FAS’IN DÖRT KRALLIK ŞEHRİ-3 ( RABAT- MEKNES )- ERTUĞRUL FIRATLI
FAS’IN DÖRT KRALLIK ŞEHRİ -3
( RABAT – MEKNES ) – ERTUĞRUL FIRATLI
Fas’ın dört Krallık şehirlerinden ( Fes, Marakeş, Meknes ve Rabat) Fes ve Marakeş daha önce paylaşılmıştı. Ben sizlere Meknes ve Günümüzde de başkent olan Rabat hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
RABAT
Hem yönetimin hem de ekonominin merkezi konumunda olan başkent; Atlas Okyanusu kıyısında konumlandığı gibi içinden geçen ve okyanusa dökülen Bou Regreg nehri ile görselliği daha fazla zenginleşmektedir. Köklü bir tarihsel geçmişe sahip olan Rabat, tarihi dokusunu korumakla birlikte aynı zamanda modern bir şehir olup kendine özgü kolonyal mimarisi ona ayrı bir hava katmaktadır. Önemli ticaret yolları üzerinde yer aldığından geçmişte korsanların da ilgisini çekmiş ve yaklaşık iki yüzyıl ikamet ettikleri, hatta kendi Cumhuriyetlerini kurdukları yerlerden birisi olmuştur. 12. Yy.da Sultan Yakup el- Mansur zamanında bir müddet başkent unvanını kazanan Rabat, 20. Yy.da Fransızlar tarafından işgal edildikten sonra tekrar Fas’ın merkezi olmuştur. Ülke 1956 yılında bağımsızlığını kazanmıştır, günümüzde de Rabat başkenttir.
Şehri iki ana kısımda inceleyebiliriz. Medine dediğimiz tarihi eski şehir ve Ville Nouvelle olarak adlandırılan yeni şehir ki bu kısım daha çok Fransız işgali altındayken şekillenmiştir.
Şehir anlatımımıza ilk olarak mevcut kralın resmi ikametgâhı “Palais Royal” veya “Dar al-Makhzen” olarak adlandırılan saraydan başlayalım. İçeri girmenin yasak olduğu, bahçesine girilebilen ancak pandemi nedeniyle sadece kapısını görebildiğimiz ancak arşivimizden fotoğraflarını paylaşacağım saray; 1864 yılında inşa edilmiş.
İçinde çok büyük bir kütüphanesi ve Kraliyet ailesinin eğitimi için kullanılan özel okullar, bir cami bulunmaktadır. Bakanlıklar ve resmi binalar da etrafında konumlanmıştır. Kraliyet sarayının hemen yanında konumlanan Assounna Camisi, Kraliyet ailesinin de ibadet için kullandığı bir Cami olup gayrimüslimlerin girmesi yasaktır. Sarayın önünde yer alan Mechouar Meydanı, halka açık toplantı ve festivaller için kullanılmaktadır.
Hasan Kulesi ( Sawm’at Hassan ); Ebu Yusuf Yakub el-Mansur tarafından, zamanının en büyük Camisi ( Muhammed Camisi ) olarak planlanmış ve onun döneminde yaptırılmaya başlanmıştır. Ancak ölümünden sonra bir dönem yapımına ara verilmiş, 1755 depreminde de büyük zarar görmüştür. İspanyol ve Fas mimarisinden esintiler taşıyan kulenin etrafında görülen sütunlar, Cami yapımında kullanılmak üzere hazır materyal olarak Volubilis Roma antik kentinden buraya getirilmiştir.
Kare tarzındaki minare 44 metre uzunluğunda olup Rabat’ın simgeleri arasında yer alır. İçinde aynı Kutubiyye Camisinde olduğu gibi merdiven değil rampa sistemi bulunmaktadır. Kutubiyye Camisi minaresi, Hasan Kulesi ve Giralda Kulesinin İskenderiye fenerinden etkilenerek yapıldığı söylenmektedir.
