BASK’IN TARİHİ VE KADİM BAŞKENTİ;VİTORİA – GASTEİZ ( İSPANYA ) -ÜNSAL AKTAŞ
BASK’IN TARİHİ VE KADİM BAŞKENTİ; VİTORİA GASTEİZ ( İSPANYA ) – ÜNSAL AKTAŞ
Dolu dolu geçen Bask Bölgesi gezimizin 4 gününü geride bırakmıştık bile, 2019 un son gününden bir gün önce de Vitoria ya gitmeye karar verdik. Biletlerimizi daha önceden aldığımız ve burası San Sebastian a göre daha yakın olduğundan, otobüs saatini 9 olarak belirlemiştik. ( Bilbao – Vitoria arası 62 km. dir ) Daha önce olduğu gibi, tramvay ile terminale ulaştık. Yaklaşık bir saat süren yolculuğumuz sonrasında, Bilbao ve San Sebastian ile kıyaslandığında oldukça soğuk ve gri bir şehir bizi karşıladı.
İlk iş olarak turizm Ofisinden gerekli doküman ve bilgileri aldık. Bu arada hedefimiz olan eski şehre gitmek için tramvayı kullanmamız ancak bunun için de biraz yürümemiz gerektiğini öğrendik. Dışarıdaki soğuk hava bizi taksi seçeneğine yönlendirdi. İyi de yapmışız, toplam tramvay ücretine yakın bir miktar ödeyerek, kısa sürede eski şehrin merkezine indik. Şehir tanıtımına geçmeden önce sizlere Vitoria hakkında genel bilgiler vermek isterim.
Bask Ülkesi denince akla ilk gelenler Bilbao ve San Sebastian olsa da aslında tüm Bask Ülkesinin yani Euskadi nin başkentidir Vitoria-Gasteiz. Aynı zamanda, Bask Ülkesinin yedi bölgesinden biri olan Alava Eyaletinin de başkentidir. İlginç bir şekilde pek çok farklı özellik ve unvanlara hatta birinciliklere sahiptir.
*2012 yılında; Avrupa Komisyonu tarafından, Avrupa nın yeşil başkenti seçilmiştir. Genişlemeye müsait olan şehrin etrafında yeşil kuşak oluşturulmuş ve ileriye yönelik çalışmalar da devam etmektedir. Park ve bahçeler konusunda çok şanslı olan ve kişi başına 42 metre kare yeşil alan düşen kent, bu unvanı gerçekten hak etmektedir.
*2014 yılında; Ulusal Gastronomi başkenti seçilmiştir. Bu konuda iddiasını sürdürebilmek ve sesini daha fazla duyurabilmek amacıyla, gastronomi alanında pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır.
*2016 yılında; Sürdürülebilir bir turizm merkezi olarak kabul edilmiş ve Biyosfer hedef sertifikasyonu unvanını almayı hak etmiştir.
* Vitoria-Gasteiz; çok iyi korunmuş eski şehir bölümüne sahiptir ve bu da size ilginç bir Ortaçağ Kasabası deneyimi yaşatacaktır. Zaten bu bölüm, 1997 yılında tümüyle “anıtsal yer” olarak ilan edilmiştir. Haritadan da görüleceği üzere bu kısım badem şeklindedir ve öyle de anılmaktadır. Bir tepe üzerinde yer almaktadır.
* Yine çok önemli bir ayrıntı; tarihinde burası kişiler arasında ayrım yapılmadan tüm ahalinin eşit ilan edildiği özel bir şehirdir.
Şehrin kuruluşu 1181 yılına kadar uzanmaktadır. Navarre Kralı Sancho VI. tarafından, etrafı duvarlı savunma karakolu olarak kurulmuştur. Bu dönemde orada, Gasteiz olarak anılan bir köy bulunmaktadır ve şehrin adı da Vitoria-Gasteiz olarak kalmıştır.
Tekrar dönelim şehir anlatımımıza; taksiye, Plaza de la Virgen Blanca ya gitmesini söyledik. Seyahat öncesi hazırlıklarımıza göre geziye buradan başlamayı planlıyorduk.
PLAZA DE LA VİRGEN BLANCA ( PLAZA VİEJA ) ;
Şehrin pek çok aktivitesinin gerçekleştirildiği önemli bir noktasıdır bu alan. Biz oradayken, yılbaşı için süslemeler yapılmış, çocuklar ve gençler için bir buz paten pisti oluşturulmuştu. Ayrıca hediyelik eşyaların satıldığı stantlar da bulunmaktaydı. O nedenle alanı net bir şekilde gösteren fotoğraf elde edemedik. Bu meydanı süsleyen ve Napolyon un ordusuna karşı yapılan savaşa adanan bir anıt da bulunmaktadır; La Batalla de Vitoria.
