i İtalya’da bulunmaktadır ve bunlardan biri de burasıdır.Katedral 2015 yılında Unesco Koruma listesine alınmıştır.
İhtişamlı bir dış görünüme sahip olan Katedralin yapım hikayesi de oldukça ilginçtir. Norman Kralı II. Roger, üç gemisi ile Salerno Körfezinde fırtınaya yakalanır. İki gün fırtına ile boğuşurlar. Bu sırada Kral, Tanrıya eğer bu belayı atlatıp kurtulurlarsa ulaştıkları kıyıda bir Katedral yapma sözü verir. İşte 12. Yy da Katedral inşaatı böyle başlar.
Şehrin Tarihi merkezinde Piazzo del Duomo meydanında yer alan Katedralin içinde 14 büyük granit sütun ve 2 adet mermer sütun bulunmaktadır. Ön cephesinde meşhur Arap dönemi taş işçiliğinin örneğini görmekteyiz. Ön kısımda
bazı cami parçalarını görmek mümkündür. Hatta içte kapının üst kısmında bir iki Arapça kelimeye de rastlanmaktadır ki bu da eski taşların kullanıldığını göstermektedir.
Sade ama çarpıcı bir iç dizaynına sahip olan Katedralin apsisinde yer alan “Pantokrator İsa” figürü hemen dikkati çekmektedir. Diğer mozaikler de oldukça etkileyicidir.
Şehrin dar sokaklarında ilginç kapı detayları ve bazı binalarda eskiden kullanılan ve binada herhangi bir kayma olup olmadığını dönmesinden anladığınız “ denge sütunları” göze çarpmaktadır.
Aşağıda paylaştığım fotoğraf, Cefalu Belediye Tiyatrosuna aittir. 1814 de vatandaşların yardımları ile yapılan tiyatroya daha sonra ünlü besteci Salvatore Cicero nun adı verilmiştir. İçerde , İtalyaya has at nalı şeklinde bir düzene sahip olan tiyatronun dışındaki yağmur boruları da hayli ilgi çekiciydi.
Geçmişte bir yardım kuruluşu olarak açılan ve bir dönem ekonomide referans noktası haline gelen Monte di Pieta 1961 de tasfiye edilmiştir. 1703 yılında yapılan bu binanın gri taş cephesi Cefalu’daki Barok mimari tarzının en güzel
örneklerinden biridir. Bu arada hemen belirtmek gerekir ki; Rönesans’ın önemli sanatçısı Michelangelo’nun Pieta eserinden sonra, Pieta ( Merhamet ) eserleri ortaya çıkmaya başlayıp 15. Yy sonrası bu bir akım haline gelmiştir.
Gelelim şehrin en ilginç köşelerinden biri olan eski çamaşırhaneye ( Lavatoio Medievale )
Cefalu çok miktarda tatlı su kaynaklarına sahiptir. Bu kaynaklardan gelen sular dereler oluşturarak hatta bir kısmı şehrin altından geçerek denize ulaşır. İşte bu derelerin uç kısmında Romalılar zamanından kalma bir çamaşırhane
bulunmaktadır ve 20. Yy. a kadar kullanılmıştır. Aslında ilk yapılan çamaşırhane 1514 yılında yıkılınca daha iç kısma yeniden yapılmıştır. 1991 yılında restore edilen çamaşırhane, Vittorio Emanuele Caddesi üzerinde olup, Martino Sarayına yakındır. Ancak giriş kısmı çok dar olup merdivenler ile aşağı inilerek ulaşıldığından gözden kaçırılabilir.
Çamaşırhanedeki çamaşır yıkamak için ayrılan bölümler, aslan başı figüründen oluşan demir musluklar ve atık suyun küçük bir mağaradan geçerek denize ulaşması gibi ayrıntıları atlamamanızı öneririm.
Gezimizin bundan sonraki kısmını, hem yürüyüş yapmak hem de manzaranın keyfini çıkararak bir kafede oturmak için sahile ayırdık. Kıyı şeridindeki eski şehre ait evlerin temellerindeki taşlar dikkatinizi çekecektir.Bu duvarların bir
kısmı Roma dönemine aittir. Başta da söylediğim ve fotoğraflardan da görüleceği üzere Cefalu’nun uzun ve vgüzel bir sahili vardır ve bu nedenle yazı çok fazla turist çekmektedir.
Son olarak tekrar değineceğim Roca di Cefalu’nun yani şehre bambaşka bir hava veren gösterişli dağın tepesinde 4. Veya 5. Yy. da inşa edilmiş Diana Tapınağının kalıntıları bulunmaktadır. Bir dönem yerleşim, bu dağın tepesinde olduğundan kale kalıntılar da bulunmaktadır.