ZAPORİJYA KAZAKLARI ( UKRAYNA ) -EMEL FIRATLI
ZAPORiJYA ( ZAPORİZHİA) KAZAKLARI (UKRAYNA-EMEL FIRATLI)
Gitmekten her zaman keyif aldığımız Ukrayna’da bu sefer Zaporijya’ya da yolumuz düştü. Zaporijya Oblastının merkezi olan Zaporijya, Ukrayna’nın 6. büyük şehridir, aynı zamanda ekonomik açıdan büyük önem arz etmektedir. Avrupa’nın en büyük nükleer santraline sahip olan kentte aynı zamanda; uçak motoru fabrikası, otomobil fabrikası bulunmaktadır. Çelik üretiminde de dünyada önemli bir yere sahiptir. Sahip olduğu nehir limanı, gelişmiş demir yolları ağının da bunda payı büyüktür. Eski adı “Alexandrovsk” olan şehir, Dinyeper nehri kenarında ve ülkenin güney doğusunda bulunmaktadır. “Çağlayanların ötesindeki toprak” anlamına gelen Zaporijya tarihinde hep savaşçı kazaklar yetiştirmiştir. ( Kozak, Kossak da denmektedir.) Asya daki kazaklarla ilgileri olmayıp, Slav kökenli ve hristiyan olan bu insanlar, Ukraynalıların atası kabul edilip, yaşamlarını yağma,talan ve vurgun üzerine kurmuşlardır. Bu yüzden uzun yıllar Ruslar ve Polonyalılar tarafından asker olarak kullanılmışlardır. 16 ve 18. Yüzyıllar arasında pek çok devlete sıkıntı vermişler ki bunlar arasında Rus Çarlığı, Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorlukları da vardır . Dağılmaları Rus İmparatorluğu eliyle ve II. Katerina’nın emriyle olmuştur.
Zaporijya kazakları gerçektende bir dönem Osmanlı İmparatorluğunun başına bela olmuş; Trabzon , Sinop ,Kefe hatta 1615-1624 yılları arasında İstanbul’a kadar uzanan yağmalamalar yapmışlardır.(Yeniköy yağması gibi )Bu dönemde IV. Mehmet onlara hitaben bir mektup yazmış, Osmanlıya boyun eğmelerini istemiştir. Kazakların Osmanlı sultanına cevaben yazdıkları abartılı ve küfürlü mektup İlya Repin’e ilham kaynağı olmuş ve “Türk sultanına mektup yazan Zaporijya kazakları”tablosu ortaya çıkmıştır . Malum Türk düşmanlığı tabloyu, tablo da Zaporijya kazaklarının ünlenmesine sebep olmuştur(Tablo resmi internetten Wikipedia’dan alınmıştır) Bu tablo halen Petersburg Devlet Müzesinde sergilenmektedir ve III. Aleksandr tarafından çok yüksek bir fiyat ödenerek alınmıştır.
Gelelim bu şehrin en turistik yeri olan ve kendilerince “Ukrayna nın 7 harikasından biri” olarak nitelendirilen; Hortitsya (Khortytsya) adasına. Bu ada Dinyeper nehri üzerinde en büyük adasıdır. Burada Zaporijya Kazaklarının
yaşamları,kültürleri hakkında bilgi alabileceğiniz, gösterilerini izleyebileceğiniz bir açık hava müzesi bulunmaktadır.Aslında burası 2007 yılında “Taras Bulba” filminin çekimleri için oluşturulmuş film seti. Ancak şu anda çok fazla turistin ilgi gösterdiği bir turistik mekan. Hemen belirteyim ki geçmişte burası gerçekten de Zaporijya Kazaklarının yaşadığı, etrafa korku saldığı vatanları.
12.5 km. uzunluğunda, 2.5 km. eninde olan ve toplam 2650 hektarlık bir alana yayılan adada bulunan Kazakların kalesi ahşap surlar ile çevrilmiş. Ortada yapısı ile dikkat çeken bir kilise ve onun etrafını çevreleyen yaşam alanları
( Kilise ve içi )
bulunmakta. Kilise, burçlar ve yaşam alanlarının yapımında genellikle ahşap kullanılmış.Her birinin içinde o zamanlar kullanılan eşyalar, kıyafetler sergilenmiş. Zamanında kesinlikle kadınların giremediği bu kalede Kazakların asker ve savaşçı yönleri öne çıkartılarak gösteri de sunuluyor ve biz de bu gösteriyi izleme şansını yakaladık.