İspanya tarihinin önemli savaşlarından biri olan Vitoria Muharebesi, Wellington Dükünün komutasındaki Müttefik birliklerinin,Napolyon Ordusuna karşı kazandığı zafer ile sonuçlanır. Fransız birliklerinin kesin olarak İspanyadan çekilmesini sağlamıştır. Bu zaferin anısına yapılan, yaklaşık 17 metre yüksekliğinde olan 3 katlı anıt, Heykeltıraş Gabriel Borras ın eseridir. Sanatçı, eserin yapımında bronz ve Fontecha taşından faydalanmıştır. 1917 yılında açılan anıtın en alt katında; atının üstünde General Miguel Ricardo Alava ile Vitoria halkı, diğer tarafta ise kaybeden
Fransızlar canlandırılmıştrır. İkinci kat bronz ile şekillendirilmiş olup burada da başta Wellington Dükü olmak üzere diğer Müttefik birlikler ve komutanları canlandırılmıştır. En üstte ise, elinde zeytin dalı ile Zafer Heykeli dikkatleri çekmektedir.
Bu meydanın etrafında yer alan binaların cumbalı balkonları tipiktir ve “miradores” olarak adlandırılmaktadır. Hem eski hem de yeni binalarda farklı şekillerde kullanılan bu özel stil, meydanları ve şehri daha sevimli hale getirmektedir.
IGLESİA SAN MİGUEL ARCANGEL; Meydanın üst kısmında yer alan ve merdivenler ile çıkılarak ulaşılan Kilise, 14. Yy.a tarihlenmiş olup şehrin en eski tapınağıdır. Gotik ve Rönesans etkisi ile yapılmıştır. Öneminden dolayı 1995 yılında, Ulusal Anıt ilan edilmiştir. Kilise ilk yapıldığında, Vitoria nın yer aldığı tepenin güney kısmında ve şehir
surlarının dışına inşa edilmiştir. Ön kısmında bulunan küçük alan, Kilisenin adıyla anılmaktadır.( Plaza San Miguel) Buradaki nişlere dikkat edilirse, Vitoria şehrinin koruyucu Azizesi Virgen Blanca nın heykeli dikkat çekecektir. Adına
5 ağustosta bayram düzenlenmektedir. ( Virgen Blanca Festivali) Bu bayramın en etkileyici ve son zamanlarda turist çeken özelliği; San Miguel Kilisesinin çan kulesinden çekilen ipten, elinde açık şemsiye ile inen ve bayramı başlatan karakterdir. Kendisi; Caledon olarak adlandırılmaktadır. Vitoria halkı tarafından çok sevilmiş ve benimsenmiş, hatta bu küçük alana heykeli de dikilmiştir.
Kilisenin içindeki ana sunak, Gregorio Fernandez imzalı olup Barok tarzı ile dikkat çekicidir. Ayrıca, dokuz şapeli ve koro bölümü bulunmaktadır.
Plaza Machete alanına bakan duvarının nişinde; eskiden yöneticilerin üzerine yemin ettikleri palanın kopyası bulunmaktadır. ( fotoğrafı Plaza Machete bölümünde paylaşıldı.)
LOS ARQUİLLOS; 18. Yy. ın sonlarında kent genişlemeye başladığında, eski şehir ile yeni şehir arasında 23 metre fark meydana çıkmış. İşte bu farkı gideren kişi de başarılı mimar Justo Antonio de Olaguibel olmuş. Kemerler oluşturarak farkı kapatmış ve onların üzerine de binaları inşa etmiş. Los Arquillos sokağı ve Plaza Espana bu şekilde ortaya çıkmış. Bu revaklı galeriler de şehre çok hoş bir hava katmış.
PLAZA DE ESPANA: Plaza de la Virgen Blanca nın hemen yanında yer alan bu sevimli meydan 1781-1791 yılları arasında yapılmıştır. Şehrin genişleme alanı olarak ve Neoklasik tarzda inşa edilmiştir. Zamanımızda alanı çevreleyen binaların bir kısmı Belediyeye aittir.
