QUEBEC -1 ( KANADA ) – EMEL FIRATLI
QUEBEC -1 ( KANADA ) – EMEL FIRATLI
Kanada’nın en büyük eyaletlerinden biri olan Quebec; Fransız etkisini yoğun olarak hissedeceğiniz, % 82 sinin ana dilinin Fransızca olduğu bir bölgedir. Doğu Kanada da yer alan, resmi dili Fransızca olan bölgenin en büyük şehri; Montreal, başkenti ise Quebec dir. Daha önceki Kanada yazılarımda da belirttiğim üzere; Montreal ve Quebec, benim en çok keyif aldığım Kanada şehirleri oldu. Ama özellikle, 400 yıllık geçmişi ile Unesco Dünya Miras listesinde yer alan Quebec’i çok sevdim. Burada geçirdiğim her an bana büyük keyif verdi. Bu şehrin tanıtımını hazırlamak da benim için büyük bir zevk oldu. Umarım sizler de okumaktan keyif alırsınız.
% 98 i Frankofon olan Quebec şehrinde sadece dil olarak değil, kültür ve milliyetçilik açısından da Fransız etkisini hissedersiniz. Kanada eyalet plakalarında bazı sloganlar kullanılmaktadır. Quebec’te en çok tercih edilen slogan; “Hatırlıyorum” dur ( JE ME SOUVİENS ) ve tarihlerini, geçmişlerini unutmadıklarını vurgular Quebecliler. Zaten Quebec dışından bahsederken; “Kanada’nın geri kalanı” demeleri de bunun en güzel göstergelerinden biridir. Resmi yazışmalar iki dilde yapılsa da, eğitim dili Fransızcadır. Quebec’e gelen göçmen ailelerin çocukları liseye kadar Fransızca okula gitmek zorundadır. Ancak liseden sonra ve üniversitede İngilizce eğitim alabilirler. Quebec yöneticilerinin, buradaki kültür, dil vs. yaşatmak için büyük çabaları söz konusudur. Hemen yeri gelmişken belirteyim; buraya Hintli, Çinli ve İranlı pek çok göçmen aile gelmiş. Bosna savaşı sırasında da çok sayıda göçmen almış ama ağırlıklı olarak Hintliler hakim.
Kanada ile Quebec arasında tarih boyunca çekişme olmuş, 1980 yılında yapılan, Kanada’dan ayrılıp ayrılmama kararının verileceği referandum ile bu durum iyice su üstüne çıkmıştır. % 59.5 oy oranı ile, Kanada da kalma kararı çıkmış, 1995 yılında yapılan 2. Referandum ise çok tartışmalı olmuştur. Bu referandumda bağımsızlık; % 50.6 gibi bir oranla kıl payı kaçırılmıştır. 1995 sonrası, milliyetçilik bir miktar inişe geçmişse de bana göre bundan sonra da bu konu ara ara gündeme gelmeye devam edecektir.
Quebec Eyaletinin % 70 lik bölümü çok soğuk olduğu için insan yaşamamaktadır. Quebec şehrinin de hava durumu çok dengesiz olup yazın + 35 derecelere çıkmakta ancak nemden dolayı çok daha fazla bunaltıcı olmaktadır. Kışın ise – 35 derecelere kadar inebilmektedir.
Saint Lawrens nehri kıyılarında kurulan şehir, bu nehir sayesinde ve suyun derinliğinin müsait olması nedeniyle özellikle eylül, ekim aylarında pek çok kruvaziyer gemisini ağırlayabilmektedir. Daha küçük nehir gemileri ise, Montreal’e kadar gidebilmektedir. Eski liman 19. Yy da Kuzey Amerika’nın en önemli limanlarından biri olarak görev yapmıştır. Eski binaların restore edilerek motel, sanat galerileri, kafe ve restoranlara dönüştürülmesi, kıyı boyunca yürüyüş ve bisiklet yollarının ilave edilmesi ile şimdilerde turizm merkezi haline gelmiştir. Quebec yerli dilinde; “nehrin daraldığı yer” anlamına gelmektedir.
İdari başkent ve tarihi olarak önem taşıyan, Samuel de Champlain tarafından 1608 yılında kurulan Quebec ( Buralara ilk gelen kâşif; Fransız Jacques Cartier dir) daha sonra gelişip önem kazanmaya başlamıştır. Yaklaşık bir asır sonrasında şehir, 1759 yılında İngilizler tarafından 6 ay kadar kuşatılmış, Fransızlar muharebe yapmaya zorlanmışlardır. Bu muharebe, yaklaşık 25 dakika kadar sürmüş ve Fransızlar kaybederek İngiliz hâkimiyetine girilmişti. Bu savaş, Fransızlar için bir utanç vesilesi olarak anılmıştır. Şimdilerde festivallere ev sahipliği yapan “ Palace of Abraham” denilen düzlüklerde olmuştur bu savaş. Bol miktarda güneşlenen, koşan, maç yapan, dinlenen insanlarla karşılaşacaksınız.
