UNESCO DÜNYA KÜLTÜR MİRASLARI ( Tipasa- Cherchel-Kbor er Roumia- Tlemcen) CEZAYİR (ALGERİA ) – GEZGİN YÜZLER )

 

TİPASA – CHERCHEL

Cezayir serimizi,  yine Unesco Dünya Kültür Miras listesinde yer alan önemli bir liman şehri olan Tipasa ile noktalamak istiyoruz. Ayrıca yine bazı özelliklerinden dolayı değinmeden geçemeyeceğimiz Tlemcen de bu yazımızda yer almaktadır.

TİPASA

tipasa-6_640x480

Konum olarak Akdeniz’in kıyısında ve başkent Cezayir’e 65 km. uzaklıkta olan Tipasa, Fenikeliler zamanından yani M.Ö 6. Yy. dan beri liman olarak kullanılmış önemli bir şehirdir. Halen limanda, Fenikeliler döneminden bazı izlere de rastlanmaktadır. Ancak ziyaret edeceğiniz antik kent, Fenikelilerden 400 yıl sonra buraya gelen Romalılara aittir. Üstelik Romalıların, tamamen deniz kenarında konumlandırdıkları az sayıdaki kentten biridir. Genelde, denizden biraz yüksekte veya içeride yerleşmeyi tercih etmelerine rağmen burada hemen denizin kenarında bir ticaret ve askeri liman inşa etmişlerdir.                                                                                                                                                    Tipasa, sadece Unesco Dünya Miras listesindeki antik kenti ile değil aynı zamanda 11 km. uzağındaki Kraliyet mezarı ile de çok önem arz etmektedir. Aşağıda fotoğrafını paylaşacağımız “Kbor er Roumia” olarak geçen ve Berberi Kral II. Juba ile Kraliçe Cleopatra Selene ye ait mezardır. Bu mezar da Unesco Dünya Miras listesindedir.

MEZAR-1_640x480

Birinci juba, zamanında Numidia ve Moritanya krallıklarını birleştirerek güçlü hale gelmiş ve daha sonra Marcus Antonius ile Mısır Kraliçesi Cleopatra nın kızı Cleopatra Selene ile evlenerek gücünü pekiştiren ve Roma ile ilişkilerini kuvvetlendiren kraldır. ( Fakat bu arada hemen belirtmek gerekiyor ki; geçmişte babası I. Juba, Romalılar tarafından öldürülür ve oğlu ıı. Juba, Sezar tarafından Roma’ya götürülerek eğitim alması sağlanır, yetiştirilir. Afrika kökenli kraldır.) İşte bu mezar da onlara aittir. II. Juba, Roma’ya olan bağlılığı nedeniyle yerli halk tarafından tepki çekmiş, ayaklanmalara neden olmuştur. Ayaklanmalar bastırılmış daha sonra Bizans hakimiyeti söz konusu olmuştur. Antik şehir, Vandallar tarafından yıkıma uğratılmıştır.

MEZAR-2_640x480

MEZAR-3_640x480

Biz yol üzerindeki bu mezara dönüşte uğramak niyetiyle uzaktan fotoğrafını çektik. Ancak dönüşte geç kaldığımız için ziyaret edemedik. Bu yüzden benzer yapıya sahip başka bir Numidia mezar örneğini paylaşmak istiyoruz.  Bu mezar daha eski tarihli olup benzer yapıdadır.

Gelelim Albert Camus’a ilham verip “Nuptials at Tipasa” nın ortaya konmasına neden olan, kıyısında gezerken size eşlik eden müthiş deniz manzarası nedeniyle büyük keyif alacağınız Antik kent Tipasa ya;

tipasa-1_640x467

tipasa-2_634x480

Gladyatör dövüşlerinde kullanılan amfi tiyatrodan geriye pek fazla bir şey kalmasa da v şeklinde dizayn edilmiştir. Antik kentte bundan başka bir tiyatro daha bulunmaktadır.

tipasa-4_640x480

Bütün Roma şehirlerinde görülen decumanus ve cardo maximus un kesişme bölümünde bir tapınak bulunmaktadır. Ancak bu tapınağın kime ait olduğu bilinmediğinden anonim olarak adlandırılmaktadır. Yolun öbür tarafında da “yeni tapınak” olarak adlandırılan başka bir tapınak bulunmaktadır.

tipasa-3_640x448

Şehrin evlerinin 400-450 metre kare büyüklüğünde olup odaları, mutfağı ve kilerinin olduğu görülmektedir

tipasa-5_640x480

Sütunlu cadde ile toplanma yeri olan agora bulunmaktadır. Forum alanında mozaikler vardır ve bunların sade yapıda oldukları göze çarpmaktadır.

