FAS’IN DÖRT KRALLIK ŞEHRİ ; 1- FES – EMEL FIRATLI
FAS’IN DÖRT KRALLIK ŞEHRİ; 1- FES – EMEL FIRATLI
Pandemi döneminde ve Kurban Bayramına denk gelen zaman diliminde ziyaret ettiğimiz Fas’ın özellikle Kraliyet başkentlerine ağırlık vererek anlatımıma başlamak istiyorum. Aşı pasaportu ile turist kabul eden Fas, aynı zamanda Türkiye için vize gerektirmeyen bir ülke olduğundan ve o dönemde Covid vakalarının fazla olmamasından dolayı tercih sebebimiz oldu.
Afrika kıtasının kuzey batısında bulunan Fas, Cebelitarık Boğazına çok yakın olması nedeniyle Afrika ve Avrupa arasında bir nevi köprü vazifesi yapması, hem Akdeniz hem de Atlas Okyanusunda uzun kıyıları olmasından dolayı; stratejik bir konuma sahip olduğundan geçmişte olduğu gibi günümüzde de büyük öneme sahiptir. Bu öneminden dolayıdır ki; geçmişte pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, önemli olaylara sahne olmuştur.
Yerli halkı olan Berberilerle birlikte; Arap, Fransız, İspanyol ve İtalyan dönemleri de göz önüne alındığında hepsi burada bir tortu bırakmış, bu coğrafyanın çok renkli ve kültürler karması oluşturmasını sağlamıştır. Ancak, özellikle 1912-1956 yılları arasında gerçekleşen ve Fransız Protektorası olarak anılan sömürge dönemi ülkeyi epey etkilemiş; kültürlerinde, mimarilerinde, geniş caddelerinde, dillerinde ve daha pek çok şeyde izlerini bırakmıştır. Resmi dilleri; Arapça ve Fransızca olup ayrıca Berberice kullanılmaktadır. Farklı karakterdeki Berberi alfabesini bazı panolarda görebilirsiniz.
Dar manada Fas, Tunus, Cezayir ve Batı Sahra’dan oluşan Mağribi ülkelerinden biri olan Fas; Sadece bizim tarafımızdan bu adla anılmaktadır. Bunun sebebi de; Osmanlı İmparatorluğuna vergi ödedikleri kısa bir dönemde başkent Fes olduğu içindir. Ülke, dünyada “ Morocco” olarak bilinmektedir. Etimolojik olarak Marakeşten, bunun da Berberice’ de “Mur-Akush” (Tanrının toprakları anlamında ) dan geldiği de söylenmektedir. Ayrıca “Tanrının evi”, “Kırmızı toprak” gibi anlamlar da verilmektedir. Şimdiki başkenti Rabat olan ülkenin başında 1999 yılından beri Kral VI. Muhammed bulunmakta ve ülke iki meclisli Parlamenter Monarşi ile yönetilmektedir. Geçmişte dört farklı sülale tarafından yönetildiği dönemlere ait olmak üzere farklı başkentler söz konusu olmuş, her biri de sonraki nesillere büyük oranda korunarak miras kalmıştır. İşte bu başkentlerden biri olan ve beni çok etkileyen ayrıca dört Krallık başkentinin ilki olan Fes ile başlamak istiyorum.
FES;
Fas tarihinin İslami bölümü 788 yılında I. İdris’in, ilk Arap Hanedanlığını ve dolayısıyla İslam hükümdarlığını kurması ile başlamıştır. Oğlu Moulay İdris ise başkenti Fes’e taşıdığı için bu kentin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Dört Krallık başkentinin ilki olan Fez, bu ilklere öncülük ettiği içindir ki, ülkede önemli bir manevi sembol ve merkezdir.