Aynı mekanda; Kral V. Muhammed’in Mozolesi de bulunmaktadır. Ulusal kurtuluşun simgesi olarak görülen ve çok sevilen kralın mozolesi; 1962-1971 yılları arasında inşa edilmiştir. Beyaz mermerden yapılmış çok şık mozolede ayrıca iki oğlu; Kral Hasan ve Prens Abdullah’ın da mezarı bulunmaktadır. Mozolenin içinde zellij sanatından örnekler görülebilmektedir. Belli saat dilimlerinde nöbetçi değişimi yapılmakta, atlı askerlerin gösterisine sahne olmaktadır.
Rabat’ın eski şehri; Kasbah ve bitişiğindeki Medina olarak adlandırılan kısım Unesco Dünya Miras Listesinde yer almaktadır. Daracık mavi-beyaz sokaklarıyla canlı rengârenk Medinasıyla gerçekten bu ilgiyi hak ediyor. Hele ki okyanus kıyısında yer alan, yenilenmiş Mağribi cafesi ( Cafe Maure ) doyumsuz manzarası, geleneksel nane çayı ve özellikle badem kurabiyesi ile unutulacak gibi değildi.
Mağribi Cafesi
Şehrin merkezinde yer alan Udaya Plajı, çok uzun bir sahile sahiptir ve pek çok su sporuna ev sahipliği yapmaktadır.
Bab Rouah; şehirdeki en büyük kapılardan biri olup günümüzde sanat galerisi olarak hizmet vermektedir ve uluslaraarsı sergilere ev sahipliği yapmaktadır.Bizim ziyaretimiz esnasında tadilatta olan kapı, Yacoub Al Mansour zamanında inşa edilmiştir. Şehrin bir diğer önemli kapısı da Bab el-Had olup Medinenin güneybatı ucuna geçişi sağlamaktadır.
Bab Rouah
Bab El- Had
Chellah; 13. Yy sonları ile 14. Yy ortalarına kadar Merinid Hanedanı için Kraliyet Nekropolü olarak yapılmıştır. Burada daha önce Fenike ve Roma yerleşim kalıntılar bulunuyordu. Antik Roma kenti Sala Colonia’nın kalıntıları bulunur. Burası günümüzde Chellah olarak adlandırılmaktadır ve şehir merkezine 2 km. uzaklıktadır.
Palmiye ve Benjamin ağaçları ile yapılan peyzaj çalışmaları ile daha fazla güzelleşen ve yeşillenen başkentte; en ünlü ve güzel caddesi Muhammed V olup, üzerindeki Fas Krallığı Parlamento binası ve Fas Bankası Bank Al Maghrib karşı karşıya konumlanmaktadır. Başkentin Gar binası, Postane Binası, Güzel Sanatlar Müzesi gibi modern binaları şehre ayrı bir renk katmaktadır. Muhammed VI Müzesi; 2014 yılında açılmış, Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Parlamento Binası
Fas Bankası
Postahane Binası
Gar Binası
Güzel Sanatlar Müzesi
Özellikle belirtmeden geçemeyeceğim önemli yapılardan biri de Tiyatro binası olup Bouregreg Nehrinin yanında kurulmuştur. Mimar Zaha Hadid’in eserlerinden biri olan Tiyatro; 55.000 metre karelik alanı, 1800 kişilik tiyatro salonu, 7000 kişilik amfi tiyatrosu ve 2000 koltuk kapasitesi ile Afrika’nın en büyük tiyatrosudur. Fas’ın geleneksel mukarnas sanatından esintilere de yer verilmiştir.
MEKNES
Tanıtacağımız Krallık şehirlerinden sonuncusu olan Meknes, diğerleri gibi yine Unesco koruması altında güzel bir şehir olup Orta Fas’ın kuzeyinde konumlanmaktadır. Diğer şehirler kadar fazla turist ağırlamasa da, Meknes de mutlaka gezilecekler listesinde yer almalıdır. Adı; Berberi Amazigh Kabilesi olan Miknasa’dan gelmektedir.
