MAURİTİUS -1 ( PORT LOUİS ) ÜNSAL AKTAŞ
MAURİTİUS ( PORT LOUİS ) – ÜNSAL AKTAŞ
Hint Okyanusunda yer alan ve bir ada ülkesi olan Mauritius, Afrika’ya bağlı olup Madagaskar’ın doğusunda konumlanmak tadır. Aslında ada diyorum ama Mauritius Cumhuriyeti; 4 ana ada ve onlara bağlı küçük adalardan oluşmaktadır. Bu adaların en büyüğü Mauritius olup başkent Port Louis de buradadır.
1962 yılında bağımsızlığını kazanıp, 1992 yılında Cumhuriyet yönetimini kabul eden genç ülkenin geçmişinde bu adayı ticaret güzergâhı olarak kullanan Araplar bulunmaktadır. Adaya daha sonra Portekizliler gelir, ancak tarım alanlarının azlığı, siklonların oluşu, sinekler, böcekler gibi elverişsiz şartlardan dolayı yerleşim gerçekleşmemiş, 1700 lü yıllarda da Hollandalılar buraya hakim olmuşlardır. Ada ismini onlara borçlu olup Hollanda Prensesi buraya “Mauritius” adını vermiştir. Sonraki dönemde adaya Fransızlar gelmiş ve 1715 de bir yerleşke kurmuşlardır.
Afrika’dan gelen köleler ile Hindistan kökenli göçmenler, burada melez bir yapı oluşturarak Mauritius halkının demografik temellerini atmışlardır. Bu melez halk ağırlıklı olarak kırık Fransızca denilen Creole dilini konuşurlar.( İngilizler sonrası İngilizce yerleşmiş ve resmi dil olmuştur.)
Ada daha sonra İngilizlerin ilgisini çeker ve 1810 yılında burayı kendi egemenliklerine alıp, köleliği de kaldırırlar. Bundan sonra da adaya göç çok yoğunlaşır. Şu an ülkenin nüfusu 2 milyon civarında olup Afrika’nın en yoğun ülkesi durumundadır.
Adanın geçim kaynaklarının temelinde şeker kamışı ve turizm olmakla birlikte son yıllarda turizmin önemi çok artmıştır. THY buraya direkt uçuş gerçekleştirmektedir. Biz, Madagaskar, Seyşeller, Reniun ve Mauritius’u kapsayan gemi gezimize Mauritius’tan başladık. Ancak uçuşumuzu Dubai aktarmalı olarak Emirates ile gerçekleştirdik.
Mauritius hafızalarımıza çok iyi kazındı. Çünkü biraz evvel bahsettiğim gibi ilk olarak Mauritius’a uçtuk ve gemimize binerek gezimize başladık. En son yine buraya gelerek gezecek ve dönüş uçuşumuzu da gerçekleştirecektik. Tüm gezi bitip Mauritius’un Port Louis limanına demirlediğimiz sabah, kaptanımız bir anons ile hızı çok yüksek olan bir siklonun yaklaştığını, gemiden ayrılmamamız gerektiğini ve güvenli başka bir limana gidebileceğimizi bildirdi. Bizim bütün gezi ve dönüş planlarımız, uçuşlarımız karışacaktı. Doğrusu hepimizin morali çok bozularak gergin bekleyişe başladık.
Burada her yıl 15 Kasım ile 25 Mart tarihleri arasında yaklaşık 15 kez siklon meydana gelmekteymiş, maalesef biri de bize denk geldi. İki saat sonra yapılan anons ile siklonun yönünün biraz değiştiği ve saat 17 de gemide olmak şartıyla dışarı çıkabileceğimiz, gece demir alabileceğimiz söylendi. Aşağıda paylaştığım videolar, fırtına öncesi sessizliği yansıtır gibiydi.
Kısa süreyi değerlendirip başkent Port Louis ile tanışmak için hemen gemiden ayrılıp gezmeye karar verdik. Süreyi daha iyi değerlendirmek için de limandan taksi ayarlamayı planladık. Daha sonra çok iyi anlaşacağımız Müslüman bir taksi şoförü ile gezimize başladık. Hemen belirtmem gerekir ki; Ülkenin %48 i Hindu, %38 i Hristiyan ve % 17 si de Müslüman, ancak en hızlı artış Müslümanlardaymış. Aslında bir camide imamlık yapan şoförümüz, tatil günlerini de bu şekilde değerlendirmekteymiş.