Bir diğer önemi de; tarihteki ilk İslam Üniversitelerinden biri olan Kairaouine üniversitesi burada açılmıştır. İlim ve ticaretin de merkezi olan şehir aynı zamanda dünyanın en büyük medinasına da sahiptir. Ancak ilginç olanı bu medinadaki sokaklar neredeyse bir labirenti andırmakta olup bazı yerlerde sizin tek başınıza geçmenizi bile zorlaştıracak darlıktadır. Üstelik böylesine dar sokaklarda deri taşıyan eşeklerle de karşılaşıp yol vermek durumunda
kalacaksınız çoğu kez. Taşıtın giremediği bu yollarda ürünlerin ve tabakhaneden gelen derilerin taşınması için eşeklerden faydalanılmaktadır. Ancak tüm bu zorluklara karşın, çarpıcı renkler seçilerek yapılan ürünler, insanların koşturması, baharat gibi çok güzel kokular ile deri tabakhanelerinden gelen korkunç kokuların arka arkaya insanı şok etmesi, bu şehri çok farklı kılıyor. İşte o nedenledir ki, tarih sayfalarında yolculuk ediyor gibi hissediyorsunuz. Tüm bunlar Fes’e hak ettiği Unesco Dünya Miras Listesine girme hakkını vermiş. Unesco koruması altında ve tamamen surlarla çevrili olan eski şehir; “Fes el-Bali” olarak adlandırılmaktadır ve yaklaşık 9-10. Yy.lara dayanmaktadır. Tabii daha sonra pek çok eklemeler ile Medina büyümüştür.
Fes şehrindeki gezimize şehri yukardan gözlemlemeye olanak veren kalesinden başladık. Yaklaşık 1582 civarında Saadiler tarafından inşa edilen kale, oldukça yüksek bir tepede yer aldığından eski şehri ve çevresini çok iyi gözlemleyebileceğiniz bir konumdadır. Buradan şehrin kapılarının bazıları ve Qarawiyyin Camisi de görülebilmektedir. Surların etrafında topların da yer aldığı kale, Silah Müzesi olarak hizmet vermektedir. Geçmişinde bir dönem hapishane olarak kullanılmıştır.
Kalenin alt kısımlarında Mellah Bölgesi adı verilen Yahudi Mahallesi ve Yahudi Mezarlığı bulunmaktadır. Aynı zamanda bu mahalle; Kralın Sarayına da yakın konumdadır. 13 – 14. Yy.da yaşanan göçler sırasında buraya da pek çok Yahudi gelmiş ve iyi karşılanmışlardır. Ticarette başarılı olan ve Mizrahi Yahudileri olarak adlandırılan Yahudiler burada çok iyi asimile olmuşlardır, sayıları çok azalmakla birlikte geleneklerini devam ettiren Yahudiler de vardır.
Kaleye ulaşmak için çıktığımız yol üzerinde yer alan American Fondouk; Afrikada açılan ilk veteriner olması nedeniyle önemlidir. 1927 yılında, Amerikalı bir gezgin olan Amy Bend Bishop’un burada çalışma hayatında kullanılan hayvanların kötü koşullarını görüp yardım etme isteği ile kurulmuştur. Ücretsiz olarak bu hizmeti sağlayan kuruluş, bağışlarla ayakta durmaktadır.
Kaleden şehri gözlemledikten sonra daracık sokaklardan geçerek Medina’nın içine girdik. Daracık sokaklar derken inanın abartmıyorum, bir video da paylaşmak isterim. Bu renkli dünyanın içinde Medreseler de yer almakta. Başta
söylediğim gibi ilim ve kültür merkezi olup ilk İslam Üniversitesinin kurulduğu şehirde pek çok medrese de bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Saffarin Medresesi, Qarawiyyin Camisi yakınında ve Saffarin Meydanında konumlanmaktadır. Marinid Sultanı Ebu Ya’qub Yusuf tarafından yaptırılmıştır.
Karaviyyin Üniversitesi; Fes şehrinin önde gelen ailelerinden birinin kızı olan Fatima el-Fihri tarafından 859 yılında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin güzel örneklerinden biri olup ilk etapta Cami olarak düşünülmüş fakat daha sonra eğitim merkezi olmuştur. 1963 yılından bu yana da Devlet Üniversitesi unvanını taşımaktadır. Kaleden çektiğim fotoğrafta; yeşil çatı ve beyaz minare ile görülen Karaviyyin Üniversitesidir. İçeri girilmeye izin verilmediğinden fotoğraf paylaşamıyorum.
İdrisi Hanedanının kurucusunun oğlu olan ve aynı zamanda Fes şehrinin kurucusu kabul edilen, Moulay İdris II. nin türbesi de burada bulunmaktadır. Faslılar için önemli bir ziyaret merkezi olup 18. Yy.da Molla İsmail tarafından yaptırılmıştır.
Al- Najjarin Meydanında, bu meydana adın ı veren çok güzel bir çeşme bulunmaktadır. Yine bu meydanda eskiden buraya gelen tüccarların kullanımı için yapılmış güzel riad örneklerinden biri olan ve günümüzde “ahşap sanatları ve el sanatları müzesi” olarak kullanılan çok hoş bir yapı bulunmaktadır. Alt tarafında zellij üst tarafında mukarnas sanatının örneklerini görmekteyiz. Marinid dönemine tarihlendiği düşünülmektedir. Çeşme ise; Sultan Abd al-Rahman tarafından yaptırılmış olup zellij sanatının güzel bir örneğidir.
