TUNCELİ MUNZUR VADİSİ – EMEL FIRATLI
TUNCELİ MUNZUR VADİSİ; ( EMEL FIRATLI)
Son yılların yükselen değeri Tunceli ve Munzur Vadisini görmek bu yaz kısmet oldu. Okuduklarım ve dinlediklerimden yola çıkarak, gitmeden önce zihnimde belli başlı çerçeveler çizmiştim. Hemen belirtmem gerekiyor ki; beklentilerimin çok çok ötesinde hem doğa zenginliği hem de kültürel açıdan beni şaşırtan deneyimler yaşadım.
Özellikle son yıllarda, lise ve üniversite mezunlarındaki artışla beraber elde edilen yüksek puanlarla kendinden söz ettiren kent; temizliği, insanların dostça yaklaşımları yanında hiç ummadığım derecede modern bir yaşamın sürdürüldüğü ve bir sahil kentinde geziyormuşsunuz hissine kapılacağınız bir ortam sunuyor size. Kadınların, kızların özgüveni ve onlara verilen önem, gerçekten göz dolduracak boyutlarda.
Yazımın konusunu teşkil eden ve gerçekten ihtiyacım olan; dağlarıyla, çaylarıyla, gözeleri ve şelaleleriyle, ormanları, bitki örtüsü ve canlılarıyla Munzur, bana çok iyi geldi. Hem doğal yaşamının hem de kültürel yapısının bozulmadan devam etmesini canı gönülden dileyerek tekrar gitmeyi çok ister ve tavsiye ederim.
MUNZUR VADİSİ MİLLİ PARKI:
Tunceli coğrafyasının büyük bir bölümü, yaklaşık %70 i dağlar ve yüksek tepeleri içeren alanlardan oluşmaktadır. Bu yüksek dağ ve tepelerin arasında kalan platolar ise, %25 gibi bir orana sahiptir. Ovalar ise, tüm bu bölgenin sadece %5lik kısmını oluşturmaktadır. Milli park, Tunceli ilinin sınırları içindedir.
42.000 Hektarlık bir alana tekabül eden Munzur Vadisi Milli Parkı, bu statüsünü 1971 yılında elde etmiştir. Tunceli ile Ovacık arasında yer alan vadide, pek çok su kaynakları bulunmaktadır. Fırat’ın kollarından biri olan Munzur nehri, Fırat’ın tek kaynaktan çıkan en güçlü koludur. Munzur Dağlarındaki gözelerden doğmaktadır. Ayrıca; Pülümür, Peri, Mercan, Tahar çayları ile birlikte yükseklerdeki krater gölleri, irili ufaklı dereler ve şelaleler ile su kaynakları zengindir.
Vadide seyahat ederken Munzur nehri, kâh sağınıza kâh solunuza geçerek yol alırken zaman zaman da derin ve etkili vadi ve kanyonlarda kaybolmaktadır. Hem sesi hem de görüntüsü ile keyifli anlar yaşatmaktadır. Debinin yüksek olduğu yerlerde, rafting ve diğer su sporları için tesisler yapılmaya başlandığına da şahit olduk.
Flora ve fauna açısından çok zengin olan bölgede; resmi kayıtlara göre, 1517 çeşit bitki türü belirlenmiştir. Ancak son çalışmalar ile bu sayının 2000 in üzerinde olduğu ortaya konulmuştur. Bu zengin bitki içeriğinin 70 kadarı endemik olup sadece buraya özeldir. İçlerinden en çok dikkatimi çeken ve daha önce duymadığım: tek dişli, Tunceli sarımsağı oldu. Munzur menekşesi, Munzur çan çiçeği, Munzur çiğdemi, Düzgün baba çiçeği de endemik bitkiler arasındadır. Kenger bitkisi buralarda çok yaygın olarak bulunuyor. Rehberimiz Haydar Bey, burada 7 çeşit kenger olduğunu ancak ikisinin endemik olduğunu söyledi.
Yeri gelmişken belirtmeden geçmeyeyim; buraya has zengin bir mutfak olduğunu söyleyemeyeceğim. Ancak yörede bol miktarda bulunan bitkilerden yapılan yemekleri özellikle denemeniz gerekir. Biz “Gulik” (Ankara’da çiriş otu diye satılıyor), “Kenger”, tamamen bu yöreye ait dağ mantarı yemeği ve bir nevi etsiz mantı diyebileceğim ve bu yöreye has olan “Zerfet” i tattık. Bu arada “ışkın dondurmasını” da tatmanızı önereceğim.
Buraya has endemik “benekli alabalık”, “çengel boynuzlu dağ keçisi” ve “endemik yaban keçisi” yanında çok zengin faunaya sahiptir. Göçmen kuşların yol güzergahı üzerindedir ve burada 230 kuş türü tespit edilmiştir.
Munzur Vadisinin en etkilendiğim kısmı, Munzur (Ovacık) gözeleri oldu. Munzur Dağlarının eteklerinde yaklaşık 300 metrelik bir alanda, karstik kayalardan ve kırk farklı gözeden doğan Munzur suyundan etkilenmemek mümkün değil. Kiminde gürül gürül fışkırarak, kiminde şelaleler oluşturarak, kiminde nazlı nazlı süzülerek çıkan sular muhteşem bir görüntü oluşturmakta. Sadece görüntü değil, suyun sesi ve verdiği serinlik de harika.
Rehberimizle birlikte gözelerin en sonuna, kayalardan değil de yerden çıkan kaynağa kadar yürümekten çok
büyük keyif aldık. Gözelerin bulunduğu kısımda, çay-kahve içebileceğiniz ve yemek yiyebileceğiniz birkaç tesis de bulunmaktadır. Ayrıca; yürüyüş yolları, köprüler ve oturma düzenleri de sağlanmış.
Yerel halk için burası kutsal kabul edilmekte ve bir bölümünde çerağ yakılarak dualar edilmekte, dilekler dilenmektedir. Hemen belirtmem gerekiyor ki; vadide kutsal kabul edilen önemli ziyaret yerlerinde biri de “Anafatma” ziyaret alanıdır. Alevi inancına göre, türbeler yanında kutsalları daha çok doğada olan simgeler ve mekanlardır.
Yerel halk için kutsal sayılan, dağların eteklerinde doğduktan sonra koştura koştura bütün Munzur Vadisini kateden çay, Tunceli merkez ilçesinde Pülümür Çayı ile coşkulu bir şekilde buluşup Keban Baraj Gölüne dökülmektedir.
Aynı vadide yer alan, Munzur gözeleri kadar etkileyici olmasa da “Halbori gözeleri” de mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir mesire yeridir. Kayalık bir vadi içinde yer almaktadır ve su daha çok yerden kaynamaktadır.
En son paylaşacağım fotoğraf da “Munzur Vadisi” denilince ilk akla gelen ve çok fazla paylaşımın olduğu, nehrin dönüş yaptığı ve yarımada görünümü veren kısmıdır.