Şehrin çeşmesi at nalı şeklinde olup aslında kolonlar yukarı doğru uzanmakta ve üstü kapalı şekilde imiş. Aralarında da heykeller olup üstünden su akmakta imiş. Bu çeşmeler kutsal, anıtsal olup Nymphaion olarak adlandırılmaktadır.

tipasa-8_640x480

Şehrin diğer tiyatrosu, 3000 kişilik olup 4. Yy da yapılmıştır. Ses akustiğini sağlamak amacıyla konkav bir dizayn tercih edilmiştir. Tiyatronun 3000 kişilik olması bize şehrin nüfusu hakkında ip ucu verir ve yaklaşık 30.000 kişilik olduğunu düşünürüz ama bu şehirde dışarıdan gelenlerin de yoğun olduğu hesaba katılarak büyük tiyatro yapılmış, şehrin nüfusu da yaklaşık 20-25 bin civarında imiş.

tipasa-9_640x480

tipasa-7_640x480

Hristiyan dönemde yapılan Bazilika, Kuzey Afrika’daki en büyük Hristiyan dini yapıdır. İki tepe ve onun arasında yerleşen şehrin diğer tepelerinde buraya has bir çeşit ilaç olan macunun yapıldığı yerleri de  dolaştık. Bu macun, balığın iç organları ve çeşitli otlar ile yapılmakta olup mide rahatsızlıklarında kullanılıyormuş.

tipasa-10_640x405

tipasa-11_640x480

Daha sonra bu şehrin kazıları esnasında ortaya çıkan eserlerin sergilendiği müzeyi ziyaret ettik. Burada çok kıymetli mozaikler sergilenmektedir. İçlerinde özellikle “ köleler mozaiği” dikkat çekmektedir.

tipasa-13_640x480

tipasa-14_640x480

tipasa-15_640x480

tipasa-16_640x480

tipasa-17_640x480

Daha sonra ziyaret ettiğimiz Cherchell Müzesi, mozaiklerin yanı sıra çok zengin büst, heykel koleksiyonuna da ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Juba ıı ile Cleopatra’ya ve Kraliyet ailesine ait mermer büstler, Apollo heykeli dikkat çekicidir.

cherchell-1_640x480

cherchell-2_640x480

cherchell-3_289x480

cherchell-5_360x480

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

cherchell-6_563x480

cherchell-4_333x480

Cherchell Müzesinin de içinde yer aldığı park deniz manzarası ve ağaçları ile gerçekten çok güzeldi ve yerel halkın ilgisi oldukça fazlaydı. Burada sohbet ediyor, dinleniyor ve farklı bir oyun oynuyorlardı. Biz de onların arasına girerek burada zevkli bir mola vermiş olduk. Parktaki ağaçlar özellikle gövde formları açısından oldukça ilginçti ama adını maalesef öğrenemedik. Bu ağaçlar budandıkları zaman da hoş bir görünüm arz ediyorlarmış biz de rehberimizin bize gönderdiği 1-2 kareyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

cherchell-7_640x471

cherchell-8_480x480

 

TLEMCEN

Son olarak yine Cezayir in en önemli tarihi şehirlerinden biri olan;  geçmişinde Berberi kavimlere, Roma İmparatorluğuna, Araplara ve Osmanlılara ev sahipliği yapan her birinden farklı izler taşıyan Tlemcen ile Cezayir dosyamızı noktalamak istiyoruz. 9000 kilometre karelik alanı ile hem bölgenin hem de şehrin adı Tlemcen dir.

