MACHU PİCCHU (PERU) (Dünyanın Yeni Yedi Harikası Dizisi-2) GEZGİN YÜZLER GRUBU
MACHU PİCCHU (PERU) ( Dünyanın Yeni Yedi Harikası Dizisi -2 ) – GEZGİN YÜZLER GRUBU
Güney Amerika seyahatimizin 4. günü, çok erken aldığımız kahvaltı sonrası 6.30 da Cusco’dan Poroy’a doğru yola koyulduk, hedef heyecanla beklediğimiz; Machu Picchu. Poroy istasyonundan kalkarak Aquas Calientes’te bulunan
ve antik kente çok yakın olan istasyona gitmek üzere trenimize bindik.(Peru Rail-Mavi Tren) Tavanları camlı ve gayet konforlu trenimizle yaklaşık 3 saat sürecek turumuza başladık.
Tren Cusca’dan Machu Picchu’ya doğru Urubamba vadisi boyunca ilerliyor. Bu güzel yolculukta; vadi ile aynı adı taşıyan Urubamba nehri, eşsiz güzellikler sunarak seyahati çok zevkli hale getiriyor. Yine bu vadideki dağlar da
tabloyu tamamlayan nefis güzellikler sergiliyor. Yolculuk sırasında ikram da mevcut olup, seçtiğiniz bir içecekle beraber kurutulmuş muz, cips, bisküvi tarzı yiyecekler dağıtıyorlar.
Yolda kırmızı tabela ile gördüğümüz Camino İnka-İnka Trail yazan yerde özellikle Amerikalı gezginlerin katıldığı ,eskiden İnkaların gizli yolu olan ve şehirden Machu Picchu’ya gidip güneş kapısından ( İnti Punku) giriş yaptıkları parkur mevcut. Bu parkur yürüyerek 2 ila 4 gün arasında tamamlanabiliyormuş ve sınırlı sayıda turiste hizmet verilebiliyormuş. ( Tur firmalarından 2 veya 4 günlük yürüyüş turları alabiliyorsunuz.)
Tren yolculuğunun sonunda, turistlerin toplandığı ve yeniden gruplandırılarak otobüslere bindiği şirin bir kasaba olan Aguas Calientes’e ulaşıyorsunuz. Burada aynı zamanda hediyelik eşyalar satılan bir Pazar yeri, dükkanlar, oteller ve pek çok lokanta da hizmet veriyor. Özellikle Machu Picchu’da daha fazla zaman geçirmek ve güneşin
doğuşuna burada tanıklık etmek isteyenler burada bir gece kalmayı tercih ediyorlar.Bizim gibi gelirseniz ancak yarım gününüzü Machu Picchu’ya ayırabiliyorsunuz. Kısa bir dinlenme ve organizasyon molası sonrası, otobüs ile yaklaşık 20 dakika süren yeni bir yolculuk yapılıyor ve böylece antik kente ulaşıyorsunuz. Biz, giderken bu kasabada çay-kahve molası verdiğimiz tesiste, dönüşte canlı müzik eşliğinde yöresel yemeklerin keyfini çıkarttık.
Machu Picchu, 7 temmuz 2007 tarihinde dünyanın yeni yedi harikasından biri seçildi aynı zamanda seksenli yıllardan beri de Unesco dünya mirası listesinde . Bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş bir İnka antik şehri. And dağlarının bir dağının zirvesinde Urubamba vadisi üzerinde kurulmuş olup, Cusco’ya 88 km uzaklıktadır. Machu Picchu rakım olarak Cusco’dan daha düşük seviyede. ( Machu Picchu 2430, Cusco ise 3400 metre yüksekliktedir ) Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar tam çözülememiş olup tartışma konusu, sadece tahminler yapılmaktadır. Şehir İnka’lı hükümdar Pachacutec Yupanqui tarafından, 1450 yılları civarında inşa edilmiştir. Tüm diğer gizemli ve önemli antik kentler gibi 16. Yy sonlarında terk edilmiştir üstelik de tam olarak tamamlanmadığı halde. Bu dönem yaklaşık olarak İspanyol istilacıların buraları işgal ettikleri zaman dilimine denk gelmektedir. Ancak bu kent çok uzun yıllar, konumu nedeniyle gizli kalmış, İspanyol istilacıların talanından kurtulmuş ve bu nedenle de çok iyi korunabilmiştir. Bunun en önemli sebebi; etrafının çok derin vadiler ile çevrili olması ve kendisinin de yüksek dağlar üzerine kurulu olmasıdır. Öyle bir konumda bulunuyor ki, biz bu günün şartlarında bile gezerken epey zorlandık.