PLAZA DEL MACHETE ( PALA MEYDANI ); geçmişinde ölüm cezalarının infaz edildiği bu yüzden de “Adalet Meydanı” olarak da anılan Plaza del Machete nin en önemli özelliği, daha önce yukarıda bahsettiğim üzere, San Miguel Kilisesinin bu meydana bakan duvarı üzerinde yer alan palanın kopyasıdır. Zamanında yöneticiler, bu
palanın üzerinde yemin ediyorlarmış. Yemin yerine getirilmediği taktirde, başın kesileceği ima ediliyormuş. 1840 yılından beri burada duran palanın altında ise taşa kazınmış şekilde yemin metni yer almaktadır. Meydanın önemli binalarından biri de Villa Suso Sarayıdır.
VİLLA SUSO SARAYI; günümüzde konferans ve kültür merkezi olarak kullanılan saray, geçmişte V. Carlos un büyükelçisi Martin de Salinas tarafından yaptırılmıştır. Ana kapısı, sahip olduğu orijinal lento ve sütunlardan dolayı örnek gösterilmektedir.
Villa Suso Sarayı ve San Miguel Arcangel in arka tarafında, arkeolojik kazılar yapılmış ve Ortaçağdan kalma şehir duvarlarının bir kısmına erişilmiştir. Az da olsa şehrin bazı kısımlarında eski şehir duvarları izlenebilmektedir.
PALACİO MONTEHERMOSO; şu an kültür ve sanat merkezi olarak hizmet vermekte olan geçmişin görkemli Sarayı, Ortuna İbanez de Aguirre ve eşi tarafından 16. Yy. da yaptırılmıştır. Bir müddet Dominik rahibelerine hizmet
etmiş daha sonra Saray misafirlerini ağırlamak için kullanılmıştır. Burada tarihi etkileyen önemli kararlar alınmış olsa da, en çok Jose Bonapart ile Marquise de Montehermoso arasında yaşanan aşk dillendirilmektedir.
SAN PEDRO APOSTOL KİLİSESİ; bu Kilise de Ortaçağ şehrinin en eski tapınaklarından olup 1931 yılında Ulusal Anıt olarak ilan edilmiştir. Gotik tarzda inşa edilen Kilisenin duvarının bir kısmı şehir duvarına yaslanmıştır. İç mimarisi de etkileyicidir
Şehir, tepeye kurulduğu ve dar sokaklar ile birbirine bağlandığından bazı bölümlere ulaşmak zor olmaktadır. Bunun çaresini böyle yerlere yürüyen merdiven koyarak çözmüşler.
Artık yorulmaya başladığımızdan ve kahve vakti geldiğinden şehrin yeni bölümüne geçerek kek eşliğinde kahvelerimizi aldık.
PALACİO DE LA PROVİNCİA ( DİPUTACİONFORAL DE ALAVA ) Dinlendiğimiz cafenin hemen yakınında, Probintzia Meydanı ve burada da Alava İl Konseyi binası bulunmaktaydı. Aslında burası Provincia Sarayı olup, mimar Martin Saracibar ın çalışmasıdır. Geç Neoklasik saray günümüzde Alava İl Konsyine ev sahipliği yapmaktadır. Yeni yıl için önündeki meydana hediyelik eşya pazarı da kurulmuştu.
Gücümüzü toplayıp dinlenmiş olarak yeniden eski şehre dönüş yaptık.
PALACİO DE ESCORİAZA-ESQUİVEL; Eski şehrin en yüksek kısmında yer alan bu güzel saray, Rönesans mimarisinin güzel örneklerinden biridir. 16. Yy. ortalarında, İngiltere Kralı VIII. Henry nin doktoru Fernan Lopez de Escoriaza ve eşi Victoria de Anda Esquivel tarafından yaptırılmaya başlanmış ancak sarayın bitişini görmek ikisine de kısmet olmamıştır. Şu anda, Vitoria-Gasteiz Kent Konseyine aittir. Biz gittiğimizde kapalı olan saray ancak rehberli turlar ile gezilebilmekteymiş.
Hemen bu bölgede, herkesçe bilinen ve fotoğraflanan “ El Triunfo de Vitoria” ( Vitoria Zaferi ) adlı duvar resmi bulunmaktadır. Bu arada hemen belirtmem gerekiyor; şehir muraller açısından çok zengin olup, bu amaçla turlar da düzenlenmektedir. Fotoğrafını paylaştığım çalışma, 16 sanatçının 6 haftalık emeği ile ortaya çıkmıştır. Georges de la Tour un, “ The Cheater” adlı eserinden esinlenerek yapılmıştır.