Kuzey Amerika da surlarla çevrili tek şehir Quebec tir. Toplam 4,6 km. kadar olan surların ilk yapımı 1600 lü yıllara denk geliyor ve Fransızlar tarafından gerçekleştiriliyor. 1759 da burayı İngilizlerin almasından sonra surlar
korunup hatta 1870 li yıllara kadar ilaveler yapılıyor. Quebec şehri aşağı ve yukarı olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Tarihi olan eski şehir yukarıda olup ben de tanıtıma oradan başlayacağım. Çok sevdiğim aşağı Quebec’i de finale bırakmak istiyorum.
Bizim otelimiz de tarihi surların ve St. Jean kapısının karşısında yer almaktaydı. Ben de tanıtıma buradan; Place D’Youville den başlamak istiyorum. Kışın, buz paten sahasına dönüşen bu güzel meydan yazın da; yaz festivaline ev sahipliği yapıyormuş. Aşağıda fotoğrafını paylaştığım bina; Belediyenin konser salonu, restorasyonda olan ise Opera
binası ( Capitol ) Bu meydanı süsleyen güzel heykeli de unutmamak gerekir.
St. Jean Kapısı, adını Vaftizci Yahya’dan almaktadır. Özellikle, 24 Haziran tarihinde Aziz Saint Jean Baptiste günü Ulusal Bayram olarak kutlanır. 1 Temmuz, Kanada Milli Bayramı olmasına rağmen burada sönük geçer ancak 24 Haziran tarihinde kutamalar karnaval havasında ve çok coşkulu geçmektedir.
St. Jean Kapısından sonra başlayan St. Jean caddesi; restoranları, kafeleri, mağazaları ile her daim canlı olup yaz aylarında trafiğe kapatılıyor. Tarihi binaların yanı sıra bu cadde ve ara sokaklarda bol miktarda kilise gözünüze çarpacaktır. Bunun nedeni de geçmişinde yatmaktadır. İlk kuruluş amacı; dindar bir nesil yetiştirmek olup buraya pek çok din görevlisi ama özellikle de rahibe gönderilmiştir. Quebec’in tarihinde önemli roller oynayan bu din görevlileri ve cemaatler doğal olarak pek çok kilise inşa edilmesine sebep olmuşlardır. 130 dan fazla kilise, 20 manastır, iki katedral ve iki bazilika bunun en önemli göstergesidir.
Aşağıda fotoğrafı olan bina; Dauphine Enstitüsü olup geçmişte kolej olarak hizmet vermiştir. Neo –Gotik tarzda inşa
edilen bina pek çok dini cemaate hizmet etmiş, en son Cizvitlerin elinde iken şimdilerde sokak çocuklarına her konuda hizmet vermektedir. Sokak adını; Enstitüden almıştır, bu sokağın bir özelliği de Cizvitlerin burada 150 yıl kadar burada yaşamış ve varlıklarını sürdürmüş olmalarıdır.
Quebec şehrinin önemli kapılarından biri de St. Louis Kapısıdır. İlk olarak 1693 yılında inşa edilmiş ancak birkaç kez yıkılarak yeniden yapılmıştır. Halen mevcut olan yapı ise 1878 yılına tarihlidir. Bu kapının hemen önünde Roosvelt ile Churchill in büstleri bulunmaktadır. Bu anıt; İkinci Dünya Savaşı sırasında 1943 yılında Quebec şehrinde, Chateau de Frontenac da gerçekleşen konferans anısına yapılmıştır.
Aşağıda fotoğrafı görülen Wesley Tapınağı; 1848 yılında inşa edilen şehrin ilk Neo-gotik kilisesidir. 1931 yılında
kapanmış, 1944 yılında Kanada Enstitüsüne dönüşmüştür. Şu an bir halk kütüphanesi ve edebiyat merkezi olarak hizmet vermektedir.
Belediye binasının arkasında yer alan bu anıt ( Teaching Brothers Monument) ; yeni dönemde 2000 yılında
yapılmıştır. Quebec Eyaletinde hizmeti geçen din adamları ve tüm cemaatlerin anısına inşa edilmiştir.
Quebec Belediye Binası, 1896 yılında hizmete girmiş ve sonrasında önündeki alan da aynı adla anılmaya başlamıştır. Binanın yerinde daha önce Cizvit Koleji bulunmaktaymış.
Cathedral Holy Trinity; Britanya Adaları dışında inşa edilen ilk Anglikan Kilisesi olması dolayısıyla önemlidir. Quebec Piskoposluğunun ana kilisesidir. 1804 yılında inşa edilmiştir.
