OMO VADİSİNİN KADİM VE OTANTİK HALKLARI İKİNCİ BÖLÜM – ETİYOPYA ( ETHİOPİA ) (GEZGİN YÜZLER GRUBU) EMEL FIRATLI – ERTUĞRUL FIRATLI – ÜNSAL AKTAŞ
OMO VADİSİNİN KADİM VE OTANTİK HALKLARI – İKİNCİ BÖLÜM ETİYOPYA ( ETHİOPİA ) ( GEZGİN YÜZLER GRUBU) EMEL FIRATLI – ERTUĞRUL FIRATLI – ÜNSAL AKTAŞ
Mursileri ziyaret ettikten sonra, Jinka – Turmi yolu üzerinde yer alan Dimekaya gittik. Burada, yerel halkın alış-veriş yaptığı bir Pazar kurulmaktadır. Değişik kabilelerden gelen insanları bir arada ve alış- veriş esnasında gözlemlemek, satılan sebze-meyvelerin ve yiyecek dışında sergilenen objelerin neler olduğunu gözlemlemek farklı bir deneyim kazandırmaktadır. Bu pazarda ayrıca el işçiliği ile üretilen turistik eşyalar da sergilenmekte ve satılmaktadır.
Dimeka Pazarı sonrası, o gece konaklayacağımız Turmiye devam ettik. Burada da “Emerald Lodge” zincirinden bir otelde konaklama yaptık. Turmi, Kenya sınırına çok yakın konumlanan, sık sık elektriklerin kesildiği, telefon
hatlarının olmadığı ufak bir şehir. Ancak baz istasyonları kurulduğundan, cep telefonları ile görüşme yapabiliyorsunuz. Belirli yerlere yeni yapılan asfalt yol, ulaşımı kolaylaştırmaktadır. Yol üzerinde ilgimizi çeken ve sizlerle paylaşmak istediğimiz termit yuvaları çok ilginçti. Bunlara termit kuleleri demek daha doğru olacak sanırız. Yine güzergahımız üzerinde, yerel halka ait güzel kareler yakaladık.
Bu bölgede; Hamer, Dassanech gibi halkların yaşıyor olması, turistler için bir çekim merkezi olmasını sağlamaktadır. Dünya Kültür Miras Listesinde bulunan Dassanech’ler, aşağı Omo Vadisinde Omorate olarak adlandırılan bölgede, Etiyopya ve Kenya sınırının her iki tarafında da yaşamaktadırlar.
DASSANECH KABİLESİ;
Sabah kahvaltı sonrası, kayıkla Omo nehrinin üstünden karşı tarafa doğru geçerek, Dassanech halkının yaşadığı bir köye gittik. Geçtiğimiz yerin hemen aşağısında Kenya sınırı yer almaktadır. Omo nehrinin geçtiği vadi ve daha sonra Turnaka Gölüne ulaştığı yerde oluşan delta, Dassanech Halkının bölgesidir. Zaten kabile adlarının anlamı da “Delta Halkı” demektir.
Bir kısmı Etiyopya’da, diğer kısmı ise yine aynı bölgede ancak Kenya topraklarında yaşamaktadırlar. Kenyada yaşayan Dassanech Halkına, Merile denmektedir. 2007 kayıtlarına göre; Etiyopya ve Kenya’da yaşayan Dasanechlerin, toplam nüfusu yaklaşık olarak 50.000 kişiymiş. Kenya topraklarına 30 km. mesafedeki yaklaşık 400-500 kişinin yaşadığı köye gitmek için nehirden geçmek gerekiyor. Bunun için de, büyük yekpare ağaç gövdelerinin içi oyularak yapılan otantik ince, uzun kayıklar kullanılmaktadır. Fotoğraftan da göreceğiniz üzere oldukça ilkel görüne bu kayıklarla rahat bir şekilde karşı tarafa geçtik. En kötü tarafı, oldukça derin ve dibine yaprak serilmiş olan kayığın içine oturmak ve sonrasında ayağa kalkmak oldu.
Omo nehrini geçtikten sonra köye doğru bir müddet yürüdük. Bu yürüyüş sırasında daha önceki köy ziyaretlerinde de olduğu gibi önce çocuklar tarafından karşılandık. Neredeyse her birimizin elinden tutan çocuklar eşliğinde köye ulaştık. Aşağıdaki fotoğraf, köy ziyareti boyunca yanımızdan ayrılmayan hatta bir sonraki mola yerimize kadar gelen sevimli Dassanech çocuğuna ait. Bizleri en çok etkileyen ve içimizi acıtan köy ziyaretlerinden birini gerçekleştirdik.
Derme çatma olup bazı yerlerinde çalı çırpı bazı yerlerinde teneke ve hayvan derileri ile kaplanmış ama neredeyse içi görülecek kadar kötü kulübelerde yaşam savaşı vermekteydiler. Fakirliklerinde yaşam alanlarının etkisi de bulunmaktadır. Her ne kadar “delta halkı” olarak adlandırılsalar da, delta da yaşasalar da burası aslında çok kurak ve çok sıcak bir bölgedir. Bundan dolayı da yarı göçebe olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Temel geçim kaynaklarını; tarım ve hayvancılıktan, son zamanlarda da giderek artan şekilde balıkçılıktan sağlamaktadırlar.
