SEMERKANT ( ÖZBEKİSTAN ) -EMEL FIRATLI

 

SEMERKANT ( ÖZBEKİSTAN ) – EMEL FIRATLI

semerkant-4_640x343

Orta Asya gezimizin Semerkant ayağına, Taşkent’ten bindiğimiz Afrosiyab hızlı treni ile başladık. Saatte 250 km. hız yapan tren ile yaklaşık iki saat süren yolculuk sonrası Semerkant Tren İstasyonuna ulaştık.

semerkant-3_640x360

semerkant-1_640x360

semerkant-2_640x360

Özbekistan’ın eski başkenti olan Semerkant, aynı zamanda Timur Hanın da başkentidir. Kelime anlamı eskilere dayanmakta olup Semiskent; “zengin köy” anlamındadır. Amuderya ve Siriderya nehirlerinin arasındaki bölgede yer alan Zerefşan ırmağının vadisinde ve tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanan Semerkant, tarihi boyunca stratejik öneme sahip olmuştur. Bundan dolayı da pek çok farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış, önemli savaşlara ve yıkımlara da sahne olmuş, bunların her biri burada bir miktar tortusunu bırakmıştır. 2700 yıllık geçmişe sahip kadim şehir; Büyük İskender, Cengiz Han, Amir Timur gibi büyük komutanları ağırlamıştır.

 

semerkant-5_640x480

semerkant-7_640x360

Büyük İskender, buraya 329 senesinde gelmiş, hatta buradan bir hanımla da evlenmiştir.( Ancak ondan çocuğu olmamıştır.) İskender ve ordusu buradaki Zerdüştlere ait tapınakları yıkmış, daha sonra Hindistan’a yönelmiştir. Buradaki hükümranlıkları uzun bir dönem sürmüş,  daha sonra yerel insanlar tarafından kovulmuşlardır. Halen burada yaşayan mavi gözlülere “Büyük İskender’in evlatları” denmektedir. Daha sonraki dönemlerde Moğollar, Çinliler, Karahitaylar, Araplar gibi pek çok millet gelip geçmiştir.                                                                                                   Tacikçe yani Farsça konuşulan bu topraklara damgasını vuran, altın çağını yaşatan Amir Timur olmuştur.  Timur Han, bu topraklarda 14. -15. Yy.da büyük bir imparatorluk kurmuştur. Kendisi, buradan 150 km. uzaklıkta bulunan, Pamir Dağlarının arkasında yer alan ve “Keş” adıyla da bilinen Şehr-i Sebz de dünyaya gelmiştir. Göçebe hayatı yaşayan Moğolların hüküm sürdükleri bu dönemde ( 13. Yy ) kendileri hiçbir şey yapmadıkları gibi Semerkant’ı ve gittikleri her yeri maalesef yakıp yıkmış, yazılı eserleri yok etmişlerdir.

semerkant-6_640x368

İşte bu dönemde yaşayan ve Türk Kavminden olan Timur Han, babasının yardımıyla güzel bir eğitim almış, yükselebilmek için de Moğol Prensesi Bibi Hanım ile evlenmiştir. Moğol Hanının kızı Bibi Hatun ile evlendikten sonra, Moğollar onu Semerkant hükümdarı olarak seçmişlerdir. Böylece yönetime giren Timur Han hızla yükselerek buradaki Moğolları kovmaya başlamış, onlarla savaşarak büyük bir imparatorluk kurmuştur. Moğolları önce Semerkant’tan daha sonra Orta Asya’dan kovup, İran, Irak ve Rus topraklarına doğru ilerlemeye başlamıştır.

İşgal ettiği her yerden, oranın en ünlü mimarlarını ve alimlerini kendi şehri olan Semerkant’a getirterek pek çok saray, han, hamam, cami, medrese yaptırmış, şehri ihya etmiştir.

Timur Han 1405 yılında Çine giderken hastalanıp ölmüş, cenazesi Semerkant’a getirilip Hanın torunları için yaptırdığı türbeye gömülmüştür. Gömü-Emir olarak adlandırılan yer şimdi Timuriler Mezarı olarak anılmaktadır. Aslında Timur Han, kendisi için çok sade bir türbe yaptırmış, bu kabir çok sonra tesadüf eseri bulunmuştur.( Shakhrisabz’da)

Timur Hanın ölümünden sonra maalesef çocukları arasında taht kavgası başlamış, dördüncü oğlu Şahruh, kendi torunu olan Uluğ Beyi tahta geçirmiştir. Kırk yıl süren döneminde, büyük bir astrolog ve matematikçi olan Uluğ Bey kendini ilme vermiş ve önemli medreseler inşa ettirmiştir.

