AKDAMAR ADASI- GEZGİN YÜZLER
AKDAMAR ADASI;
Dünyanın en büyük sodalı gölü unvanını taşıyan yerliler tarafından ise deniz olarak kabul edilen güzel Van gölümüzün üzerinde; Çarpanak, Adır, Kuş ve Akdamar olmak üzere dört ada bulunmaktadır.
Gevaş ilçesinden yaklaşık yarım saat süren keyifli bir motor yolculuğu ile ulaşılan Akdamar adası, sadece güzel manzarası ile değil, inanç turizminin de kaynağı olan, “Kutsal Haç Kilisesi” ile öne çıkmakta ve UNESCO Dünya Miras geçici listesinde yer almaktadır. Her güzel ve önemli yerde olduğu gibi burada da halk arasında pek çok efsane ve hikayeler anlatılmaktadır. En çok ilgi gören ve sevileni ise adada yaşayan güzeller güzeli Ermeni keşişinin kızı ile çevre köyden bir Müslüman delikanlının aşkı ve hazin sonlarıdır. Akdamar adının kelime kökeni Ermenice olup “Ak Tamar-güzel ada” manasına gelmektedir. Zamanla “Akdamar” olarak değişmiştir.
Rehberimizin, “İçi İncil, dışı Tevrat” olarak nitelendirdiği kilise; o dönem Van çevresinde hüküm süren Vaspurakan Ermeni Krallığı zamanında, Kral 1. Gagik tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin kitabesinden, burayı yapan kişinin de keşiş ve mimar Manuel olduğunu öğreniyoruz. 915 yılında başlayan kilise inşası, 921 yılında tamamlanmış, yapımı için zamanın en iyi ustaları getirtilmiştir. Ortodoks Ermeni Kiliseleri arasında önemli bir yere sahip olan kilisede Ermeni sanatının çok iyi şekilde sergilendiğini gördüğümüz gibi yapımında yer alan farklı kültürlere ait ustaların da izlerine rastlamaktayız.
O dönemde Vaspurakan Ermeni Krallığı, Abbasilere bağlıdır ve doğal olarak onların izinleriyle bu kilise yaptırılmıştır. Hatta Kilisenin doğu cephesinde, Abbasi Halifesi Muktedir’ e yer verilmiş ve Halife, cephenin ortasında bağdaş kurarak oturmuş şekilde tasvir edilmiştir.
Kıymetli, gösterişli ve dayanıklı olan Ahlat taşından yapılan Kilise, haç formu verilerek inşa edilmiştir. Merkezi kubbeli yapının tavan yüksekliği oldukça fazladır ve görünümünü çok daha etkili kılmaktadır. Dıştan da piramidal külah ile örtülmüştür. Apsis kısmı tamamen yenilenmiştir. İç bölümde, günümüze bir kısmı erişebilen ve kök boyaları kullanılarak yapılan freskler bulunmaktadır. Hz. İsa ve havarileri, Hz. Meryem ve melekler, Hz. İsa’nın mucizeleri, doğum sahnesi öne çıkan fresklerden bazılarıdır.
İlk yapıldığında saraya bağlı bir Kilise olarak inşa edilmiştir. Vaspurakan Krallığının yıkılmasının ardından kilise, 1131 yılında, Manastıra dönüştürülmüş ve burada eğitim de verilmeye başlanmıştır. Daha ileri yıllarda Ermeni Patrikliğinin de merkezi olmuştur. Manastıra dönüştürülmesi sonrası küçük gelen yapıya ilaveler yapılmıştır. İlk girilen ve Jamatun olarak adlandırılan kısım böyledir ve kiliseye ekstra alan kazandırmak amacıyla 1782 yılında sonradan ama yine Ahlat taşı kullanılarak yapılmıştır. Ayrıca I. Zacharias Şapeli, çan kulesi ve Aziz Stephanos Şapeli de sonradan yapılan ilavelerdir.
Manastırın eğitim amaçlı kullanılması için de Osmanlılar zamanında izin verildiğini 1884 yılına ait bir kitabeden öğreniyoruz. Tabii bu genişletmelerin yanında yaşanan deprem gibi doğal afetler sonucu zarar gören yapı pek çok kez tadilat görmüştür.
İçindeki fresklerin çok yıpranmasına karşın dış cephe ve üzerindeki rölyefler tüm ihtişamı ile güzelliklerini sergilemektedirler. Hristiyanların inandıkları; Matta, Luka, Markos ve Yuhanna olarak sıralayacağımız dört İncilin yazarlarının her birinin kubbenin altında rölyefini görmekteyiz. Dış cephedeki süslemeler büyük oranda eski Ahit’e dayanmaktadır. Orada adları geçen; Davut, Yunus, İlyas ve Musa Peygamberlerin rölyeflerini görmekteyiz.
Dış cephede yer alan kabartmalar sahneler şeklinde ve olaylar etaplar halinde canlandırılarak ortaya konmuştur. Bunlar;
*Kral I. Gagik’in Akdamar Kilisesi’nin maketini Hz. İsa’ya sunması sahnesi
*Yunus Peygamber sahnesi
*Hz. İbrahim, Hz. İshak ve on emri taşıyan Hz. Musa sahnesi
*Pantokrator İsa ve annesi Meryem sahnesi
*Vaspurakan Prensi Hamazasp ve kardeşinin sahnesi
*Davut ve Golyat’ın mücadelesi sahnesi
*İlyas Peygamber, Aziz Thomas ve Tseferatlı dul kadın sahnesi
*Adem ve Havva’nın yasak meyvayı yemeleri sahnesi
*Azizler
*Üç Musevi gencin fırına atılması sahnesi
*Aslan ininde Daniel Peygamber sahnesi olarak sıralayabiliriz.
Bu saydıklarımız gibi dini sahneler dışında; saray hayatı, av sahneleri, insan ve hayvan figürlerini de içeren dünyevi sahneler de canlandırılmıştır ki onu başka kiliselerden ayıran önemli özelliklerden biridir. Tabii bu sahneler, profesyonel bir rehber tarafından hikâye gibi ve gösterilerek anlatıldığında yaklaşık 1,5 saatin nasıl geçtiğini anlamadık.
Tarihinde Uzun yıllar metruk kalan bu kilise, maalesef 1951 yılında farklı başka yapılarla birlikte yıkım kararı alır. Kendisine çok şey borçlu olduğumuz Yaşar Kemal, uğraşarak ve yaklaşık 10.000 imza toplayarak yıkım kararının durdurulmasını sağlamıştır. O zamanlar ada, tamamen üzüm bağları ile kaplıyken bunlar sökülmüş ve yerine badem ağaçları dikilmiş.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, Ermeniler için bir nevi haç merkezi olduğundan belirli dönemlerde verilen izinler sonucu, Ermeni cemaati buraya gelerek ayin yapmaktadır.
Günümüzde, Kültür Bakanlığına bağlı bir Müze statüsündedir ve “Müze Kart” ile içeri girilebilmektedir. Müze çıkışında badem ağaçları altında çay, kahve içebileceğiniz bir kafe ve ufak bir hediyelik satış dükkânı bulunmaktadır. Umarız UNESCO geçici listesinden çıkarılarak hak ettiği daimî listeye girer.
.