GANJ NEHRİNİN MİSTİK HAVASI ( VARANASİ )-EMEL FIRATLI
GANJ NEHRİNİN MİSTİK HAVASI
VARANASİ-EMEL FIRATLI
Bazen öyle şeyler yaşar, öyle farklı şeyler hissedersiniz ki onu tekrar yaşamak, başkaları ile paylaşmak istersiniz ama maalesef bunları kelimelere dökmekte, anlatmakta yetersiz kalırsınız. Hatta tekrar aynı yere gittiğimde büyüsü bozulabilir mi, tekrar aynı şeyleri hissetmeyebilir miyim korkusu da yaşarsınız.
Hindistan’a ilk gidişimde Ganj nehrinde o sabah hissettiklerim benimle yaşayacak çok güzel anılarım fakat en azından bir miktar becerebilirsem sizlere de aktarmaya çalışacağım. ( Her gidişimde tekrar tekrar beni etkilemeyi başardı bu farklı ülke )
Varanasi’de Ganj nehri üzerinde güneşin doğuşunu seyretmek için çok erken saatlerde otelimizden ayrılıp yola koyulduk. Rehberimizin; “ayakkabılarınızın üzerine galoş, onun üzerine de uçakta dağıtılan çoraplarınızı giyin” uyarısı bana biraz komik gelmişti fakat karanlıkta Varanasi’nin dar yollarında yürürken bazen dayanılmaz boyutlara varan koku ve dönüş yolunda hava aydınlandığında gördüğüm manzaralar ile ne kadar haklı olduğunu anlamıştım (en azından ayakkabılarımız için).
Arabamızdan Ganj nehrine uzanan yoldaki yürüyüşümüz inanın serseme çevirmişti bizi. Ortalıkta hatta her yerde uyuyan insanlar, hayvanlar, size bir şeyler satmaya çalışan satıcılar, sabah hazırlığını yapan esnaf, Ganj’a ibadete giden Hindular, turistler ve her tarafta çöp yığınları anlayacağınız tam bir kaotik ortam. Ama ilginçtir bu karmaşanın içinde yine de bir farklı düzen vardı sanki.
Nihayet Ganj nehrine vardık. Etraf çok kalabalıktı, nehirde yıkanıp ibadet yapmaya gelen Hindular ki onlar için Ganj nehri çok kutsal hatta yaşlılığında buraya gelip ölümü bekleyen birçok Hindu var. Bu nehrin kenarında yakılmak veya başka bir yerde yakılmışlarsa da küllerinin buraya serpilmesi çok önemli bir ayrıcalık. Tüm bunlar için Ganj nehrine ibadete gelen insanlar ile onları gözlemleyerek fotoğraflayan ve bu olaylara tanıklık etmek isteyen turistler dolayısıyla ortalık mahşer yeri gibiydi. Nehrin kenarındaki Gatlarda (nehre inen sayısız basamaklar) tamamen insan doluydu. Ayrıca cenazelerini getiren Hindular da hazırlıklarını yapıyorlardı veya işlemlere başlamışlardı.
Bütün bunları nehrin üzerinden tekneden seyredeceğimiz için kıyıdan teknemizin olduğu yere gittik ve binmeden önce bir satıcıdan mumlar aldık. Bunlar karton pasta kalıpları gibi kalıplar içine yerleştirilmiş mumlar ve etrafında renkli, canlı çiçeklerden oluşmaktaydı.
Dizaynı gerçekten de çok zarifti, Ganj üzerine bu mumları yakarak bırakmak adetten. Düşünün tanyeri henüz ağırmamış. Her tarafı tütsü kokuları sarmış, nehrin kenarında cenazeler yakılmaya başlanmış ve onlardan da yoğun duman ve sandal ağacı kokusu yayılmakta. Fonda mistik Hindu ayin müzikleri eşliğinde su üstünde yüzlerce yanarak ve titreyerek yüzen mumlar, dua ve ibadet eden insanlar ve belki de onların yarattığı pozitif ortam. Birde sadece o güne has mıydı yoksa her gün mü öyle oluyor bilmiyorum ama bir sis tabakası vardı .Her şeyi sanki bir tül perdenin arkasından izliyormuşum gibi hissettim.
Bir an sanki her şey durdu, farklı bir alemde, farklı bir yerdeymişim gibi hissettim. Kulaklarımda ”oooommm” diye başlayan name beynimin içinde çınlarken, yanan mumlar su üstünde yüzerken, ibadet eden insanların ve yakılan cenazelerin sisler içindeki siluetleri, tadını asla unutamayacağım ve uzun bir süre keyfini çıkararak ve farklı bir haz alarak seyredeceğim anlar yaşadım. Sonra tekrar bu aleme dönüp anı yakalama telaşına kapıldım ki tam da güneş doğmaya başlamış etrafı daha da güzel bir hale getirmişti. Sizlerle paylaşacağım birkaç kareyi de o zaman çekebildim.
Bu şekilde Ganj’ın üzerinde güneşin doğuşuna da tanık olduk ve tadına doyum olmayan manzaraları kafamıza nakşettik.
Güneş doğduktan bir müddet sonra yalan yok işin büyüsü biraz bozuldu.
Hatta dönüş yolunda karanlığın örttüğü, gizlediği; kirlilik , pislik, kalabalık ve kaos daha çok gözler önüne serildi.
Ama ne ilginçtir ki bu kadar büyük sefaletin, açlığın, pisliğin ve yokluğun ortasında insanlar o kadar çok umutlu, dingin yaşıyorlar ki bu sefer kendi dünyanıza dönüyor ve bazı şeyleri sorgulamaya başlıyorsunuz.