Mekneste en fazla dikkat çeken şehir surları; toplam 45 km. lik uzunluğa ve 20 kadar da kapıya sahiptir. Tarihte de en çok Molla İsmail ( Sultan Moulay İsmail İbn Şerf )) ile eşleştirilen ve onun zamanında başkent olan Meknes, sahip olduğu sarayları ile de dikkat çekicidir. 55 yıl hükümdarlık yapan Molla İsmail, yaptığı büyük yatırımlardan ziyade zalimliği ile ve tarihte beyazları esir eden tek hükümdar olması dolayısıyla bilinmektedir. Bu esirler ile, Meknesin etrafını çevreleyen surlar, saraylar inşa ettirdi. Onun zamanında yapılan binlerce at alabilen büyük ahırları çok meşhurdur. Onbin civarında kölenin, esirlerin kalması için yer altında yapılan zindanlar dikkat çekicidir. Büyük bir imparatorluk hayal eden Molla İsmail, yaşamı boyunca bunun için çabalamış ancak ölümü ile Merknes önemini yitirmiştir. Aşağıda anlatacağım üzere kendisi bu şehirde pek çok önemli yatırıma imza atmıştır.
Şehir surları, dışarıdan bakıldığında taş görünümü vermektedir ancak yapımında kalıplar kullanılmış, içi doldurulduktan sonra sıkıştırılıp sertleştirilmesi sağlanmıştır. Tabii ki buna uygun malzeme seçilmiştir. Surları yüksekliği 7 ile 15 metre arasında, genişliği ise 1,50 ve 3 metre arasında değişmektedir.
Surlar üzerinde yapılan kapılardan en önemlisi Bab Mansur olup ihtişamı ile gerçekten göz kamaştırıcıdır ve Meknes şehrinin sembolüdür. Hemen belirtmeliyim ki; surlar ve kapı Unesco Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.Sadece Fas’ta değil dünyaca da bilinen bir kapıdır. Her ne kadar kapı, Molla İsmail zamanında başlasa da ölümünden sonra Oğlu Moulay Abdallah tarafından 1732 de tamamlanabilmiştir.
Şehrin Kasbahının tören giriş kapısı olan ve el-Hedim meydanının dışında yer alan Bab Mansur’da kullanılan sütunlar orijinal olup Roma antik kenti Volubilis’ten getirilmiştir. Şu anda bir sanat galerisine ev sahipliği yapan kapı; zellij sanatının en güzel örneklerinden biridir. Ayrıca kaligrafik yazı bulunmaktadır.
Lahdim Meydanı; eski şehir ile Meknes’in kraliyet kısmı arasında yer alan büyük bir meydan olup bir nevi Marakeşteki Jama el –Fna meydanının daha küçük bir kopyası olarak satıcılara ve gösteri yapanlara ev sahipliği yapmaktadır. Diğer meydan gibi burası da gün batımıyla birlikte çok hareketlenmektedir.
Molla İsmail’in en dikkat çekici yatırımlarından biri de su toplama havuzlarıdır. Şehircilik ve medeniyet açısından çok önemli olan, suyun toplanması ve yönlendirilmesi için yapılan Agdal Basin olarak adlandırılan bu havuzlarda; Atlas Dağlarından gelen sular, şehrin ihtiyacını karşılamak üzere toplanıyor.
Meknes Müzesi
İnaniye Medresesi (Medersa Bouananıa ); Yapım tarihi 1341 ile 1358 yılları arasında olan Medrese Marinid Sultanı Ebu El Hassan tarafından yaptırılmıştır. Zellij sanatı, ahşap oymalar ve yazıtlar ile dikkat çeken Medresede Kuran eğitimi verilmektedir.
Diğer şehirlerde olduğu gibi burada da medina dar sokaklarıyla, rengarenk görünümü, bazen çekici bazen itici kokularıyla ayrı bir dünya