MUSCAT ( UMMAN SULTANLIĞI – OMAN ) – EMEL FIRATLI
MUSCAT ( UMMAN SULTANLIĞI – OMAN ) – EMEL FIRATLI
Umman Sultanlığı hakkında yaptığımız ön bilgilendirme sonrası, başkent Muscat ile yazılarımıza devam etmek istiyorum. Başlamadan belirtmek isterim ki; daha önce ziyaret ettiğimiz pek çok Arap ülkesinden çok daha fazla kendimi rahat hissettim. İnsanların sıcaklığı, gülümseyerek yaklaşımları, kadınların öz güveninin yüksekliği, toplumun her alanında hayatın içinde oluşları, suç oranının neredeyse sıfır oluşu ve Türkleri çok sevmelerinin bunda payı büyük sanırım.
Başkent; Arabistan yarımadasının güneydoğu sahilinde konumlanmış olup Umman Körfezinde sahili olan en büyük şehridir. Zaten ülkenin neredeyse 1/3 ü başkentte yaşamaktadır. Muscat nüfusunun sadece 1/3 ü Ummanlı, geri kalan nüfus ise dışarıdan gelenlere aittir. Ülkede, yüksek binalara pek izin verilmediği gibi Umman’ın renkleri
dedikleri açık bej ve beyaz renkler ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Böylece, her yerde gözü yormayan bir uyum sağlanmaktadır. Park, bahçe düzenlemesine de ayrıca çok önem verdiklerini belirtmek isterim. Gezimize, Sultan Qaboos Ulu Camisi ile başladık.
SULTAN QABOOS CAMİİ;
1991 yılında Sultan Qaboos, annesi adına bir Cami yaptırmak ister ve bunun için birçok mimarın katıldığı bir proje yarışması düzenlenir. Londra da yaşayan fakat Ummanlı bir mimar yarışmayı kazanır ve 1995 yılında yapımına başlanır. Yapımı altı yıl süren Cami; Sultanın 30. Saltanat yılında ve bizzat kendisinin katılımıyla, ibadete açılır. Sultan, 2020 yılında vefat ettiğinde de cenaze namazı bu Camide kılınmıştır. Sultan, kendi bütçesinden kullanmak suretiyle ve her şeyin en iyisini getirterek Camiyi yaptırmıştır.
Biri daha büyük olmak üzere beş minareye sahiptir ve İslam’ın beş şartını temsil etmektedir. En büyük minarenin uzunluğu 91,5 metre, diğerleri ise 45 metre yüksekliğindedirler. 416.000 metre karelik bir alana yerleşen Camide, avlu da göz önüne alınırsa; 20.000 kişi, ibadet edebilmektedir. Camini etrafında oluşturulan koridorlar ona çok ayrı bir güzellik katmaktadır.
Zeminde kullanılan mermerler; İtalya’dan getirilmiş olup nemi içine alan ve böylece üzerine bastığınızda serinlik hissi veren yapıya sahiptir. Bizzat deneyimlediğimi ve gerçek olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ayrıca; kullanılan mermerlerin parlaklığının da çok güzel olduğunu belirtmeliyim.
Caminin esas bölümü; 71 X 71 ölçülerinde olup 6.500 kişi kapasitesindedir. Duvarlardaki mozaikler; 8 milyon parçadan oluşmaktadır ve İran’dan gelmiştir. Halı; yekpare olup tamamen burası için yaptırılmıştır. 600 İranlı kadın, 4 yıl boyunca bu halıyı 85 ayrı parça olarak dokumuş, daha sonra Camide birleştirilmesi yapılmıştır. Halı toplam 1.700.000 düğüme sahiptir ve doğal boyalardan faydalanılmıştır. Halının orta kısmındaki desende ise; İsfahan’daki Caminin kubbesinden, ahşap tavan ise buradaki bir kaleden esinlenilmiştir.
8 ton ağırlığındaki avize; Avusturya’dan getirilmiş savarovski taşlardan yapılmış olup 1122 ampul kullanılmıştır. Avizenin içinde 7-8 kişinin yürüyebileceği merdiven sistemi vardır ve böylece bakımı rahatlıkla yapılabilmektedir. Ayrıca 34 adet küçük avize de bulunmaktadır.
750 kişilik kadınlar bölümünde; 9 adet Türk avizesi bulunmaktadır. Kapı ve tavanlarda kullanılan ahşap; tik ağacından olup Burma’dan getirtilmiştir.