Mauritius’un başkenti olan Port Louis, aynı zamanda en büyük liman vasfını da taşıyor.Şehrin kuruluşunu 1735 yılında Fransızlar gerçekleştirmişler. Şehri kuran valinin heykeli limanda yer almaktadır.
Bizim gerçekleştirdiğimiz sıraya göre de başkentin tanıtımına başlayalım; Aşağıda fotoğrafını paylaştığım bina; ziyaretin yasak olduğu hükümet binasıdır. 1738 yılına tarihli olup Fransız döneminde yapılmıştır. ( Goverment House ) Önünde Kraliçe Victoria ya ait heykel bulunmaktadır.
Buradan Cuma Camisine ( Jummah Masque ), dolayısıyla Müslüman Mahallesine geçtik. Çin mahallesinin yanında ve konum olarak kıyıya yakın olan Cuma Camisinin ilk açılışı 1853 yılına denk geliyor. Daha sonra artan ihtiyaç
nedeniyle 1878 ve 1895 yıllarında genişletme çalışmaları yapılmış. Hint- İslam mimarisinin karışımı olan camide yerel Creole kültürünün izlerine de rastlanmaktadır. Personelin güler yüzlü ve yardım sever tarzı dikkat çekiciydi. Yine güzel bir yaklaşım olarak turistlerin cami avlusuna girişlerine izin verilmekteydi.
Aşağıdaki paylaşım, daha önce de bahsettiğim gibi Müslüman Mahallesinin hemen yanında yer alan Çin Mahallesinde yer alan bir tapınağa ait.
Bundan sonraki hedefimiz şehrin kalesiydi ancak sömürge dönemine ait bahçeli, zarif evlere ait birkaç kareyi paylaşmadan geçemeyeceğim.
Şehrin en eski kiliselerinden olan Saint Louis Katedrali ilk olarak 1814 yılında inşa edilmiş. Ancak yıllar içinde savaşların ve siklonların olumsuz etkileriyle yıkıma uğramış, en son 1928 yılında yeniden inşa edilmiştir.
Şehrin kalesi “Citadel Fort” İngiliz sömürge döneminde, İngiliz Ordusunu korumak amacıyla Albay Cunnigham tarafından yaptırılmıştır. Koyu renk bazalt taşlardan, dikdörtgen formunda ve Mağribi mimari tarzda inşa edilen
kale, Petite Montogue tepesi üzerinde yer almaktadır ve tüm şehre hakim konumdadır. İngiliz Kralı William’ın eşi onuruna “Fort Adelaİde” olarak da adlandırılmaktadır.
Buradan Moka Dağlarını, şehrin büyük bir kısmını ve yarış pisti “Camp de Mars” ı görebilirsiniz. Oldukça geniş ve güzel olan yarış pisti dikkatimizi çekti ve Mauritiusluların at yarışlarından çok hoşlandıklarını öğrendik. Mayıs- Kasım ayları arasında düzenlenen at yarışları sayesinde burası çekim merkezi olmaktaymış.
Yine kaleden görebileceğiniz, Mariereine de la Paix; ikinci dünya savaşı sonunda kurulmuştur ve Hristiyanlar için hac yeri olarak kabul edilmektedir. 1989 yılında Papa John Paul burayı ziyaret etmiştir.
Sonraki hedefimiz, Port Louis ’deki Hindu Tapınaklarının en güzel ve büyük örneklerinden biriydi. Renkleriyle, heykelleriyle daha girerken sizi etkileyecek olan “Shri Sockalingum Meenatchee Ammen Kovil” denilen ve ayrıca
“Tamil Tapınağı”olarak da bilinen kutsal alana ilgi, gerek turistler gerekse ibadete gelenler açısından fazlaydı. Tanrı Shiva’ya adanmış bu tapınak, Hindu ve Dravidian mimari tarzında olup Hindistan’dan gelen sanatçılar tarafından ve Tamil tüccarlarının maddi desteğiyle 1857 yılında yapılmış. Tamil Tapınağı olarak biliniyor demiştim çünkü en
önemli Tamil Festivallerinden biri olan “Thaipoasam Cavadee” kutlamalarının yapıldığı tapınaktır. Tapınağın görevlisi, gelenlere kısa ilahi tarzı bir metni okuyup alnınızın ortasına boya sürüyor ve hemen arkasından para vermenizi bekliyor (!)