Geçmişinde Roma nın önemli bir garnizonu ve Hristiyanlığın önde gelen şehirlerinden olan Tlemcen,  Ziyanidler  olarak adlandırılan grubun başa geçmesinden sonra tüm batı Afrika’da olduğu gibi hızla Müslüman olmuşlardır. Hatta, Osmanlıların buraya geliş tarihi olan 1536 dan sonra da onlar yönetimde kalmaya devam etmişler, burası Sufi merkez olduğu için, onlara ayrı bir dini statü tanınmıştır. ( 1555 yılına kadar )

tlemcen-3_640x360

Burada ilk ziyaretimiz; Sidi Boumedienne Camisi oldu. 1339 yılında, o zamanın Merinid Sultanı Ebu Hasan Ali nin emri ile bir Sufi olan, Sidi Boumedienne nin mezarı yanına ve ona hürmeten yapılmıştır. Kendisi, Sevilla da doğmuş Tlemcen de ölmüş Sufizmin Kuzey Afrika da yayılmasına neden olan ve Cezayirliler için manevi öneme sahip Sufi Abu Madyan dır, Sidi Boumedienne olarak da anılmaktadır.

tlemcen-7_640x360

Mezarı, bu kompleks içinde yer almaktadır. Yerel halktan özellikle kadınlar ziyarete gelmişler, kuran ve dualar okumaktaydılar. Bize ilginç gelen taraf ise aynı zamanda mum yakmaları oldu. Görevli, bize ısrarla buranın mozole olmadığını, daha önce burada mezarının olduğunu ve İslam kurallarını hatırlattı.

tlemcen-5_640x360

tlemcen-4_640x480

Burası sadece Cami olmayıp küçük bir Medrese, saray ve hamam-tuvalet içeren bir kompleks şeklinde yaptırılmıştır. Dar es- Soltane denilen saray alanı, aslında Sultanın gelip yaşadığı yer olmayıp bir külliye olarak düşünülmelidir.

tlemcen-2_640x360

27.5 metre yüksekliğindeki minare, o dönem İslam sanatının en güzel örneklerinden biridir. Seramiklerin sedef kakması gibi ince işçilikle minareye yerleştirilmesiyle yapılmıştır.

tlemcen-1_640x360

Daha sonraki durağımız, yine çok önemli olan Mansourah Camisi oldu. Aslında burası zamanında surlarla çevrili bir şehirmiş. Camiden de geriye sadece minarenin bir bölümü ulaşabilmiş. Bu Caminin önemi de; Hz. Osman zamanında yazılan ve düzeltilerek 7 yere gönderilen Kuran lardan birisi  ( Endülüs ten gelip Fas’ta satıldığı söylenen Kuran ) buradan yok olmuştur, o yüzden de önemlidir.

tlemcen-10_640x360

tlemcen-9_640x360

 

tlemcen-8_270x480

38 metre yüksekliğindeki minareden giriş olması da ilginç bir ayrıntıdır.

El Mechouar Sarayı, Ziyanid olarak adlandırılan Berberi grubun ve İslam sanatının en güzel örneklerini yansıtan, gezerken büyük keyif aldığımız bir mekândı. 1180 de başlayıp 1248 de bitirilen bu saray, önemli kararların alındığı, toplantıların yapıldığı divan olarak kullanılmış.

tlemcen-12_640x360

tlemcen-13_640x480

tlemcen-14_640x480

tlemcen-17_264x480

tlemcen-15_640x480

tlemcen-16_640x480

Aynı zamanda sarayda Cezayir kültürüne ait giyim tarzlarının sergilenmesi burayı daha da çekici hale getirmiş.tlemcen-19_640x480

tlemcen-20_640x360

D819B388-99DB-4938-81AF-700368C33FD8_480x480

5FF8BBAE-08ED-483C-B376-57C518CC3C15_437x480

9EEE29DC-9F3E-4273-B059-011535010ED5_480x480

tlemcen-18_640x480

En son olarak da sizlere Ain Fezza da bulunan; 57 metre derinliğe ulaşan, 700 metre uzunluğunda ve 65 bin yıl önce oluşmuş mağaradan birkaç kare paylaşmak istiyorum. Bu mağaranın dünyadaki en büyük mağaralardan biri olduğu söyleniyor. Yıl boyunca sıcaklık 13 derece civarında olup, sarkıt ve dikitleri oldukça etkileyiciydi. Bağımsızlık savaşı sırasında burası tünel gibi kullanılmış. Tlemcen in değişik yerlerine açılmaktaymış.

tlemcen-22_640x360

tlemcen-21_270x480