Ancak sonradan Timur Hanın torunları ilk Özbek kavmi olan Şeybaniler tarafından 16. Yy.da buralardan kovulmuşlardır. ( Tac Mahal gibi büyük anıtlar onların eseridir.) Timurilerin en son sülalesi de İngilizlerin o toprakları işgal etmesi ile son bulmuştur.

Biz şehir gezimize ilk olarak Timur Hanın türbesinden başladık.

GUR-İ MİR ( GUR EMİR ) ( EMİRİN TÜRBESİ )

semerkant-9_640x360

semerkant-11_368x480

semerkant-10_640x465

Burada Timur Hanın iki çocuğu, bazı torunları ve hocası da yatmaktadır. Burada sadece erkekler yer almakta, birkaç hanımı ile kızları ise başka türbelerde yatmaktadırlar. Dört oğlundan ikisi olan Miranşah ile Şahruh un mezarları burada diğer ikisinin mezarı da Şahhisaptadır.

semerkant-12_370x480

semerkant-21_360x480

semerkant-20_326x480

semerkant-18_370x480

semerkant-13_640x473

Timur Hanın birkaç çocuğu ve torunu çok küçük yaşta ölmüştür. Bunlardan Muhammet Sultan için, Timur Han bir türbe yaptırmak istiyor. (Burada daha önce bir medrese ve dergâh bulunmakta imiş.) 1740 yılında İran Padişahı buraya geliyor ve yapılan savaş neticesinde hem Medrese hem de Dergâh tamamen yıkılıyor. Timur Han torunu için yıkılan iki binanın arasına türbe yaptırıyor. Gerçi kendisi 1405 yılında ölünce tamamlamak Uluğ Beye kısmet oluyor. Timur Hanın kendisi de öldükten sonra buraya defnediliyor. Sonrasında ise sadece torunu değil diğer evlatları ve dini hocası da buraya gömülüyor, aile mezarlığı haline geliyor.

semerkant-14_640x360

Türbe girişinde görülen taht altı ve taht olup başka bir saraydan buraya getirilmiş. ( Bugün, Timur Hanın saraylarından hiçbir şey kalmamıştır. Sadece doğduğu kent olan Şahhisapta Aksarayın kapısı mevcuttur.)  Yine bahçede sergilenen kazana benzeyen nesnenin işlevi bana ilginç geldi. Timur Han savaşa giderken her askerin kazana bir demir para atmasını istermiş ve bunlar sayılarak kayda girermiş. Geri dönüldüğünde de her asker kendi parasını alır, sonuçta kaç kişinin döndüğü, kaç kişinin öldüğü anlaşılırmış. Savaşlarda çok asker kaybedildiği için, bu sonradan şifa suyu olarak kullanılmış, onun için de etrafı biraz eğilmiştir.

Daha önce etrafının çevrili ve dört tane minaresinin olduğu biliniyor. 1870 senesi civarında bu topraklara Çar askerleri, 1917 senesinde Bolşevikler geliyorlar. Din ve türbe ziyareti yasaklandığından her bir yapı ofis olarak kullanıldığı gibi yeni binalar da ilave ediliyor. Bağımsızlık sonrası, yeni binalar yıkılıp eskilerin de tadilatı yapılmıştır. Buradakiler de elden geçirilmiş halleridir.

semerkant-15_480x480

Özbekistan’daki tarihi anıtların süslemelerine dikkat edilirse dört çeşit süsleme göze çarpacaktır. Bunlardan ilki mozaik süslemesi olup, ayrı ayrı yapılan parçaların birleşmesi ile oluşmaktadır. Ayrıca, majolik süsleme, hat sanatı ve girih ten ( geometrik süslemeler ) faydalanılmıştır.

semerkant-23_640x480

Mezarlığa girdiğinizde etrafın ihtişamı ve süslemelerin güzelliği insanı etkileyecek derecede dikkat çekicidir. İşlemelerin güzelliği yanında kullanılan altın da buraya çok farklı bir hava katmıştır. Rehberimizin söylediğine göre, tadilat sırasında bile en az 4 kilo altın kullanılmıştır.