Şimdi gelelim şehrin en önemli yapılarından birine,
CATEDRAL DE SANTA MARİA;
Yapımı; 13-14 ve hatta 15. Yy.lar boyunca, farklı zamanlarda farklı kullanım amaçlarıyla devam eden, bu yüzden de değişik binalardan oluşan Gotik tarzda önemli bir kilisedir. Şu an tadilatı devam etmekte ancak rehberli turlar eşliğinde içi gezilebilmekte ve tadilat hakkında da bilgi alınabilmektedir. Biz Kiliseye gittiğimizde, sadece grup
ziyaretini kabul ettiklerini belirttiler. Onların teklif ettiği saatte de maalesef biz dönüş için terminal yoluna düşmüş olacaktık. O nedenle, kilisenin sadece dışına fotoğraflayabildik. Bu arada Kilise, Ulusal anıt niteliğinde olup Avrupa Özel ödülüne de layık görülmüş. Ayrıca, Unesco Dünya Miras listesine girmiş olan, ”Camino de Santiago” olarak adlandırılan hac yolunun bir parçasıdır.
Aşağıdaki fotoğraf; Anda Kulesi olup, şehrin savunma sisteminin bir parçasıdır. Bu gotik yapı restorasyon sonrası, tarihi ve sanatsal anıt ilan edilmiştir. Şu an özel mülkiyete ait olup halkın erişimine kapalıdır.
Katedralin yanında Brulleria meydanında konumlanan heykel; Cardiff doğumlu Galli yazar Ken Follet e aittir. San Maria Katerdarali ve Vitoria, yazarın “Sonu Olmayan Dünya” adlı kitabına konu olmuş, onlar da kendisine böylesi bir jest yapmışlardır.
Bu Katedrale çok yakın, Brulleria Plaza da “Al hilo del Tiempo” isimli mural bulunmaktadır. Eskiden bu meydan, kumaş pazarı olarak hizmet vermekteymiş ve buna istinaden, 13 sanatçının performansı sonucu, bu çalışma ortaya çıkmış. Önemli murallerden bir kısmını daha sizlerle paylaşacağım.
Artık yorulmuş ve yemek saatini epey geciktirmiş olduğumuzdan planladığımız üzere, El Portalon da mola verecektik. Burası 15. Yy.dan kalma tarihi bir restoran olup Bask mutfağı ve deniz ürünleri konusunda oldukça iddialı bir mekân. Restoranın iç döşemesinde de Bask kültürünü yansıtan eşyalara yer verilmiş. Ödüllü restoranı denemenizi tavsiye ederim.
EL PALACİO DE BENDANA ( BENDANA SARAYI ) ( MUSEO FOURNİER DE NAPİES DE ALAVA )
Gotik- Rönesans tarzı Ortaçağ sarayı olan Bendana; günümüze kadar farklı eklemeler ile şimdiki halini almış ve bir müzeye dönüştürülmüştür. İlginç olanı da, dünyada az sayıda olan oyun kartları müzelerinden biridir. Etrafındaki hediyelik eşya dükkanlarında da örnekleri satılmaktadır. Hemen yanında başka bir müze daha yer alır.
MUSEO DE ARQUEOLOGİA DE ALAVA ( ARKEOLOJİ MÜZESİ );
Tarih öncesi çağlardan başlamak kaydıyla Ortaçağ dahil olmak üzere elde edilen arkeolojik eserler sergilenmektedir. Fotoğrafta da görüleceği üzere farklı bir mimariye sahip olan, Patxi Mandango tarafından tasarlanan binada yer almaktadır.
İki müze birlikte bir kompleks oluşturmakta ve BIBAT Müze Kompleksi olarak anılmaktadır. ( Bıbat; Bask dilinde, ikisi bir arada anlamındadır zaten )
ARTİUM;
2002 yılında açılan bu Çağdaş Sanat Müzesi, sadece Vitoria ve Bask Bölgesi değil, tüm İspanya için önemli müzelerden biridir. Yaklaşık 3000 esere ev sahipliği yapmaktadır. Kalıcı eserler arasında ; Dali, Picasso, Gargallo, Miro gibi ünlü sanatçıların yapıtları bulunmaktadır. Kalıcı koleksiyonun yanı sıra değişen özel sergiler de olmaktadır.
