HİVA-2 ( KHİVA ) ( ÖZBEKİSTAN ) EMEL FIRATLI
HİVA -2 ( ÖZBEKİSTAN ) – EMEL FIRATLI
Kohne Ark ın önünde yer alan ve zamanının büyük şairlerinden biri olan Muhammed Rahim Han tarafından 1876 yılında yaptırılan Muhammed Rahim Han Medresesi zamanında çok fazla talebe yetiştirmiş olup günümüzde müze
olarak hizmet vermektedir. Bu medrese de diğerlerine çok benzemekle birlikte farklı olarak dış tarafında tek katlı odalar barındırmaktadır. Bu müzede özellikle Hanlara ait resimlere ve onların yaşam tarzlarını sergileyen objelere yer verilmektedir.
Çarlık Rusyası 1820 yılları civarında buraya gelmiş, bu döneminde hanlar Çarlar ile anlaşma yaparak onlara çok yüksek vergiler ödemek şartıyla tahtlarında kalmışlar, bu durum Bolşevikler gelene kadar da devam etmiştir. Fotoğraf buraya 1880 yılından sonra gelmiş ve hanların fotoğrafları çekilmiştir. Hiva Hanlığı, 12. Yüzyılda Hazar
( Hiva hanlarından; Seid İsfandiyar Han ile Muhammed Rahim Han ın fotoğrafları)
Denizinden, Hindistan ın kuzeyine kadar uzanan büyük bir sahayı kaplamış, bunun gösteren haritalara burada yer verilmiştir. Hiva ismi, 19. YY.da Rus tarihçiler tarafından verilen isim olup daha önce Harezm Hanlığı olarak
adlandırılmaktaydı. Silah bölümünde gördüğümüz parçalar, zamanın Çarlık Rusya’sına göre eldeki silahların ne kadar eski ve zayıf olduğunu göstermektedir. Burada çok dikkatimi çeken objelerden biri de Hiva Hanlığının ay-yıldızlı bayrağı oldu. Sadece farklı olan kısmı siyah renkte olmasıydı.
Buradan Cuma Camisi olarak adlandırılan Sütunlu Camiye geçtik. En eski camilerden biri olup tek katlı bir yapıdır. Girişi çok dikkat çekici olmayıp içerdeki görünümü sizi etkileyecektir. 212 sütunu ile farklı bir yapı sergilemektedir.
Dünyada bu şekilde dizayn edilmiş 3 cami bulunmaktadır. ( Cordoba- Kahire ve bu cami ) Tarihi geçmişi 9. 10. Yy. a dayanmakta olup, her bir yeni yapı diğerinin temelleri üzerine inşa edilmiştir. 13. Yy.da Moğolların saldırısıyla yerle bir edilmiş, 18. Yy.da yeniden ayağa kaldırılmıştır. Bazı eski sütunlar da camide kullanılmıştır.
Genelde camiler, tuğladan ve kubbeli olarak inşa edilmektedir. Kubbeli yapılmasının en önemli sebeplerinden biri akustiğin sağlanmasıdır. Ancak bu caminin her bir tarafında sesi emici özelliğe sahip ahşap kullanılmış, kubbeye de yer verilmemiştir. Akustiği sağlamak amacıyla farklı bir mimariden faydalanılarak duvarlar çift olarak yapılmış, arada boşluk bırakılmıştır. Yine yapım esnasında duvarların belli kısımlarına delikler yapılmış ve sesin bu
deliklerden girip boşluğu dolaşması sağlanarak akustik elde edilmiştir. Caminin tadilatı sırasında bu delikler kapatılmış sadece örnek olması açısından mimber yanında 3 delik bırakılmıştır. Beşbinden fazla insanın ibadet etmesine olanak sağlayan caminin arka tarafında bir kabristan bulunmaktadır. Moğollar burada çok fazla insanın ölmesine sebep olmuşlardır ve onların mezarları bulunmaktadır.
Cuma Camisinde birbirinden çok farklı sütunlar bulunmaktadır. Burası çöl olduğundan ve harabiyet hızlı gerçekleştiğinden sütunlarda sağlamlığı arttırmak amacıyla bazı tekniklerden faydalanılmış. İç kısımlarına yuva
oluşturularak sağlamlığı arttıracak destek içine yerleştirilmiş. Temellerinde genellikle betona yer verilmiş, böcekler için de farklı mekanizmalardan faydalanılmış. Genelde çınar ve ceviz ağacı tercih edilmiş. Günümüzde bu tür ihtiyaçlar için Rusya dan kızıl ağaç getirilmekte imiş.
Daha sonra Taş Avlu ( Tosh- Hovli Palace ) olarak adlandırılan saraya geçtik. Burası Allah Kuli Han ın emri ile 1830-1838 yılları arasında inşa edilmiş, Hiva daki en önemli eserlerden biridir. Diğer saraylardan farklı olarak
labirent tarzı girişe sahiptir. Süslemelerde yine majolik tarz kullanılmış, tüm duvarlar çiniler ile kaplanmıştır. Cami ve medreselerde genellikle Kuran-ı Kerim den ayetler ile süslemeler yapılırken burada farklı olarak şiirlere de yer verilmiştir. Yazı Arapça olmakla birlikte edebiyat dili olarak farsça kullanılmıştır
Sarayın kabul hanesinde iki ayrı salon bulunmaktadır, bunlardan birinde iki ayrı çadır yerinin olduğu görülmektedir. Han misafirlerini bu çadırda ağırlamaktaymış. Duvarlardaki çinilerin ortalarında sağlamlığı
arttırmak için mıhlar kullanılmış. Orijinal olanlarda Arapça rakamlar, sonradan yapılan restorasyon çalışmalarında yeni rakamların olduğu görülecektir. Sütunlarda ve tavanlardaki ahşap işçiliği renkli ve göz kamaştıracak güzelliktedir.
