MEXİCO CITY – MEKSİKA – EMEL FIRATLI
MEXİCO CİTY – MEKSİKA – EMEL FIRATLI
Aztek inanışına göre; bir kartal uçurularak serbest bırakıldığında, bir kaktüs üzerinde bulunan yılanı nerede yerse şehir de orada kurulmalıymış. Ve kartal, kaktüs üzerinde bulunan yılanı Mexico City de yer, onlar da şehri buraya kurma kararı alırlar. Meksika bayrağına bakacak olursak; kırmızı, beyaz, yeşil renklerin hakim olduğu ve ambleminde; bir kaktüs, onun üzerinde bir yılan ve onu ısırmaya çalışan bir kartal görürüz. Bu simge Azteklerden gelmektedir, Mexico City; Azteklerin başkentidir. Meksikalılar kendilerini Azteklerin torunu kabul eder ve bununla da gurur duyarlar.
Ancak, kartalın kaktüs üstündeki yılanı yediği yer tamamen bataklık bir bölgeymiş. Onlar da; bataklığı kurutup, kazıklar çakmak suretiyle şehirlerini kurmuşlar. Aralarındaki ulaşımı da kanolarla sağlıyorlarmış. Antropoloji müzesinde o döneme ait harita ve şehrin temsili bir maketi bulunmakta. (paylaşıyorum ) Dolayısıyla Mexico City,
tamamen bataklık bir bölgeye kurulmuş, bunun doğal sonucu da günde abartısız çoğunu hissetmediğimiz binlerce deprem olmakta
Bizim Orta Amerika seyahatimiz öncesi, Mexico City den 800 km. uzakta 8’lik bir deprem yaşanmış fakat başkentte çok hissedilmemiş. Deprem olmadan 1,5 dakika önce erken uyarı sistemi ile anlaşılıp insanlar uyarılmış. Yerleşim bölgelerine uzak olduğu için büyük problem yaşanmamış. Bataklık zeminden dolayı binalar esneyebiliyor, bu yüzden de çok fazla eğik bina görebiliyorsunuz.
Biz Meksika dan ayrılıp Guatemala ya geçtikten sonra maalesef ölümlü bir deprem daha yaşandı. Bu arada “Orta Amerika gezimize Meksika dan başladık” dedim ama Meksika; Kuzey Amerika ülkesi sayılıyor. Mezoamerika demek belki daha doğru olacak.
Aztekler; atalarından aldıkları mirası daha ötelere götürüp astronomide, matematikte, mimaride çok ileri gidiyorlar. İspanyol Fernando Cortez in buraya gelişine ait notları incelendiğinde; hiç beklemediği bir medeniyetle karşılaştığını ve çok şaşırdığını görüyoruz.
1520 li yıllar, İspanyol hakimiyetinin söz konusu olmaya başladığı yıllardır. Maalesef sonrası bu medeniyetin ortadan kaldırılıp yok edilmesinin hazin hikayesi başlıyor ve bu bütün Orta ve Güney Amerika’nın kaderi oluyor. İnsanlara zulüm yapılıp, medeniyetleri yok edilip bölgenin tüm zenginlikleri Avrupa ya taşınıyor. Büyük kısmı Afrika dan olmak üzere çalıştırılmak için getirilen köleler ile etnik yapı da değişiyor.
Venezuela lı Simon Bolivar ın başlattığı bağımsızlık hareketi sonucu Meksikada da tüm Orta ve Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi sancılı bir dönem başlıyor. İspanya dan bağımsızlıklarını kazanmaları, bir ara Fransız işgali fakat sonrasında yine savaş, Amerika ya toprak kaptırılması ve değişmeyen kader olarak Amerika nın ülke üzerindeki etkileri.
Tarihi bir yana bırakıp şehri tanımaya başlayalım;
Amerika- Meksika sınırına yakın bölgede ; Amerika tarafında pek çok Meksikalı yaşamaktadır ve bunların Meksika ekonomisine katkıları azımsanmayacak derecede önemlidir. Mexico City nin dağ eteklerine kurulmuş gecekondu bölgesi, şehir merkezine çok yakın olduğu için nüfusun 6 milyonu bu bölgede yaşamaktadır. Çok renkli bir görünüm arz eden bu bölgede ev almak yüksek fiyatlarından dolayı neredeyse imkansızdır. Bu yüzden de insanlar ev kiralamayı tercih ediyorlar fakat kiralar da çok yüksekmiş.
Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkede; herşeyin mafyası bulunmakta ve işler mafya aracılığı ile yürütülmektedir. En büyük 15 ekonomiden biri olduğu halde, gelir dağılımı son derece adaletsiz olup çok zor şartlar altında yaşamaktalar. Dünyadaki en büyük 5 petrol rezervinden birine sahip olan Meksika; acı biberin ve domatesin ana vatanı olup dünyada en çok sebze, meyve çeşitliliği olan ülkedir. Büyük ve çok çeşitlilik arz eden bir coğrafyaya sahiptir.
2250 metre rakımlı başkent, bu kadar yüksekliğe rağmen çok yeşildir. Gün içindeki sıcaklık farklılıkları fazla olup, gece ve sabah saatlerinde serin, öğleden sonra ise birden çok sıcak olabilmektedir.