Farklı tipleri ve kıyafetleri olan bu insanlar yaşamlarını daha çok yağma,talan ve saldırı stratejisi ile sürdürdükleri için savaş taktikleri,silahlar,bunların eğitimi ve hazırlanmaları hayatlarının en önemli kısmını teşkil etmiş.
Paziğim ,sevgilim dedikleri kıvrımlı Osmanlı kılıcına benzer bir kılıç kullanmakta imişler(daha hızlı ,keskin ve etkili olduğu için )Tatarlar gibi kılıç kullanmakta çok usta olup her iki ellerini de aynı maharetle kullanıyorlarmış.Kazak askerlerinin kılıç ile ilgili bir deyimleri varmış:”kılıcı kuş gibi elinde tutmak” Eğer kuşu sıkarsan boğulur,bırakırsan uçup gider, tabii kılıcı kaybedersen kelle gider demişti Kazak askeri .Onlara göre kılıç tutma sanatı çok önemliydi ve kılıç kolun devamı gibi ,bir uzvunuz gibi olmalıydı.Eğri kılıçları yanında düz kılıçları da mevcutmuş ve esas hüner bunları at üstünde aynı hünerle kullanmakmış.
Bizlere yaptıkları gösteride çok iyi birer at binicisi olduklarını başarıyla sergilediler. Kendilerini bir deri parçası ile ata bağlayıp gerektiğinde veya saldırıya uğradıklarında atı siper alıp yan tarafına gizlenip kendilerini korumaları çok ilginçti.
Değişik amaçlar için kullandıkları farklı boyutlardaki mızrakları ile çok iyi performans sergilediler. Fakat kırbaçları ile yaptıkları gösteriler benim çok ilgimi çekti. Önemli silahlarından biri olan kırbaçlarını yılan derisinden yapıyorlarmış. En tehlikeli olan yeri at saçından yaptıkları uç kısmı oluyormuş ve 1200 km gibi bir hıza ulaşıyormuş. Gerçekten çok tiz bir ses çıkartıyordu ve takip etmek zor oluyordu. Değdiği kişinin organlarına kadar zarar verebiliyormuş. Bazen ucuna kurşun da bağlanabiliyormuş ki o zaman ölümcül olması kaçınılmazmış, çok rahat kafatasını parçalayabiliyormuş. Bu konuda ne kadar hünerli olduklarını canlı performans ile izledik hatta konu mankeni arkadaşlarımız da oldu ve kazasız belasız bitti şükür
Yine Tatarlar gibi okçulukta da çok yetenekli olduklarını söyleyip canlı performans sergilediler. Bu arada çok dikkatimi çekti ;kendilerini överken ,yeteneklerinden bahsederken kendilerini hep Tatarlar ile karşılaştırıyorlardı,takdir ettikleri ,örnek aldıkları kesin.At üstünde de ok atmada çok başarılıydılar.Finalde o dönemlerde kullanılmış top ve tüfek gösterilerini izledik hatta izleyicilerden bazıları da bu silahları deneme şansını elde ettiler. Ben her zamanki gibi yine öne atılsam da bizimkiler katılmayınca sadece ata binmekle yetindim. Bizler için farklı bir deneyim ve güzel bir gün olmuştu.
Nehirden kaynaklanan, onun sağladığı olumlu şartlar nedeniyle adanın her tarafında farklı ve çeşitli bitkiler yetişmekte sadece ada değil, nehir boyunca etraf yemyeşil bir görüntü sergilemekte. Aynı zamanda Ukraynalıların buraya ilgi göstermesine neden olan çok uzun plajlara da ev sahipliği yapmakta. Adadan çok güzel görünen Dinyeper Hidroelektrik santralinin fotoğrafını da paylaşmak isterim. 1927-1932 yılları arasında yapılan santralin üzeri,nden karayolu da geçmektedir.