DUBLİN-2 ( İRLANDA ) – ERTUĞRUL FIRATLI
DUBLİN-2 (İRLANDA ) – ERTUĞRUL FIRATLI
Kaleye gelmiştik ama epey de acıkmıştık. Hemen karşımıza çıkan bir Arap lokantası ve girişinde yazılan kebaplar, felafeller, humuslar bizi çekti. Sahibi yemeklerin hazır olmadığını fakat çok az beklersek çıkacağını söyleyince içeri girdik. Türk olduğumuzu öğrenince de ayrı bir ihtimam gördük.
Lokantanın hemen yakınındaki Dublin kalesi 13.yy’da daha önceleri Vikinglerin yaşadığı bölgeye kurulmuş, yapımı 1204 yılında Anglonormanlar tarafından olmuş. Savunma mekânı, hapishane, mahkeme, idari merkez gibi işlevlerde kullanılmış. Ortaçağ Kalesinin büyük bir kısmı 1684 yılında bir yangın
sonucu yok olmuştur. Yerine Gotik Revival tarzda yapılan kale günümüze kadar ulaşmıştır. Daha önce İngiliz hakimiyetinde olan kale, 1922 yılında bağımsız İrlanda devletine teslim edilmiştir. Turistik açıdan Dublin in en dikkat çekici noktalarından biridir ve her yıl yaklaşık bir milyondan fazla ziyaretçisi olmaktadır.
Record Tower; 1204 yılında inşa edilen kalenin kalıntısıdır. Çok güvenli ve sağlam olması nedeniyle bir dönem hapishane olarak kullanılmıştır.
Kale, Gotik Revival mimarisiyle dikkat çeken bir de şapele sahiptir. ( Chapel Royal ) Dış cephesinde yaklaşık 100 adet oyma baş figürüne sahip olan şapelin ahşap, taş ve vitray işçiliği de dikkat çekicidir.
Bedfort Kulesi yine Dublin Kalesinin bir parçası olup 1760 yılında inşa edilmiştir.
Kalenin girişindeki kapının üzerinde avukat Ünsal Aktaş ın çok ilgisini çeken, elinde terazisi ile fakat gözleri bağlı olmayan adalet heykeli vardı. Heykelin sırtı şehre dönük yapılmış bu da İngiliz hâkimiyetinin etkisiyle olmuş.
Başka bir girişin üstünde ise yanında aslan heykeli olan eli mızraklı bir savaşçı heykeli vardı. Yukarı avlu bugün
halen hükümetin çalışma ofisleri olarak kullanılıyor.
Kalenin hemen yanında eklenti olan Chester Betty Library mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 2002 yılında Avrupa’nın en iyi müzesi seçilen kütüphane edebiyat koleksiyoneri Alfred Chester Beatty’nin koleksiyonunu halka bağışlaması ile kurulmuştur.
Dublin in önemli yapılarından biri de yapım yılı 1030 olan Christ Churh Katedralidir. Bu bölge eskiden Vikinglerin yaşam alanı olduğundan, yürüme yolunda onlara ait figürler serpiştirilmiş ve çok hoş olmuş.
Aşağıda fotoğrafı görülen, İrlanda nın en büyük kilisesi olan St. Patrick Katerdralidir. 1191-1270 yılları arasında inşa edilmiştir. Gotik tarzdaki Katedral şehrin simgelerinden biridir.
Buradaki gezimizi tamamladıktan sonra hedefimize Guiness Storehaus’u koyduk. Yine yürüyerek gitmeye karar verdik, haritada bize yakın gibi gelse de epey yol yürüyerek bir nevi müze olan ve biranın bütün üretim aşamalarının gösterildiği yere geldik. Buğdayın üretilmesinden başlayarak biranın oluşumuna kadar tüm safhaların en ince
ayrıntılarına kadar uygulamalı anlatıldığı yerde ayrıca şimdiye kadar kullanılan aletlerin de sergisi bulunmakta. Buraya girmek için alınan biletlerin ücretine bira tadımı da dahil. Bütün geziyi tamamladıktan sonra 7. Kattaki
Gravity Bar’a çıkıp muhteşem manzara eşliğinde biranızı içebiliyorsunuz. Tüm şehri seyrederek yorgunluğumuzu attık. Bu arada da yağmur başladı. Dublin’i yağmursuz ve güzel bir havada yürüyerek gezmemiz bizim için çok büyük
bir şanstı. Yağmur, gideceğimiz yerlerin listesini tamamladıktan sonra başlamış, bizi üzmemişti. Buranın yeterince keyfini çıkardıktan sonra Dublin gezimizi burada kesip taksi çağırdık ve hava alanının yolunu tuttuk. Hesapladığımız zamandan da önce hava alanına varıp manzarası güzel olan bir yer seçerek, kahvelerimizi ısmarlayarak yağmurun tadını çıkardık. Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim; Dublin hava alanında bol miktarda tavşan vardı ve pistte rahat bir şekilde geziyorlardı.