Chapelle des Ursilines; Eski şehirde yer alan ve geleneksel mimarinin en güzel örneklerinden biri olan dört asırlık müze daha önce Ursilenlerin Kilisesi olarak hizmet vermiş. Zamanla dindar insanların azalmasıyla kiliseler daha
farklı işlevler kazanmaya başlamışlar. Ursilen Kilisesi de Kanada Hükümetine hediye edilerek müzeye dönüştürülmüş. Sanat ve tarih müzesi olarak hizmet vermektedir ve pek çok eski esere ev sahipliği yapmaktadır.
Ekose Rampasının arkasında, St. Andrew Kilisesi de bulunmaktadır, 1759 yılında yapılmıştır. İngilizler, Quebec’i ele geçirince buraya daha çok İskoçları getirmişlerdir ki İskoçlar savaş sırasında da ön safta savaşanlardandır. Daha sonra bir kısmı geri dönmeyi düşünmeyip burada kalmışlardır. O yüzden bu Prespiteryen Kilise muhafaza edilmektedir.
Aşağıdaki “Edifice Price”( Price Building) şehrin en eski gökdelenlerinden biri olup 1930 yılında yapılmıştır. Şu anda
şehrin yükseklik açısından 6. Sırada yer alan gökdelenidir. Son iki katı resmi konut olduğu için önemli ve çok güvenlidir. Art Deco mimariye sahiptir.
Eski şehrin en önemli kiliselerinden biri de Notre Dame Katedralidir. 1633 yılında, Champlain tarafından yaptırılmış ilk şapelin olduğu yere inşa edilmiştir. Neo Klasik tarzda olan Katedral, geçmişinde iki kez yanmış ancak
aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. 1989 yılında Unesco Dünya Miras listesine alınan yapının Münih va Paris’ten gelen vitrayları ilgi çekicidir. Asimetrik kulelere sahip olan Katedralde, şehrin eski valilerinden; Frontenac, Vaudreuil, Callieres ve Jonquiere nin mezarları da bulunmaktadır.
1923 yılı yapımı bu bronz heykel, ilk Kanadalı Kardinal Elzear – Alexandre Taschereau ya ait olup Quebec Belediye Binası ve Notre – Dame Kilisesine bakar konumdadır.
Quebec’in ünlü şatosu Chateau Frontenac’ın önünde yer almaktadır Musee du Fort. Burada şehrin direnişini anlatmak için dizayn edilmiş 400 metrekarelik bir model üzerinde ses ve ışık gösterileri yapılmaktadır.
Bu bölgede yine Hotel Frontenac’ın yakınında bulunan Place d’Armes merkezinde konumlanan Gotik Revival heykel
ve etrafındaki güzel binalar ile çok zevkli bir parktır. Recollet Misyonerlerinin 1615 yılında gelmelerinin 300. Yılı anısına yapılan granit de la Foi Anıtı 1916 yılında açılmıştır.
Gelelim şehrin simgesi ve en ünlü binası olan; Chateau Frontenac’a ; St. Lawrens ırmağına hakim konumda bulunan Cape Diamond’un tepesine inşa edilen şato 1893 yılında açılmıştır. Amerikalı mimar Bruce Price tarafından Fransız
saray mimarisi örnek alınarak tasarlanmıştır. Aşağıda fotoğrafını paylaştığım küçük binadan yola çıkılıp ve o örnek
alınıp etrafında bu otel inşa edilmiştir. Fairmont otelleri genelde Kanada Demiryolları Otelleri olarak daha çok zenginler için inşa edilmiştir.
1943 yılında; İngiliz başbakanı Winston Churchill ve Amerika başkanı Franklin Roosvelt’in katıldığı Quebec Konferansı bu otelde yapılmıştır. Ayrıca dünyaca ünlü pek çok kişi burada kalmıştır.
Adeta bir müze görünümünde olan otel gerçekten de çok kıymetli eserlere de ev sahipliği yapmaktadır. Aşağıda paylaştığım, duvara monte edilmiş Malta Haçı gibi. ( 1617 yılında getirilmiş.)
Frontenac Otelinin hemen altında, St. Lawrens nehrinin güzelliğine hakim bir şekilde onu yukarıdan
seyredebileceğiniz “Dufferin” terası bulunmaktadır. 1879 yılında Lord Dufferin yönetiminde inşa edilmiştir. Her
zaman canlı, gösteri ve festivallerin yapıldığı terasta oturabilir, yürüyüş yapabilir, nehrin güzelliğini seyredebilirsiniz.
Bu terasta yer alan önemli anıtlardan biri de 1608 yılında şehri kuran Samuel Champlen e aittir. Yapım yılı 1898
oulp Paul-Romain Chevre tarafından yapılmıştır. Meydanda Birleşmiş Milletlere ait bayraklar dikkatinizi çekecektir çünkü bu otelde Birleşmiş Milletlerin kuruluş kararı alınmıştır.