SEYŞELLER-1 (SEYCHELLES ) ( Vallee de Mai-Coco de Mer- Praslin İsland-La Digue İsland) EMEL FIRATLI
SEYŞELLER ( SEYCHELLES)- EMEL FIRATLI
Gezilmesi gereken yerler listesinde ısrarla bize göz kırpan Seyşeller ve Madagaskar turumuzu 2018 yılının son ayında gerçekleştirdik. Reuniun ve Mauritius da bu gezimizin kreması oldu. Aylar öncesinden aldığımız gemi turu
sayesinde uzun bir okyanus yolculuğunu da deneyimleme fırsatını yakaladık. Peşinen söylemem gerekir ki, çok yoğun bir yaşam tarzı olan bizler için durağan ve uzun gemi seyahati bir miktar sıkıcı geldi ama gördüğümüz yerler çok güzeldi ve bunları sizlerle paylaşmak isteriz.
Hint Okyanusu’nun batısında yer alan ve toplam 115 adadan oluşan Seyşeller tropik adalar olmaları yanında en önemli özellikleri granit kayalardan oluşmaları ve yeryüzünde bu şekilde tek örnek olmalarıdır. Aslında bu granitler,
dünyanın ilk oluşumundan kalan yegâne kara parçalarıdır, tabii aynı zamanda mercan adaları da olan Seyşeller, dünyada en son yerleşime açılan ve geçmişi yaklaşık 250 yıl olan adalar olarak da ayrı bir öneme sahiptir.
Gayet tabii 15. Ve 16. Yy. larda buralara ayak basanlar olmuş fakat onlar buraları daha çok mola yeri olarak kullanmışlardır. ( İlk keşfedilme tarihi Portekizli kaşif Vasco da Gama ile olmuştur. ) 1700 lü yılların başında Fransızlar, 1800 lü yılların başında da İngilizler buraya gelmişler. 18. Yy. Fransız ve İngilizlerin sömürge savaşlarına
sahne olmuş fakat sonrasında köleliğin kaldırılacağı vaadiyle, İngilizler buraya hakim olmuşlar ve 1976 olan resmi kuruluş tarihine kadar da böyle devam etmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında da kötü günler yaşayıp iyice fakirleşmişlerdir. Günümüzde hala fakirdirler ancak Afrika ile kıyaslandığında onlara göre durumları çok daha iyidir.
Henüz çok genç bir ülke olan Seyşeller’de hala İngilizlerin koyduğu kanun ve kurallar devam etmektedir. Bankalardaki kapital çoğunluğu da İngilizlere aittir. Daha önceleri çalıştırılmak üzere Afrika’dan getirilen köleler, Hindistan ve Güney Asya’dan gelenler ile sömürge döneminde buraya yerleşen Fransız ve İngilizlerle birlikte yeni bir kültür oluşmuştur. İlk Fransızlar geldiği ve dillerini benimsettiklerinden burada Fransızca ile birlikte Fransızcaya çok benzeyen Creole Fransızcası ve İngilizce kullanılmaktadır.
115 adanın toplam yüzölçümü; 458 km kare olup tüm ülkenin nüfusu 98 bin civarındadır. En büyük adası olan Mahe Seyşeller’in üçte birini oluşturur, başkent Victori da burada yer almaktadır. İkinci büyük adası da Praslindir.
Seyşeller, kartpostal güzelliğindeki kıyıları, dev kara kaplumbağaları, sadece buraya özgü endemik bitkileri ve farklı hayvan çeşitleriyle çok ilgi çekmekte, bu nedenle turizm en önemli geçim kaynaklarından biri olmaktadır. Ancak hemen belirtmeliyim ki; Seyşellerde konaklama çok pahalı olup dünya ortalamalarının çok üstündedir. Dünyadaki en pahalı beş konaklama bölgesinin içinde yer alır. Aynı şekilde yeme içme de de fiyatlar oldukça yüksektir.
Seyşel Adalarının tanıtımına Praslin Adası ile başlamak isterim. Praslin Adasına gitmek için, adalar arası ulaşım için kullanılan İnter İsland İskelesine geçip buradan da katamaran ile Praslin adasına doğru yaklaşık bir saatlik yolculuk
yaptık. Bu ada, Mahe’nin 45 km. kadar kuzey doğusunda olup Seyşellerin 2. Büyük adasıdır. 11 km. ye 4 km uzunluklarında olan adanın nüfusu 12.000 dir. Keşfedilmesi 1742 yılı olup bir Fransız komutan kendi adını vermiştir. Aslında buraya Palmiyeler Adası da deniyor, çünkü adanın her yeri palmiyeler ile kaplıymış. Daha sonraları burada tarım yapmak çok zor olduğundan ve meyve ihtiyacı nedeniyle palmiyelerin yerine farklı ağaçlandırmalar gerçekleştirilmiş.