Otelimiz, meşhur Chapultepek Parkına bakmaktaydı. Göletler ile zenginleştirilmiş 1600 dönümlük bu küçük orman
içinde 1725 yılında yapılmış Chapultepek Kalesi ilgi çekmektedir. Bir İspanyol komutanın malikanesi olarak yapılmış bu kale günümüzde Ulusal Tarih Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Chapultepek Parkının kuzeyinde 1963-1964 yılları arasında inşa edilen Ulusal Antropoloji Müzesi bulunmaktadır. Unesco Dünya Miras Listesinde bulunan müze, dünyadaki en iyi müzeler arasına girmiş olup, İspanyol hakimiyeti öncesi Mezoamerika medeniyetlerini tanımanın en güzel ve kolay yoludur. Bu müze tamamen ayrı bir yazıyı hak ettiğinden şimdilik bu kadarla yetinelim.
Anlatıma Zocalo Meydanı ile başlayalım;
( Bu fotoğraf rehberimiz Onur Barut tarafından çekilmiştir.)
Meydanın adı; “Plaza De La Constitucion” olarak geçmesine rağmen yerliler ve dünya tarafından “Zocalo” adı daha fazla rağbet görmekte ve öyle bilinmektedir. Dünyanın en geniş meydanlarından biridir. Sürekli gösterilerin ve protestoların yapıldığı bir alan olup genellikle trafiğe kapalıdır.Bizim orada olduğumuz dönem 15-16 Eylül
bağımsızlık kutlamalarına denk geldiğinden çok renkli görüntü ve olaylara şahit olduk. Çok büyük bir Meksika bayrağı bulunan meydan tarihi öneme de sahiptir. Aztek İmparatorluğunun başkenti olan Tenochtitlan’ın tören alanıdır aynı zamanda. Bundan ve sahip olduğu diğer tarihi binalardan dolayı Unesco Dünya Kültür Miras statüsüne alınmıştır.
Meydanın kuzeyinde, Amerika’nın en büyük katedrali olan “ Mexico City Metropolitan Katedrali” bulunmaktadır. İnşaatı yaklaşık 300 yıl kadar sürmüş olan katedral; neoklasik, barok ve Rönesans dönemlerine ait çizgileri bir arada taşımaktadır.
Katedralin doğusunda; 18. Yy. a ait olan Sagrario Metropolitan binası bulunmaktadır ve cephesindeki taş işçiliği dolayısıyla hemen dikkatleri üzerinde toplamaktadır.
Meydanın doğusunda bulunan “Palacio Nacional” ulusal saraydır, 200 metre uzunluğu ve kırmızı taşları ile özellik arz etmektedir. Diego Rivera ya ait olup, Azteklerden devrim sonrası döneme kadar olan Meksika uygarlığını anlatan duvar resimleri ile ünlüdür. Cumhurbaşkanı ve bazı hükümet görevlilerinin çalışma ofisleri buradadır.
( Altta meydandan farklı görünümler; )
Aşağıda fotoğrafını paylaştığım bina “Palacio De Bellas Artes” olup her türlü sanatsal aktiviteye ev sahipliği yapan şehrin kültür evidir.
Reforma caddesi kentin en güzel caddelerinden biridir ve şehrin finans merkezi de buradadır. Paseo De La
Reforma daki kavşakta bulunan zafer sütunu, Meksika bağımsızlık savaşının 100. Yılı anısına yapılmıştır. 45 metre yükskliğindeki sütunun alt kısmında bazı önemli devlet adamlarının mezarı da bulunmaktadır yani aynı zamanda anıt mezardır. Tepesindeki altın kaplama zafer heykeli çok zarif bir görünüm sunmaktadır.
Madero caddesi; tarihi binaların yan yana dizildiği, yürümenin çok keyifli olduğu bir cadde. Bu cadde üzerinde
önemli ve tarihi binalar sıralanmakta. Bunlarda en ilgi çekenlerinden biri; Casa De Azulejos ( çinili ev ) ,Madero caddesi ile Mayo De Calle arasında bulunan 18. Yy.a tarihlenen barok tarzı saraydır. Günümüzde restoran olarak hizmet vermektedir.
San Fransisko Kilisesi; Katolik misyonerler tarafından 19. Yy. da kurulmuştur. Meksika nın ilk sanat okullarından biri olup göçmen gençlerin sömürge sistemini benimsemelerine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur.
Alttaki fotoğraf da barok tarzında yapılmış eski bir konak olan İturbide Sarayıdır.
Bundan sonraki durağımız çok ilginçti çünkü Meksika’nın bağımsızlığının 100. Yıl dönümünde, Meksika’ya göç etmiş Osmanlı vatandaşlarının hediyesi olan bir çinili saatti. Üzerinde “Osmanlı Cemaatinden Meksika’ya Eylül
1910” yazmaktadır. ( Bu saat, Madero caddesinde olmayıp Bolivar ve Venustiano Carranza sokaklarının kesiştiği bölümdedir)
Yeniden dönelim güzel Madero caddesine;
Aşağıdaki kilise, San Felibe Kilisesi olup 16. Yy. da Cizvitler tarafından kurulmuştur, taş işçiliği dikkat çekicidir.
En son paylaşacağım gökdelen “Torre Latinamericano” ( Latin Amerika Kulesi) olup 138 metre uzunluğu ile bir dönem şehrin en yüksek kulesi ünvanını elinde bulundurmuştur. Ancak 1972 yılında bu ünvanını “Hotel Mexico” ya kaptırmıştır. Halen şehrin simgelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Şehri gezerken renkli sahnelere de tanıklık ettik, aşağıda videosunu da paylaşacağım Aztek gösterisi gibi