Şehre girer girmez taş işçiliğindeki ustalık hemen dikkatinizi çekecektir. Üç boyutlu puzzle parçalarının birleşimini andıran tarzda bir araya getirilen ve sanki bir kilit sistemi ile birbirine sıkıca kenetlenen çeşitli boy ve şekildeki taşlar üzerine düşünmeden edemiyorsunuz, hele bir de yapıldığı zamanın şartları göz önünde tutulursa. Üstelik bu taşlar buraya başka yerlerden getirilmiş. Şehir merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapılardan oluşuyor ve
basamakların bir kısmı bugün hala gayet iyi konumda. Teraslama yapılan iki bölüm var ki bunlardan sağdaki geniş teraslar halkın ekip biçmesi için, diğer l taraf idari bölümler için ayrılmış. Teraslar sayesinde hem duvarlar desteklenmiş hem de ekilen alanların artması sağlanmış, ayrıca bu şekilde erozyona karşı önlem de alınmış.
Şehir ismini dağ zirvesinden almış; Machu Picchu Keçhua dilinde “eski zirve (eski dağ)” demektir. Hemen arkasında Machu Picchu’dan 360 metre daha yüksek olan Huaya Picchu bulunmaktadır ve “genç dağ” anlamına gelmektedir.Burada İnkalar tarafından inşa edilen Ay tapınağı bulunmaktadır ve buraya Machu Picchu’dan başlayan bir patika ile tırmanılmaktadır ancak günlük belirli sayıda kişiye izin veriliyormuş. ( Alttaki fotoğrafta; en arkadaki sivri dağ Huayna Picchu, önde görülen kısım Machu Picchu ve buradaki ufak tepe ise ; Huchuy Picchu )
Antik kenti ilk keşfeden kişi kayıtlara Hiram Bingham olarak geçmekte. Amerikalı arkeolog burayı 1911 yılında keşfetmiş, 1915 yılında da burası hakkında bir kitap hazırlamış. Antik kentin girişinde isminin yazılı olduğu levhayı
görebilirsiniz. Ancak bazı kayıtlarda, Bingham’dan önce 1874 yılında Alman gezgin Herman Göhring’in burayı haritasında işaretlediği, 1901 yılında da Agustin Lizarroga’nın adını bir tapınak duvarına kazıdığı belirtilir.
Machu Picchu’nun tanıtımına yine buranın meşhur bilindik resimlerinin çekildiği noktadan, eve benzeyen yapı olan ve “Guardhause” adını taşıyan bekçi kulübesinden başlayalım. Güvenlik amacıyla yapılan ve pek fazla önemi olmayan bir binadır. Önemi, antik kentin en güzel fotoğraflarını çekebileceğiniz yer olmasından gelmektedir. Bu kulübe “Sacred Plaza “ denilen bölüme bakmakta ve teraslı tepenin üzerinde yer almaktadır. Büyük fotoğrafta surların dışındaki merdivenlere de dikkatinizi çekmek istiyoruz. Merdivenlerin yanındaki surlar şehrin korunması amacıyla yapılmıştır. Fotoğraftaki kayanın yazılı kaynaklar olmadığından ne için kullanıldığı tam olarak bilinmese
de, kimilerine göre cenaze törenlerinde, kimilerine göre kurban törenlerinde kullanılmış.
Daha sonra yola devam ettiğinizde, şehrin ana kapısı sizi karşılamaktadır. Bu bölümdeki yapılar genellikle halkın yaşadığı, dolayısıyla küçük, basit halk tipi yapılardır.