Türbede gördüğümüz ilk kabir; Timur Hanın hocalarından biri olan; Mir Seyit Bereket tir. Kendisi hocasının ayakucuna gömülmek istemiştir.

semerkant-24_640x480

semerkant-28_640x420

Siyah gibi görünen ama aslında yeşil olan Oniks Mermerli lahit, Timur Hana ait olup, torunu Uluğ Bey tarafından Çin’den getirilmiştir. Timur Hanın kabrinin birkaç parçaya ayrıldığı görülmektedir. 18. Yy.da İran Padişahı Nadir Şah, buraya savaşarak geliyor ve kabir taşlarını çok beğenerek kendi sarayına getirilmesini istiyor. Ancak askerler, bu kabir taşını taşırken, İran yolunda düşürüyor ve parçalıyorlar.  O gün, Nadir Şah bir rüya görüyor. Rüyasında hocası, mezar taşını yerine koyması gerektiğini, yoksa kendisinin de mezara gireceğini söylüyor. Bunun üzerine o da askerlerine yeniden kabri yerine götürüp yerleştirmelerini emrediyor.

semerkant-25_640x463

semerkant-26_640x480

Öbür tarafta iki taş olan torunu Muhammet Sultana aittir. İki tane taş olması genç yaşta öldüğünü göstermektedir. Ayak kısmında olan, Timur’un torunu büyük matematikçi, Astrolog Uluğ Beyin kabridir. Öbür tarafta yer alan iki büyük kabir taşı, iki oğluna aittir. Diğer iki küçük kabir de torunlarına aittir. Küçük olması daha önce de belirttiğim gibi genç yaşta öldüklerini göstermektedir.

semerkant-27_640x354

Başında ağaç dalı ve atkuyruğu olan farklı bir kabir dikkatinizi çekecektir. Burası da Timur Hanın başka bir dini hocasına ait mezar olup, kendisinin Sufi Derviş olduğunu göstermektedir. Buradaki kabirlerin hepsi aslında semboliktir. Gerçek mezar taşları altta ve yukardakilerin aynısı gibidir.

semerkant-16_300x480

semerkant-17_270x480

semerkant-19_540x480

Bu arada Timur Hanın mezarının açılması ile ilgili bir efsane de anlatılmaktadır. Stalin in emri ile incelenmek amacıyla 1941 yılında, görevliler ve halkın lanetleneceklerini söyleyip itiraz etmelerine rağmen Timur’un mezarı açılır ve naaş Moskova’ya götürülür. Bu işlemler sırasında pek çok aksilik yaşansa da en çok ses getiren olay; mezarın açılmasından bir- iki gün sonra, 22 Haziranda Almanların Rusya’ya savaş ilan etmesidir. Yine ilginç olan;  incelemeleri bittiğinde Stalin in emri ile naaş yerine konulur ve akabinde Stalingrad zaferi gelir.

semerkant-22_640x480

Amir Timur’un, mezarına yakın bir konumda çok güzel bir heykeli bulunmaktadır. Bizim kaldığımız otele çok yakın olduğundan sabah erken saatlerde hem yakındaki parkta yürüyüş yapıp hem de heykeli yakından inceleme fırsatı elde ettik. Ancak belirtmem gerekir ki sadece turistler değil yerli halkın da ilgisi çok fazla ve sabah çok erken saatler olmasına rağmen fotoğraf çekmekte zorlandık.

semerkant-29_640x371

semerkant-30_480x480

Aşağıda fotoğrafı çekilen cami yerel bir cami olup temelleri 14. Yy.a kadar gitmektedir. 19, yy.da tadilat yapılmıştır. Tavanda kırmızı rengin hakim olduğu görülmektedir. Aslında, Özbekistan da kırmızı kan rengi olduğu için kötü olarak kabul edilmekte ve çok fazla kullanılmamaktadır. Burada da Çin etkisi görülmektedir.

semerkant-31_640x358

semerkant-32_480x480

Yine Amir Timur heykeline çok yakın konumda Rukhabad Türbesi bulunmaktadır. Hiç dikkati çekmeyen son derece sade bir yapıya sahiptir. Büyük İslam alimi Burhaneddin Sagaradhzi için Amir Timur un emri ile 1380 yılında inşa edilmiştir. Orta Asya ve Çin’de İslam dininin yayılması için büyük hizmetleri olmuştur. Türbenin dışı kadar içi de çok mütevazidir.