Yeri gelmişken Riad adı verilen yapılardan biraz bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda tamamen turistik amaçla kullanılmaya başlanan Fas mimarisinin müthiş örnekleri olan Riadlar, dışarıdan bakınca anlayamadığınız, içeriye girdiğinizde ise bambaşka bir dünya ve şatafat ile karşılaştığınız çok çarpıcı yapılar. Gizliliğin söz konusu olduğu bu geleneksel ev tipinde; aşağıda paylaştığım gibi çok sıradan ve dar bir sokaktan geçip, içeri girdiğinizde ise uzun bir
müddet şaşkınlığını üzerinizden atamayacağınız, süslemeleri ve şatafatı karşısında hayran kalacağınız, genelde içinde; bahçe, havuz, çeşme ve avlunun olduğu harika yapılar. Umarım bir örneğinden fotoğraflar paylaştığım Riad size az da olsa bir fikir verebilir. Dışarının yakıcı sıcağından sonra, bina içindeki serin hava eşliğinde geleneksel nane çayı ve yine geleneksel badem kurabiyesi eşliğinde geçirdiğim güzel zaman hafızamın en müstesna yerine kazındı.
Bu şehrin beni en çok çarpan bölümlerinden biri de tabakhane ziyaretimiz oldu. Fas’ı gezerken çok hoşumuza giden rengarenk deri mamullerinin albenisi ile tamamen zıtlık arz eden, düşündüğümde bile sanki hissettiğim boğazımı tıkayan o berbat koku fakat en çok da o ortamda bizzat çalışan insanlara karşı duyduğunuz üzüntü ile yaşadığınız karmakarışık hisler. Yüksek yerde konumlanan bir deri ürünleri satan dükkânın terasından gözlemlediğimiz
Chouara Tabakhanesi, şehirdeki 3 tabakhaneden en eskisidir. 11.yy.dan bu yana aynı geleneksel yöntemle deri işlemeye devam eden tabakhanede; inek sidiği, güvercin pisliği kullanılarak deri üzerindeki kıl ve et artıkları temizlenmekte ve yumuşatılması sağlanmaktadır. Daha sonra da tamamen doğal boyalar ile boyanıp, eşeklerin sırtında çanta, mont vs. olacakları imalathanelere gitmektedirler.
Tabakhaneyi seyrettiğimiz o kısacık sürede, duyduğumuz korkunç kokunun bizzat içinde çıplak ayakları ile o derileri çiğneyen, üzerindeki artıkları temizleyen insanlar sizde çok farklı duygular yaşatıyor. Fas’ın rengarenk yüzünün arkasında maalesef böyle acımasız bir gerçek de var.
Bir sonraki hedefimiz; mavi kapı ve Attarin Medresesi oldu. Bab Boujloud – Mavi Kapı; 1913 yılında, Fransız Sömürge döneminde yapılmıştır. Ön kısmı mavi, arka kısmı ise yeşil seramiklerle süslenmiştir. Kapının çok
yakınında yer alan hatta kapı çekimlerinde çok şık minaresi ile boy gösteren Medressa el Bounanıa – Ebu İnaniye Medresesi; 1351-1356 yılları arasında Berber Emiri Ebu İnan Faris tarafından yaptırılmıştır. Baharat ve parfüm pazarının girişinde yer alır, İslam mimaris ve Marinid işçiliğinin güzel bir örneğidir.
En son, Dar El-Makhzen olarak adlandırılan Kraliyet Sarayından bahsetmek istiyorum.( Palais Royal ) Malum Fas karaliyet ile yönetiliyor ve bu da kralın saraylarından biri. Belirli kısımlarının fotoğrafını çekemiyor, sadece bahçesinin izin verilen kısımlarına girebiliyor moziklerle süslü kapısının fotoğrafını alabiliyorsunuz. 17. Yy.a tarihlenen saray, yaklaşık 80 hektarlık bir alanı kaplıyor. Yeri gelmişken hemen belirteyim; mevcut kralın eşi Fes doğumlu.
Fes gezimiz esnasında; Fas’ın geleneksel el işçiliği olan zellij sanatı, argan yağı üretimi ve geleneksel dokuma atölyelerini de ziyaret ettik ama onları başka bölümlere bırakalım.