Gelelim Machu Picchu’nun en önemli yapılarına; Güneş Tapınağına giderken yol üzerinde “ Kraliyet Sarayı” ile
(Kraliyet Sarayı
karşılaşacaksınız. Daha sonra “Güneş Tapınağı” nı ziyaret ediyoruz. Burası en önemli yapılardan biri olup dairesel şekli itibariyle de hemen dikkat çekiyor. Buraya sadece çok önemli kişiler ve din adamlar girebiliyorlarmış. Bu
( Güneş Tapınağı )
tapınağın önemli özelliklerinden biri de; kış ve yaz gün dönümlerinde ( 21 Aralık-21 Haziran ) güneş ışığının, bu tapınaktaki kutsal kayayı aydınlatması. Tüm bunlar bize İnkaların astroloji, matematik vs. alanlarında ne kadar bilgili olduklarını göstermektedir. Güneş Tapınağının altında “Kral mezarı” da bulunmaktadır.
Şimdi sıra “Ana Tapınak” ta , fakat sizlere buradan çok ayrıntılı fotoğraflar sunamayacağız maalesef çünkü karşımıza çıkan sevimli Lamalar dikkatimizi dağıttılar ve biz buradan bazı ufak ayrıntıları paylaşabileceğiz. Aşağıdaki
fotoğraf Ana Tapınağın üst kısmına diğeri ise duvarın bir ayrıntısına yer vermektedir. Ancak sizin için başka bir
fotoğrafımızı büyüterek bu alanı daha iyi anlamanız için paylaşıyoruz. Bu tapınağın çok önemli dini törenlerde
( Ana Tapınak; Terasların ve merdivenin hemen altına denk gelen ön duvarı olmayan yapı )
kullanıldığı sanılmaktadır. Kutsal objelerin yerleştirildiği nişlere sahiptir. Bir duvarı bulunmamaktadır. Bingham’ın “ Kutsal Plaza” olarak nitelediği üç yapıdan biridir Ana Tapınak. Diğerleri; Üç Pencereli Tapınak ve Rahip evidir
Ana Tapınağın hemen yanında, yine onun gibi önemli “ Üç Pencereli Tapınak” yer alır. Daha önce bahsettiğimiz
( Üç Pencereli Tapınak )
Agustin Lizarroga’nın adı bu tapınağa kazınmıştır ve 1901 tarihi göstermektedir. ( Hiram Bingham’ın burayı keşfediş tarihi 1911 dir.) Yaklaşık 3 ton ağırlığındaki taşlardan oluşturulmuştur.
“Büyük Rahibin Evi” de , Ana Tapınağın yakınındaki dört duvarı da bulunan yapıdır. Ancak rahibin burada oturup oturmadığı da tam olarak bilinememektedir.
Machu picchu’nun en bilinen yerlerinden biri de İntihuatana Taşıdır ( İntiwatana ) Ne için kullanıldığı tam olarak bilinmese de, güneş saati ve sunak olduğu savunulmaktadır. Kayanın dört köşesi, pusuladaki dört yönü doğru olarak göstermektedir. Kış ve yaz gün dönümleri ile ekinoksların tespitinde kullanıldığı söyleniyor. Üzerindeki çıkıntı
( İntihuana- İntiwatana Taşı )
manyetik kuzeyi gösterdiğinden çok daha fazla işlevi olduğu sanılmaktadır. Ayrıca tüm şehirdeki pozitif enerjinin odak noktasının burası olduğu söyleniyor. Kaya maalesef 2000 yılında bir reklam filminin çekimi sırasında geri dönüşü olmayan bir zarar görmüş ve ondan sonra yanına yaklaşılması ve ellenmesi yasaklanmıştır.
Aşağıda gördüğünüz taş, bir pusula ve “Compass Rock” olarak adlandırılıyor ve pusula ile kontrol ettiğinizde ototmatik olarak kuzeyi gösterdiğini görüyorsunuz.