CASA DEL CORDON;
Pek çok önemli olaylara tanıklık eden ve Kralları ağırlayan bu saray, Pedro Sanchez de Bilbao nun emriyle inşa edilmiştir. Günümüze kadar pek çok restorasyon geçirip değişikliğe uğramıştır. Günümüzde bir vakfa ev sahipliği yapmaktadır. 13 ve 14. Yy. mimarisinin güzel örneğini sunan sarayın özellikle gotik yıldızlı tavanının resmini hemen pek çok tanıtım broşüründe göreceksiniz. Bizim de çok hoşumuza gitti.
İGLESİA DE SAN VİCENTE;
Tarihi merkezde yapılan en son tapınak olmuştur. 15 ve 16. Yy.lar arasında gotik tarzda inşa edilmiştir. 1984 yılında, ulusal anıt ilan edilen yapı bizim ziyaretimiz esnasında tadilatta idi.
Böylece, epey yorulmuş ama eski şehirdeki gezimizi tamamlamış olduk. Daha önceden belirlediğimiz programımıza göre görülmesi gereken birkaç yer daha kalmıştı. İlk önce şehrin önemli parklarından biri olan La Florida’ya gittik. Bu parkın temelleri 1820 yılına kadar dayanıyor. İçinde; mağaraların, şelalelerin, havuzların, yürüyüş ve piknik
alanlarının olduğu 32.500 metre kare genişliğinde çok güzel bir park. Pek çok ağaç ve bitki türüne sahip olan parkta heykellere de yer verilmiş. Bunlardan en dikkat çekeni de, bestesi ile Pulitzer Müzik ödülünün sahibi olan Amerikalı trompetçi Wynton Learson Marsalis e ait olan heykeldir.
Ayrıca, park içinde Hz. İsa nın doğum sahnesi ve Beytüllahim in canlandırması oldukça ilginçti. Sadece doğum değil, o dönemde mevcut olan meslekler de canlandırılmak taydı. Her sene aralık ayı başında heykellere yenileri de
eklenerek, sergilenmeye başlanıp daha sonra kaldırılıyormuş. Bu arada belirteyim; parkın giriş kısmında Bask Parlamentosu bulunmaktadır. Günün yorgunluğuna rağmen bu park gezisi bize çok iyi geldi
CATEDRAL DE MARİA INMACULADA;
Neo-gotik tarzda inşa edilen yeni Katedral, Florida Parkın hemen karşı tarafında yer almaktadır. Açılış tarihi 1969 olup, Kutsal Sanat Müzesine de ev sahipliği yapmaktadır.
100 yıllık ağaçlarla süslenmiş Paseo de la Senda boyunca yürüdüğünüzde şehrin en mutena semtlerinden birine geldiğinizi hissediyorsunuz. Etrafta yer alan binalar da bunu ispatlıyor.
PALACİO ZULUETA;
Saray, Mimar Fausto Inıguez de Betolaza tarafından 1903 yılında yapılmıştır. Günümüzde, Vitoria-Gasteiz Kent Konseyine ev sahipliği yapmaktadır.
MUSEO DE ARMERİA;
Çok eski dönemlerden başlamak kaydıyla günümüze kadar, insanlığın kullandığı silahların gelişimine tanık olacağınız kapsamlı bir cephane müzesidir. Sadece silahlar değil, savaşlar ile ilgili her türlü kostüm, zırh vs. de sergilenmektedir.
AJURİA ENEA;
Neo-Bask sanatının güzel bir örneği olan bina 1920 yılında yapılmıştır. 1980 yılından beri Bask Hükümet Başkanının resmi evidir.
MUSEO DE BELLAS ARTES ( GÜZEL SANATLAR MÜZESİ);
1916 yılına tarihlenen Agusti Sarayında konumlanmıştır. 18. Ve 19. Yy. İspanyol sanatçılarının eserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Bask Sanatına ağırlık verilmiştir.
Nihayet günümüzü, dağarcığımıza pek çok yeni bilgi ve güzel anılar ekleyerek tamamlamıştık. Ancak otobüs saatimiz yaklaştığı için ve etrafta hiç taksi göremediğimiz için biraz da telaşlanmaya başladık. Yürüyüş yapan iki şık hanıma taksi durağını sorduğumuzda, bulamayacağımızı söyleyip bizimle beraber durağa kadar yürümeleri ve o arada da sohbeti ilerletmemiz hoş bir anı olarak kaldı. Tam zamanında Terminale geldik ve otobüsümüz ile Bilbaoya doğru yola koyulduk.