Camide; pek çok medeniyetin izlerini yansıtmak istemiş, bu nedenle de Hıristiyanlık ve Afrika etkileri de vurgulanmış. Burası, sadece bir ibadet yeri olmayıp, öğrenim amacıyla da kullanılmaktadır. Dünyanın farklı yerinden gelmiş öğrenciler, eğitim almaktadır. 20.000 kitaptan oluşan zengin bir kütüphanesi de bulunmaktadır.
Hindistan’dan getirilen asoca ağacı ( saraca asoca – ashoka ) burada önemli olup özellikle Kraliyet ailesine ait yapılarda veya önemli binaların etrafında süsleme amacıyla kullanılmaktadır. Hindistan’da da kutsal kabul edilmektedir.
Caminin olduğu bölgede, adliye binası ve devlet daireleri de bulunmaktadır.
Muscat’ın balık pazarı; yerel halka yönelik çalışan, pek çok balığın, deniz ürününün geleneksel olarak sergilendiği ve satıldığı, ilginizi çekecek bir mekan. Rehberimizin söylediğine göre, gezmek istiyorsanız çok geç saatlere kalmamanız gerekiyor çünkü sabah saatleri, alış verişin en canlı olduğu zaman dilimi ve saatler ilerledikçe kalabalık ve satış azalıyor. Balık pazarının arka kısmında ise; sebze – meyve satış reyonları bulunmaktadır. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim; Umman gezisi boyunca, balık ve deniz ürünlerinin çok farklı çeşitlerini gerçekten uygun fiyatlarla yemek şansımız oldu. Hatta; çölde evine misafir olduğumuz Bedevi kadının sofrasında bile balık vardı.
Balık pazarı ziyaretinden sonra buraya çok yakın konumda olan; çeşit çeşit hediyelik eşyaların yer aldığı görsel şölen sunan, “ Muttrah Souk” veya”Muscat Souk” ( souq ) denilen çarşısına dalarak çok zevkli saatler geçirdik. Corniche denilen ve deniz kenarında yürüyebileceğiniz sahil şeridinin de başlangıç kısmında yer almaktadır. Aşağıda paylaşımını yaptığım kapıdan girilen, tavanı ahşap süslemeli çarşı, dar sokaklara ayrılmakta ve özellikle; tütsü,
buhur ve buhurdanlıklar, parfüm, baharat, geleneksel tatlıları olan helva, gümüş takılar ve geleneksel hançerleri satılmaktadır. Gözlemlediğim kadarıyla; malların çoğu, Hindistan, Çin gibi ülkelerden gelen ithal ürünler olup yerli mallar daha kısıtlı. En çok hoşumuza giden de; dishdasha denilen geleneksel erkek kıyafetlerinin tamamlayıcısı olan ve özel günlerde takılan bir çeşit hançer olan “khanjar” alan bir Ummanlı ile sohbetimiz ve bu anı fotoğraflamamızdı. Tabii ki asla unutmamanız gereken; bu coğrafyanın olmazsa olmazı; “ pazarlık” etmektir.
AL ALAM SARAYI
Aslında burası, 18. Yy. da yapılmış olan bir saraydır. Yıllar sonra Sultan Qaboos, tahta çıktığının ertesi yıl ( 1971 ) burayı restore ettirmiştir. Altın ve mavi renklerin hakim olduğu bölümleri aslına uygun bırakmışlardır ki zaten buralar sarayın en belirgin özelliğidir. Onun dışında genel olarak sadelik hakimdir. Beyaz binaların çoğu; Devlet adamları gibi önemli konukların ağırlandığı özel konaklardır. En son Belçika Kralını ağırlamışlar. Aynı zamanda burası; bayrak kapısı ve sarayı olarak da bilinmektedir. Eğer bayrak direğinde bayrak yoksa; Sultan ülke dışında demektir ki, bizim ziyaretimiz sırasında, kendisi Almanya’da olduğundan direkte bayrak dalgalanmıyordu.
Sarayın, sağında ve solunda olmak üzere iki kale bulunmaktadır. ( Jalali ve Mirani Kaleleri ) Deniz tarafından gelecek olan saldırılara karşı, gözlem ve savunma amacıyla Portekizliler tarafından yapılmışlardır. İçine girilip gezilemeyen kaleler; daha çok Osmanlılardan korktukları için yapılmış. Nitekim, Piri Reis burayı ele geçirmiş, Portekizliler ise, 1-2 sene içinde geri almışlardır.