Sırada “Condor Tapınağı” var ve gerçekten çok ilginç. Yerde condorun başını, gagasını ve boyun tüylerini net bir şekilde görüyorsunuz. Kaya üzerinde ise kuşun açık kanatlarını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Burası İnka taş
işçiliğinin güzelliğini gözler önüne seren bir bölüm gerçekten. Bu arada İnka kültüründe condorun ayrı bir yeri olduğunu da belirtelim. Boyun kısmının aynı zamanda kurban sunağı olarak da kullanıldığı sanılmaktadır.
En son anlatacağımız kaya; “Ceramonial Rock” olarak adlandırılan kutsal kaya. Durduğu yerin arkasındaki Putucusi dağının siluetini taklit etmektedir. Bu kayayı kedi profiline benzetenler de bulunmaktadır. Bir kaide üzerine oturan
monoblok kaya olduğu için görmemek veya atlamak mümkün değil. Önündeki alanın seremoniler için kullanıldığı sanılıyor. Bizim burayı unutmamız mümkün değil; suyumuz bitmiş, üçümüz de yorgunluktan tükenmiş, susuzluktan dilimiz damağımıza yapışmıştı. Emel Fıratlı’nın sırt çantasındaki mandalinler, susuzluğumuzu bir nebze gidermişti. Hayatımız boyunca yediğimiz en güzel mandalinlerdi herhalde.
Eveet şimdi gelelim diğer dağ olan Huayna Picchu’nun uzaktan çektiğimiz fotoğrafına; biraz büyüterek bakarsanız tırmanma rotasının zorluğunu görebileceksiniz. Son yıllarda ölümle sonuçlanan tırmanışlar da mevcut. Zaten buraya çıkmak için çok önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor çünkü ancak belirli sayıda turisti kabul ediyorlar ve zorlu bir rota olduğunu bilmeniz gerekiyor.
O gün çok şanslıydık bütün gün hava güneşliydi.Sadece çok kısa bir zaman diliminde şimşekler çaktı, bulutların hareketliliği arttı,biraz yağmur çiseler gibi oldu ve geçti. Bu arada hemen belirtelim ki yıl boyu Machu Picchu’da 25 derce civarı bir sıcaklılk hakim. Sadece yağışlı ve kurak mevsimlere dikkat etmek gerekiyor. Mayıs-Ağustos arası kurak mevsim olduğundan ziyaret için en uygun zaman dilimi oluyor. Kasım-Mart ayları ise yağışların en bol olduğu zamana denk geldiğinden pek uygun değil. Ama çok değişken bir havaya sahip, biz en uygun zamanda gitmemize rağmen ve hava çok güzel olmasına rağmen kısa bir yağmur atıştırmasına ve gök gürültülerine de şahit olduk. Allahtan çok kısa bir süreliğine. Gün içinde de en uygun zaman dilimi genellikle öğleden sonra olmakta çünkü sabahları genellikle sis görüşe engel olabilmekte.
Yorucu ama çok güzel olan gezimizi tamamladıktan sonra inişe geçtik ve otobüslerimize binmeden önce pasaportlarımıza Maçu Piçu damgasını vurdurduk. Otobüsler ile kısa yolculuğumuzu yapıp trene binmeden yerel restoranda yemeğimizi yedik .Bizim seçimimiz tabii ki yine balıktı.Yine canlı müzik vardı ve yine tabii ki bizim de katıldığımız güzel Pacha mama şarkısı
Yemek sonrası istasyonun yanında kurulan pazarda alış-veriş yaptık ve dönüş saati istasyon kapısında grupla buluşarak dönüş yolculuğumuza başladık.Dönüşte aniden ortaya çıkıp hepimizin ilgisini çeken farklı kıyafet giymiş maskeli kişi ve arkasından alpaka yününden kıyafetleri giyerek bize defile sunan görevliler sayesinde yolculuğun nasıl geçtiğini anlayamadık bile.(bu arada rehberlerimiz Şehnaz,Seçil ve İpek hanımlar da defileye katıldı ve çok da başarılıydılar)Defile bitince de bu ürünlerin satışını yaptılar
Cusco’ya dönünce yerel bir restorantta yemeğimizi yiyip otelimize dönerek dinlenmeye çekildik, yarın yine yollardayız