Sarayın harem kısmı beş adet eyvan içermesi nedeniyle oldukça farklıdır. Eyvanlardan biri Hanın kendisine ait olup diğer dördü ise eşlerine aittir. Açıklamasında bu konuyu İslamiyet’e bağlayarak dört eşe izin verildiğinden böyle yapıldığı anlatıldı. Her bir eyvanın arkasında odalar da bulunmaktadır. Hanın hareme giriş yeri de ayrı olarak düzenlenmiştir. Arka tarafta bir koridor bulunmaktadır ve Han oradan istediği eşinin eyvanına gidebilmektedir. Bu
harem 1920 yılına kadar faal olarak hizmet vermiş, Bolşeviklerin gelmesinden sonra haremdeki kızlar serbest bırakılmıştır. Bu konuyu işleyen pek çok film de yapılmış. Eyvanların karşısında Hanın çocukları ve diğer aile fertlerinin de odaları bulunmaktadır. Her bir eyvanın süslemesi farklı olarak düzenlenmiştir. Burada süslemelerin bir kısmında, zerdüştlüğün etkisinde kalınarak insan kafası ve gözü gibi unsurlara yer verildiği de görülmektedir.
Saray, yazlık ve kışlık camilere sahiptir. Cami, müzeye çevrilmiş, Çarların hanlara gönderdiği bazı hediyeler ve o zamanlardan kalan objelere de yer verilmiştir.
Daha sonra ziyaret ettiğimiz Pehlivan Mahmut Türbesi, mavi kubbesi ile hemen dikkatinizi çekecektir zira Hiva’da kubbesi mavi olan tek yapı burasıdır. Bu şahıs 14. Yy.da yaşayan büyük bir şair, felsefeci ve aynı zamanda da
pehlivandır. Kendisi tüm yaşamı boyunca halkına hizmet etmiştir. Hakkında anlatılan pek çok rivayet bulunsa da en fazla rağbet gören şöyledir; Pehlivan Mahmut bir yere gitmiş ve orada hükümdarın kendi halkını hapse attığını görmüş. Kendi halkını kurtarmak için hükümdara bir teklifte bulunarak bir sınavdan geçmeyi ve kim isterse güreş
yapmayı teklif etmiş. Güreşlerde galip gelirse halkının serbest bırakılmasını teklif etmiş. Hükümdarın bu teklifi kabul etmesi üzerine de yapılan bütün güreşlerde galip gelmiş. Hükümdar kendisine bir koyun derisi vererek bu
derinin içine kaç kişiyi sığdırırsa onları serbest bırakacağını söylemiş. Bunun üzerine Pehlivan Mahmut da deriyi çok ince olarak ve şerit halinde keserek ip şekline getirmiş ve tüm halkını bu ipin içine sığdırmış. Bunu gören Hükümdar da onun zekâsına hayran kalarak hapisteki herkesi serbest bırakmış.
Ulusal kahraman olan Pehlivan Mahmut 1300 lü yıllarda öldükten sonra mezarı halk tarafından ziyaret edilmeye başlanmış, 1701 yılında da mezarının üzerine türbe inşa edilmiştir. Hatta zamanla burası Hanların mezarı haline de gelmiştir.
Gelelim yine Hiva’nın simge güzelliklerinden biri olan, minare ve medreseden oluşan İslam Hoca Kompleksine. İslam Hoca tarafından yaptırılan ve Hiva’nın en yüksek yapısı olan minare 56 metre yüksekliğindedir. Minareni
zemini olan hardal renginin üzerinde yer alan mavi, turkuaz ve beyaz çinilerin desen ve uyumu gerçekten göz kamaştırıcıdır. Minare, medresenin hemen önünde yer almakta, gündüz ayrı gece ayrı bir güzellik sergilemektedir.
Aşağıda paylaştığım fotoğraf, Allah- Kuli Han Medresesine ait olup Hiva’nın önemli ilim merkezlerinden biridir. Allah- Kuli Han tarafından1834 yılında yaptırılmıştır.
Hiva’da gezerken pek çok müzeye rastlayacaksınız. Şehre girerken alınan bilet ile bu müzelerin çoğunu ücretsiz olarak geze bilmektesiniz. Mesela aşağıda fotoğraflarını paylaştığım kareler, müzik tarihi müzesine ve bir sanat galerisine ait idi.
Özbekistan da tarihi anıtlar, bakımlarının ve korunmalarının sağlanması için Devlet yeterince maddi olanaklara sahip olmadığından; restoran, otel, dükkan gibi işletilmeleri için halka verilmiş. Böylece bir bakıma halk, turizm işinin içine katılarak hem bilinçlenmeleri hem de tarihi eserlere sahip çıkmaları sağlanmış.
Büyük matematikçi El- Harezmi nin şehirdeki heykeli