Daha sonra şoförümüz, imamlık yaptığı camiyi bize göstermek istedi. Kendi evi de orada bulunmaktaymış. Bahçede mango ağaçları bulunmaktaydı ancak bize daha önce pazardan alıp tadına baktığımız ve çok beğendiğimiz kral meyvesi de denilen liçiden ( litchis ) ikram ettiler.
Sonrasında süremiz iyice kısaldığından deniz kıyısına ve görmek istediğimiz kırmızı kiliseye doğru yöneldik.” Notre Dame Auxiliatrice de Cap Malheureux” olarak adlandırılan ancak kısaca kırmızı kilise olarak tanınan küçük kiliseyi
ziyaret ettik. Çok ufak ve içinin sade olmasına rağmen sevimli görüntüsü ile turistlerin odak noktasıdır ve Mauritius’da en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.Hele bir de yanında yer alan flamboyant ağacı ile birlikte adeta poz verir tarzda durmaktadırlar.
İnşası 1938 yılına dayanan kilise, adanın en kuzeyinde yer alan “Riviere du Rempart” bölgesinde bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki yerlilerin düğün fotoğraflarının da vazgeçilmez noktalarından biriymiş. Süremiz çok kısa da olsa deniz kıyısında çok zevkli dakikalar geçirdik. Bu güzellikleri sizlerle de paylaşmak isterim.
Aşağıda paylaştığım fotoğraf da limana giriş ve çıkışlarda gördüğümüz bir Hindu Tapınağına ait.
Gelelim şimdi şehrin en canlı ve güzel bölümlerinden olan liman ve sahil bölgesinin tanıtımına. Le Caudan sahili, her daim hareketli, renkli cıvıl cıvıl bir atmosfere sahip. Le Caudan Waterfront, içinde lüks mağazaların olduğu çok şık
bir alış- veriş merkezi. Açılış tarihi 1996 olan merkezin etrafında ve içinde yerli ve dünya mutfaklarının örneklerini tadabileceğiniz lüks restoran ve cafeler de yer almaktadır. Bu bölge hediyelik eşyalar ve el sanatları açısından da çok zengin dükkânları bir arada bulabileceğiniz bir merkez.
Sahilde en dikkat çeken yapılardan biri de beş yıldızlı Labourdonnais Waterfront Hotel.
Caudan aynı zamanda pek çok tarihi binaya da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan biri L’Observatoire olup geçmişte meteorolojik ve astronomik gözlemlerin yapıldığı gözlemevidir. Zamanımızda bir kısmı kalmıştır ve restoran olarak hizmet vermektedir.
Liman bölgesinde bulunan “ Blu Penny Museum”, şehrin en önemli müzelerinden biridir. Adını, ülkenin parasından almakta olup içinde dünyanın en değerli pullarından ikisine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca müzede, eski harita, fotoğraf ve çizimler de yer almaktadır.
Gelelim şimdi Unesco Dünya Miras Alanı olarak kabul edilen; kıyıda depo tarzı görünümüyle hemen dikkatinizi çekecek olan Aapravasi Ghat olarak adlandırılan yapıları sakın atlamayın. Bunlar, geçmişte yoğun olarak kullanılmış,
şimdiki Mauritius yerlilerinin atalarını oluşturan göçmenlerin yaşam alanları imiş. 2006 yılında Dünya Mirası ilan edilmiş ve korumaya alınmış olup 1640 metre kare büyüklüğündedir.
Hani size yazımın başında Siklon uyarısı ile yaşadığımız paniği anlatmıştım ya, şehir gezisinden tam saatinde dönerek gemiye giriş yaptık. O gece gemimiz limandan ayrılmadı. Yapılan anonslardan siklonun ertesi gün geleceği bildirildi. Hava şartları bizim lehimize dönmüş ve bize şehri tanımamız için fırsat tanımıştı. Ertesi gün uçuşlarımız öne alınmış işler yoluna girmişti. Hatta uçuş saatine kadar vaktimiz vardı ve üstelik Havaalanına gitmeden önce Botanik Bahçesini de ziyaret edebilecektik.