semerkant-33_640x480

semerkant-34_640x360

semerkant-36_640x480

semerkant-35_640x437

semerkant-37_640x480

Bu bölgede yer alan merkez parkın içinde biri Özbek diğeri Tacik iki önemli edebiyatçının heykelleri bulunmaktadır; Ali Şir Nevai ve Abdurrahman Jami. Heykeller, H.Khusniddinkhujayev ve V.Lunev in eseridir.

semerkant-38_640x356

Şehirdeki en önemli duraklarımızdan biri de 2001 yılında Unesco Dünya Miras Listesine dahil edilen, dünyaca ünlü Registan meydanı oldu. ( Farsçada; Reg; kum istan ; alan ) Kumlu meydan anlamına gelmektedir. 13. Yy.da burada bir kanal bulunmaktaymış, Moğollar geldiğinde, yıkmışlar. Bu alan uzun yıllar etkinliklerin düzenlendiği, duyuruların ilan edildiği ve pazarların kurulduğu önemli sosyal alan olarak hizmet vermiştir.

semerkant-39_640x480

Büyük hanın torunu Uluğ Bey, onun ölümünden sonra başa geçmiş, yönetimi süresince kendini ilme adamış ve pek çok esere imza atmıştır. Bu meydanda ilk olarak bir kervansaray ve hanaka inşa ettirmiştir. 1417 yılında da buraya kendi adını taşıyan Medresesini yaptırmaya başlamıştır. 3 sene içinde biten bu Medrese 15. Yy.da yaşamış pek çok önemli âlimin yetişmesine vesile olmuştur. Kendisi de dünyaca ünlü bir bilim adamı olan Uluğ Beyin medresesinde; matematik, astronomi, felsefe ve din dersleri verilmiştir.

semerkant-40_640x480

Kendisi ünlü bir astrolog olan Uluğ Beyin, gökyüzündeki 18 yıldızı inceleyerek hazırladığı, Zic-i Uluğ Bey adlı eseri bulunmaktadır ve Medresesinin süslemeleri de bu durumdan etkilenmiş olup dikkat edilirse yıldız motiflerinden faydalanılmıştır. Süslemelerin arasında yıldızlarla birlikte gökyüzü ve güneş de görülmektedir. Ayrıca geometrik desenler ile birlikte Kuran Ayetlerinden bazı bölümlerin Kufi yazı ile bezendiğini görebiliriz.

semerkant-41_640x480

semerkant-42_640x480

Temeli, taşlardan ve mermerlerden yapılmış olup üst kısmı için tuğla kullanılmıştır. Zamanında dört tarafında minare bulunmaktaymış ama zamanla arka taraftaki iki minare yıkılmış. Öndeki minarelerden biri de bir metre kadar eğilmiş ve hala da eğik durmaktadır. Ancak Sovyetler döneminde minare ters tarafa eğikmiş ve Ruslar, minareyi birkaç parçaya kesip ayrı ayrı çevirerek bu eğriliği düzeltmişler. Tabii çevirme işleminden dolayı süslemeler bozulduğu gibi ayetlerin anlamı da kaybolmuştur. Şimdiki hali, orijinali olmayıp tadilattan geçirilmiş şeklidir. Medrese içinde eski halini gösteren fotoğraflar bulunmaktadır.

Zamanında yüzden fazla talebinin eğitim aldığı bu Medrese, daha önce de belirttiğim gibi pek çok ünlü alimin yetişmesine vesile olmuştur. Uluğ Bey ile aynı dönemde yetişmiş olan ve aynı zamanda arkadaşı olan Ali Kuşçu; Uluğ Bey oğlu tarafından öldürülünce, birkaç bilim adamı ile birlikte onun eşyalarını ve kitaplarını alarak Türkiye’ye geliyor ve Aya Sofya medresesine yerleşiyorlar. Daha sonra Ali Kuşçu, Uluğ Beyin kitabını tamamlayıp 17. Yy.da yayınlanmasını ve dünyaya dağıtılmasını sağlamıştır. Bugün hemen her dilde çevirisi bulunmaktadır.

