NİAGARA ON THE LAKE ( NOTL ) ( KANADA ) -GEZGİN YÜZLER GRUBU
“NİAGARA ON THE LAKE” KASABASI ( ONTARİO ) – GEZGİN YÜZLER GRUBU
Niagara Şelalesini gezdikten sonra yaklaşık 20 dakika uzaklıkta olan Niagara-On-The-Lake Kasabasına gittik. Burası, yeşillikler ve çiçekler içinde, çok zevkli, güzel evleriyle adeta bir masal şehri gibiydi. Orada geçirdiğimiz, tadına doyamadığımız birkaç saat bizde çok güzel anılar bıraktı, sizlerle de paylaşmak isteriz.
Güzelliğinin yanında tarihsel açıdan da çok önemli bir yer burası. A.B.D den kaçan ve Kraliyete sadık kalanların gelip yerleştiği bir yer, sonra daha da önem kazanıp, 1792 yılında Yukarı Kanada’nın ( Upper Canada- şimdiki Ontario ) başkenti oluyor ve Yukarı Kanada nın ilk parlamentosu burada açılıyor. Ancak daha sonra güvenlik nedeniyle başkent, o zamanki adıyla York’a yani Toronto’ya taşınıyor.
Şelalenin ırmak olarak göle doğru devam ettiği ve göl ile birleştiği yerde bulunan bu güzel kasaba, özellikle 1850 ve 1860 lı yıllarda gelişmeye başlıyor. Halen İngiliz tarzı yaşamın hakim olduğu kasaba, tam bir sayfiye yeri. Victoryen tarzdaki evlerin her biri ayrı ayrı çok güzel olup bahçe dizaynları da müthişti. Bu arada belediye evlerin güzelleştirilmesi için destekte bulunuyormuş.
Niagara- On-The-Lake kasabasının meşhur olmasında “Shaw Festival” nin katkısı oldukça büyük. Her yıl, nisandan kasım ayına kadar, kasabadaki 3 mekanda; George Bernard Shaw’ a ait eserlerin sergilenmesi ile gerçekleşmektedir. 1962 yılında başlamış ve her yıl tekrarlanmaktadır. Sadece tiyatro değil pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır.
Bu arada, Bernard Shaw’ın bir kafesi vardır. Hatırlanacağı üzere kendis; İrlandalı bir yazar olup altmıştan fazla eseri bulunmaktadır. 1925 te “Jan Dark” oyunu ile Nobel Edebiyat Ödülünü, 1938 de ise “Pygmalion” ile Oscar Ödülünü alan çok başarılı bir sanatçıdır.
İklim açısından Kanada geneline göre daha şanslı olup bölgede üzüm bağları bulunmaktadır. Şarapçılık açısından iddialıdırlar ve buraya özgü 60 ın üstünde marka bulunmaktadır. Hatta sadece belirli müşterileri için üretim yapanlar vardır. Burada turistik etkinliklerin içinde bağları ziyaret bulunmaktadır. Şehir içinde bazı firmaların tadım ve satış bölümlerine de rastlayacaksınız.
Buranın en ünlü ve biraz da pahalı şarabı “İce Wine “ olarak geçmektedir. İlginç olanı, bu şaraplar donmuş üzümlerden yapılmaktadır. Üzüm donduktan sonra şekerlenmekte ve bu şekerlenmiş üzümden de İce Wine denilen bir tür tatlı şarap elde edilmektedir.
Kasabaya büyük araçların girişi yasaklanmış, ulaşım her 5 dakikada bir kalkan ücretsiz shuttle ile sağlanmaktadır. Ayrıca fayton hizmeti verilmektedir.
Gelelim şimdi şirin kasabanın tanıtımına;
İlk olarak nehir ve gölün birleştiği yerden başlayalım. Gölün karşısındaki topraklar Amerika ya ait olup bir Amerikan Kalesi görülmektedir. Buradan bir video da paylaşmak isteriz.
Şehrin en önemli caddesi; Queen Street tir ve tarihi binaların çoğu bu cadde üzerinde sıralanır. Saat Kulesi ( Cenotaph ) ana cadde üzerinde olup şehrin simgelerinden biridir.
Saat Kulesinin hizasında bulunan eski bina 1847 tarihli eski adliye binasıdır.
En dikkat çekici yapı ise; 1864 yılına tarihli Prince Of Wales Hotel dir. İç döşemesi ve mobilyaları ile hala geçmişte hizmet veriyor gibidir.
Şehrin diğer önemli caddeleri ise; King Street ile Market Street tir.