Praslin adası doğal koruma alanı olup 6 adet milli parka sahiptir.330 hektarı koruma altındadır. Praslin Adasında ilk olarak “Villa De Mai” ye gittik.1966 yılında devlet koruması altına alınan park, 1983 yılında Unesco Dünya Miras Listesine alınmıştır. Aslında burası bir palmiye ormanı ve buraya has endemik birkaç palmiye ağacına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bunlardan en önemlisi bilimsel adı Lodoicea Maldivica olan ve Coco de Mer olarak adlandırılan meyveleri olan ağaçtır. Coco de Mer, insan uzvuna benzeyen şekli ve dünyanın en büyük tohumları olması nedeniyle çok ilgi çekmektedir. ( 30 kg. a kadar ulaşabilmektedir.)
Bu ilginç meyve videosunu paylaştığım, boyları 25-35 metreye kadar uzanabilen ağaçlarda yetişmektedir.İlk olarak Maldiv Adalarının kıyılarında bulunduğu için bilimsel adı; Lodoicea Maldivica dır. Bu meyve denize düştüğünde ağırlığından dolayı yüzemeyip dibe batmaktaymış. Bir müddet sonra dış kabuğu çürüyüp ayrılıyor ve içindeki kısım gazlarla birlikte yüzeye çıkıyormuş. Bu sebeple ilk bulanlar denizin altında bir ağaç olduğunu ve meyve verdiğini düşünmüşler. Bu yüzden de Fransızca deniz Hindistan cevizi anlamında “ coco de mer” demişlerdir.
Parkın içinde erkek ve dişi ağaçları yan yana gördük ancak ilginç olan; her ikisinin de bir tohumdan çıkması. İlk önce dişi olan çıkıyor ve erkek ağaç, dişi ağacın tohumlarından ürüyor. İlk önce ufak palmiye gibi gördüğümüz ağaç daha sonra erkek şekline dönüp meyvesini veriyor ve biz bunları farklı iki ağaç şeklinde algılıyoruz. Aslında ikisi de
tek tohumdan çıkma ağaçlardır. Altta görülen resim çiçeği olup, erkek ile dişi arasında tozlaşma meydana geliyor ve meyve oluyor, ancak meyvenin oluşumu bayağı uzun bir sürede gerçekleşiyor.Tozlaşma esnasında rüzgar,kuşlar,böcekler vs etkili olmakta, ancak hemen belirtmeliyim ki hala bu meyvenin üremesi konusunda anlaşılamayan, bilinmeyen kısımlar bulunuyormuş. Ağaçtan düşmesini takiben, 6 ila 12 ay geçtikten sonra
yenebiliyor, daha önce yenirse tatlı jöle şeklinde oluyormuş. Ancak 6-12 ay arası olgunlaşıp katılaşıyor ve kaşıkla yenebilecek kıvama geliyormuş.
Çok pahalı olan bu meyvelerin yurt dışına çıkarılmaları yasak olup Unesco Dünya Miras Listesindedir. Seyşeller, Coco de mer gibi sadece buraya özgü 12 çeşit endemik bitkiye ev sahipliği yapmaktadır ki bu da onu çok özel
kılmaktadır.Yine buraya özgü, fotoğrafını çok net çekemediğimiz ancak sesini dinlemekten zevk aldığımız siyah papağandan da bahsetmeden geçmeyelim. Seyşellerin, Unesco Dünya Miras Listesine giren bir değeri daha var ki o da maalesef göremediğimiz, dünyanın en büyük mercan atolü olan; Aldabradır.
Villa de Mai ziyaretinden sonra “ Cote D’or” plajına giderek çok güzel vakit geçirdik. Seyşellerin plajlarında yumuşak, beyaz kristal kumlar bulunmaktadır. İpeksi dokudaki bu kumlar taşların med-cezir hareketleri sonucu
dalgaların ve güneşin etkisiyle binlerce yıl içinde parçalanıp, ufalanıp kristal haline gelmesiyle oluşmuştur. Fakat hemen belirtmeliyim ki, med cezir hareketleri nedeniyle denizin sığ olduğu zamanlar, rahatça yüzmek pek mümkün olmamaktadır.
Daha sonra “La Digue” adasına gitmek üzere “ Bai Ste Anne “ iskelesinden yaklaşık 15 dakikalık bir tekne yolculuğu
yaptık. Burası Praslin’den daha küçük bir ada olup yerel taşıt olarak küçük kamyonlar kullanılmaktaydı. Creole
mutfağının örneklerinden oluşan öğle yemeğimizi de bu adada aldık. Daha sonra denize girmek için geçtiğimiz “Anse Source D’Argent “ plajı tüm dünyada bilinen ve en fazla fotoğraflanan eşsiz güzellikte bir plajdı. Özellikle yapısında bulunan büyük granit kayalar ona çok farklı bir güzellik katmaktaydı.
Alttaki fotoğraf da balık avlamada kullandıkları geleneksel bir düzenek.