Uluğ Beyin yaptırdığı Medrese günümüze kadar ulaşmış ancak daha önce yaptırdığı kervansaray ve hanaka zamanla harap olmuş ve yıkılmıştır.

semerkant-43_640x480

semerkant-44_640x349

semerkant-45_640x360

Uluğ Bey Medresesinin karşında ise 17. Yy.a tarihlenen ve Semerkant Hükümdarı Yalangtush Bahadur tarafından yaptırılan Sher-Dor Medresesi bulunmaktadır.  Aynı meydanda ve karşılıklı oldukları için benzer şekilde yapılmıştır. Daha önce burada var olan ve yıkılan Uluğ Bey Hankahının  yerine inşa edilmiştir. İsmini ön yüzündeki süslemeden

semerkant-46_640x480

semerkant-47_640x480

almaktadır. Üstte güneş, içinde insan bulunmaktadır. Ayrıca ili beyaz geyik ve altın işlemeli iki kaplan dikkati çekmektedir. Medresenin adı “kaplanlarla bezenmiş” anlamındadır. Buradaki süslemede İran etkisi görülmektedir. Ayrıca duvarlarda Kuran dan ayetlere de yer verilmiştir.

semerkant-48_640x393

semerkant-49_640x480

Bahsettiğimiz her iki medresenin arasında kalan 3. Medrese ise Tilla-Kori Medresesidir. İşlemelerdeki yaldız ve altına vurgu yapılarak bu isim verilmiştir. Her ne kadar dışardan görülmese de dıştan kubbesini gördüğümüz Caminin içi gerçekten çok muhteşemdir ve ismi oradan gelmektedir. Aslında bu yapı, yıkılan Uluğ Bey Kervansarayının yerine  yine Yalangtush Bahadur tarafından Medrese olarak yaptırılmış olsa da Cami olarak kullanılmıştır.Günümüzde müzeye çevrilmiştir ancak  Cuma günleri Cami olarak hizmet vermektedir.

semerkant-52_360x480

semerkant-51_360x480

semerkant-50_270x480

semerkant-53_640x480

Buradaki anıtların hepsi Unesco koruması altında olup, Dünya Mirası Listesine alınmıştır. Bu listeye alınmadan önce Unesco epey tereddüt yaşamıştır çünkü % 30 undan fazla yenileme işlemi bulunmaktadır. Bu 3 büyük medrese, şu an alış-veriş merkezine çevrilmiştir.

semerkant-54_640x480

semerkant-55_640x480

semerkant-57_640x480

semerkant-56_640x480

Registan Meydanından sonra Afrosiyab harabeleri ve Müzesini ziyaret ettik. Semerkant ın kuzeyinde bulunan Afrosiyab Harabeleri, 200 hektardan daha fazla alan kaplamaktadır. 13. Yy. da Moğollar geldiğinde Semerkant ın her yerini yakıp yıkmışlar ve hiçbir şey bırakmamışlardır. Timur, daha sonra  kendi başkentini Semerkant ın yıkılan yerine değil, yakınında başka bir yere kuruyor. Harabeler de Semerkant ın ortasında kalıyor. Burada pek çok yabancı arkeologlar farklı kazılar yaparak çeşitli medrese, kervansaray vs. temellerini bulmuşlardır. Ancak nakit sıkıntısı nedeniyle pek çoğu yarım kalmıştır. Aynı şekilde korumak da zor olmaktadır. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan pek çok eser, Afrosiyab Müzesinde sergilenmektedir.

Afrosiyab müzesi;

semerkant-58_640x480

semerkant-61_480x480

semerkant-59_480x480

Yukarıda da belirttiğim üzere, kazılar esnasında ortaya çıkarılan her türlü çanak çömlek, kadın süs eşyaları, silahlar, madeni paralar vs. den oluşan 22.000 den fazla eser sergilenmektedir. Müzenin en ilginç eserleri arasında bir dizi duvar resmini sayabiliriz. Müzede, bu bölgenin tarihi, gelişimi ve duvar resimleri ile ilgili güzel bir film de izledik.

semerkant-60_480x480

semerkant-62_480x480

Afrosiyab tan sonra buraya yakın konumda bulunan Bibi Hanım Camisi ve Mezarına geçtik. Amir Timur un çok sevdiği eşinin adını taşıyan Bibi Hanımın Camisinin yapımı ile ilgili bazı rivayetler bulunmaktadır, bunlardan birini yerel rehberimizden uzun uzun dinledik.