Bu bölgede aynı zaman da, vergi ve finans ağırlıklı Devlet daireleri bulunmaktadır. Yine burada yer alan Müzede; silahlar, minyatür eserler, Rusya dan bir çağdaş sergi ile tarih öncesi dönemden başlamak üzere, Umman tarihine ait eserler sergilenmektedir.
OPERA BİNASI;
Muscatta beni en çok şaşırtan, Arap Yarımadasının “ilk opera binası” unvanını
taşıyan, böylesine güzel bir kompleks ile karşılaşmak oldu. Dışarıdan kale gibi görünen bina, 2011 yılında bizzat Sultan Qaboos tarafından açılmış, bütçesi de tamamen kendisi tarafından karşılanmıştır.
Ana binanın yanında, daha küçük konserler için yeni bir bina daha yapılmıştır. Güzel Sanatla binası ile opera binasını birbirine bağlayan bir üst geçit bulunmaktadır. Sadece Kraliyet ailesinin kullandığı ayrı bir yol da bulunmaktadır.
Tavan süslemesinde; eski bir kale olan Jabran dan esinlenmiş olan binada; 1.100 koltuk bulunmaktadır. Koltukların arkasında bulunan ekranlarda, icra edilen eserlerin tercümelerini de takip etme imkanınız bulunmaktadır. Üç ışıklı olan yer, Sultan için ayrılmış olup yan localar da kraliyet ailesine aittir.
Dekor için sahnede büyük bir derinlik bulunmaktadır ve hareketli yapıya sahiptir. Ön kısmı asansörlü olup orkestra canlı olarak aşağıda müzik icra etmektedirler.
Opera binası içinde; Sultanın özel koleksiyonunda yer alan, bazıları da ve Avrupa nın değişik bölgelerinden kendisine hediye edilen ve yaklaşık 200 yıllık enstrümanların sergilendiği bölüm gerçekten dikkat çekicidir. En çok dikkat çeken parçalar arasında; 1872 yılında Fransa’da yapılmış porselen trompet ile İngiltere’de yapılmış iki enstrümanın bir arada olduğu parçadır. Opera dışında farklı konserler de icra edilmektedir. Ayrıca halkı buraya çekmek için ücretler makul tutulmakta ve cazip hale getirilmektedir.
İlginç bir bilgi olarak paylaşmak isterim ki; kötü şans getirmemesi için 13 numaralı koltuk bulunmamakta, onun yerine “12-A” koltuğu bulunmaktadır. Burası bir kompleks gibi olup aynı zamanda, lüks mağazaların bulunduğu alış veriş merkezi ile yine fiyatların oldukça yüksel olduğu kafe ve restoranlar bulunmaktadır.
Korniş
Balık pazarı ve Mutrah Çarşısının olduğu kısımdan başlayan ve yaklaşık 3 km. uzunluğunda olan korniş gerçekten çok zevk alacağınız bir yürüyüş rotası olacaktır. Üzerinde birkaç park yer alan bu rotada aynı zamanda denize girebileceğiniz bir kumsal da bulunmaktadır.
( MARİNA )
Umman genel yazımızda da vurguladığımız gibi; Ummanlılar, tarihleri boyunca denizcilikte çok başarılı olmuşlardır. Aşağıda paylaştığım fotoğraflarda yer alan gemi; 1981 yılında, o zamanın şartlarına ve tekniklerine göre yeniden yapılmış ve Çine kadar gitmeyi başarmıştır. Kendisi orijinal olup 9.600 km. yol kat ederek 8 ayda Çine ulaşmıştır.
Ummanlıların tarihi başkentlerinden biri olan “ Suhar” adını taşımaktadır. Geminin alt kısmındaki delikler; geminin Umman tekniği ile yapıldığının en belirgin göstergesidir. İki tahtanın birleştirilmesi için açılan deliklerden çapraz olarak kokonat lifleri ile birleştirilmekte imiş. Suya giren kokonat lifleri şişerek daha sağlam hale gelmekte, eğer deforme olursa çok rahat tamir edilebilmekte imiş.
Şehrin gösterişli semtlerinden biri olan Almouj dan birkaç kare ile yazımı bitirmek istiyorum.