semerkant-65_640x360

semerkant-63_640x480

semerkant-66_640x480

semerkant-67_640x360

Orta Asya’nın en büyük camilerinden biridir.  Zamanında etrafı kapalı, pek çok kubbesi olan, dört köşesinde minaresi ve üç giriş kapısı olan muhteşem bir camiymiş. Yıllar içinde, doğal afetler, bitki örtüsü vs. gibi etmenler sebebiyle epey harap olmuş. Bugünkü hali tadilattan geçirilmiş şeklidir. Restore edilen yerler renk farklılığı ve sınırlarının belli olması ile ayırt edilebilmektedir. Yine de epey onarım gerekmektedir, Caminin yarısı yoktur ve kötü hale gelmiştir.   Rehberimiz bize restorasyon öncesi fotoğraflarını paylaştı ve gerçekten çok fazla harap olduğu görülüyordu.  Tadilat sırasında neredeyse yeniden inşa edilmiş.

semerkant-64_640x480

semerkant-69_640x480

semerkant-68_640x360

Taştan yapılmış büyük rahle, dikkati çekmektedir.   Türbesinde gördüğümüz büyük Kuran-ı Kerim bu rahle üstünde ve senede bir kez okunuyormuş. Sonra Sovyetler döneminde dışarı alınmış.

semerkant-70_640x480

Bibi Hanım Camisi ana yolun bir tarafında kalırken, türbesi yolun diğer tarafında bulunmaktadır. Özellikle kubbe işçiliği muhteşemdir.

semerkant-71_640x480

Siab Pazarı;

Caminin hemen yanında bir Pazar bulunmaktadır ve halen faaldir. Bu Pazar, eskiden buradan Registan Meydanına kadar uzanmakta imiş. Ancak Devlet, pazarı iyileştirme çalışmaları sırasında daha küçük bir alanda dizayn etmiştir.

semerkant-72_640x480

semerkant-73_640x480

Yerel halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun olarak kullandıkları bir pazardır. Alış verişin yanı sıra hazır yemek ve çay içilebilecek mekanlar da bulunmaktadır.

Hazret Hyzr Camisi;

semerkant-74_640x480

semerkant-75_640x360

Dini büyüklerden, özellikle ticarette başarıya yardım ettiğine inanılan ve çok sevilen Hz. Hyzr adına yapılan Caminin etrafı çok güzel dizayn edilmiştir. Söylenene göre ahali tarafından çokça ziyaret edildiği ve önemsendiği için sayısız tadilattan geçmiş ve aslından epey uzaklaşmıştır. Özellikle ön kısmında yer alan eyvanın tavan işçiliği göze çarpmaktadır.

semerkant-76_640x480

Bu kompleksin içinde, Caminin hemen yan tarafında İslam Kerimov un mozolesi de bulunmaktadır.

semerkant-77_480x480

semerkant-79_640x360

En son sizlere çok etkilendiğim Şah-i  Zinda Nekropolünden bahsetmek istiyorum. Aslında burası ilk önce bir türbe olarak inşa edilmiş sonrasında toplam 11   türbeye ulaşan bir kompleks haline gelmiştir.  Buradaki mezarlardan biri olan Hz. Muhammed in kuzeni Kusam İbn Abbas, İslamiyeti yaymak ve vaaz vermek amacıyla buraya gelmiş ve 13 yıl

semerkant-81_640x480

kalmış. Yerel rehberimizin anlatımına göre; bir ibadet esnasında, putperestler tarafından saldırıya uğrar ve başı kesilir, ancak o kesik başını yerine koyarak ibadete devam eder. İşte bu yüzden de bu mezarlığa “şah-ı zinda” yani “yaşayan kral” anlamına gelen isim verilir. 11. Yy.dan 19. Yy.a kadar buraya ilaveler de yapılmıştır.

semerkant-84_480x480

semerkant-85_480x480

semerkant-83_480x480

semerkant-82_640x480

semerkant-80_640x480

Mavinin hakim, süslemelerin müthiş olduğu bu kompleks, Unesco Dünya Miras listesinde bulunmaktadır. Bu alana, merdivenlerden çıkarak ulaşıyorsunuz. Burada da bir dilek tutmanız isteniyor;  çıkarken basamakları sayıyorsunuz, eğer inerken de aynı sayı bulursanız dileğiniz gerçek oluyor, yok eğer tutmaz ise dileğiniz gerçekleşmiyor.

semerkant-78_640x360