Yaşadıkları fakir köylerinin tam aksine kendileri son derece renkli insanlar. Hem erkekleri hem de kadınları; boyunlarına, bileklerine, kulaklarına rengârenk boncuklardan yaptıkları takıları takarak çok hoş bir görünüm arz ediyorlar. Kadınların üst kısımları tamamen çıplak olup bellerine etek şeklinde bir kumaş bağlamaktadırlar. Bu kabile insanları da vücutlarında kesiler yaparak şekilli yaralar oluşturuyorlar ve bunu güzellik unsuru olarak kabul ediyorlar.
Diğer kabilelerde olduğu gibi burada da çok eşlilik söz konusudur. Ancak her bir eş, çocukları ile beraber kendine ait bir kulübede yaşamaktadır ve erkek evlendiği her kadına bu olanağı sağlamak durumundadır.
Dassanechlerin en tipik özellikleri hem kızlar hem de erkekler için geçerli olan sünnet törenidir. Ancak özellikle 10-12 yaşına gelen kızların sünnet edilmesi, onların evliliğe hazır olması ve daha makbul bir statü kazanması için önemlidir. Tören sonrası deri etek giyebilmekte ve evliliğe hazır olmaktadır.
Yine kız çocukları olan babalar ve aileler için çok önemli bir tören olan “Dimi” gerçekleştirilmektedir. Baba, kızının ileri yaştaki evliliğini ve doğurganlığını önceden kutsamak için tören düzenler. Bu tören esnasında yapılanlar ve kesilen hayvanlar, bir bakıma kızın babasını ilerde alacağı başlık miktarının da göstergesi olmaktadır. Bu törende; müzik eşliğinde danslar yapılmaktadır. Bize ve bir başka turist kafilesine benzer şekilde dans ederek güzel bir gösteri yaptılar.
Dassanech kabilesi ziyaretini tamamladıktan sonra tekrar otelimizin de olduğu Turmiye dönerek yakınlardaki Hamer köyüne gittik. Afrika’da ve etiyopya’da her an sürprizlere açık olmanız gerekir. Yolunuzu bir akbaba kesebilir. Bazen tamamen kurumuş dere ve nehir yataklarından geçer, ancak yağmur yağdıktan sonra aynı yerde mini şeleleler ile karşılaşabilirsiniz.
HAMER KABİLESİ;
Toplam nüfusları 50.000 civarında olan Hamer halkını tanımak için, otelimizin yakınında ve yürüme mesafesinde olan bir köye gittik.Etrafı çitlerle çevrilmiş bir alanın içine yapılmış kulübelerinden oluşan Hamer köyü, diğer kabileler ile kıyaslandığında, bize dikkat çekici şekilde daha temiz ve düzenli göründü. İnsanları da sıcak ve güler yüzlüydü.
Ağırlıklı olarak hayvancılık ve arıcılık, kendilerine yetecek kadar da tarım ile uğraşmaktadırlar. Geçimlerinin esas kısmını hayvancılık oluşturduğundan, mevsime ve hayvan otlatma durumuna göre de yarı göçebe bir hayat sürmektedirler.
Saçlarını ve vücutlarını, hayvansal yağlar ve kırmızı topraktan elde ettikleri boyalar ile renklendiren Hamer halkı, aynı zamanda rengârenk boncuklardan yaptıkları takıları da bolca kullanıyorlar. Evli kadınların boynunda “esente” denilen demir halkalar bulunmaktadır. Ancak, bu halkaların önünde fotoğraftaki gibi bir çıkıntı bulunursa, o işaret
kadının, bir erkeğin ilk karısı olduğunu göstermektedir. Bu, bir ayrıcalık ve toplum içinde önemli bir statü sebebi olmaktadır. Çok eşliliğin olduğu Hamer Kabilesinde, bir erkeğin ilk evliliğinden sonraki eşleri bu kolyeden takamamaktadır. Hamer erkeği, 4 kadınla evlenebilmektedir.
Yine Hamer kadınlarının ve kızlarının giydiği, keçi derisi üzerine rengârenk boncuklarla ve deniz kabukları ile süsledikleri çok değişik bir üstlük giymektedirler. Bu bazen kısa, bazen de uzun olabilmektedir. Hamer kadınlarının sırtlarında, kollarında çok fazla miktarda kırbaç yarası bulunmaktadır. Evlenmeden önce kızların; kendi babası ve erkek kardeşleri onları kırbaçlamaktadırlar. Daha sonra bu yaraların izleri kalmaktadır. Bu kızların rızası, hatta yoğun isteği ile gerçekleşmektedir. Ne kadar çok yaranın izi kalırsa, acıya olan dayanıklılığı nedeniyle, hem kendileri hem de erkekler tarafından o kadar makbul ve havalı kadın olarak kabul edilmektedirler. Bu kırbaçlama işlemi daha çok; erkeklerin, ergenliklerini ispatlamaya yarayan boğa atlama törenine denk gelmektedir.
Ergenliğini ispatlamak isteyen genç veya gençler, bunu beyan ettikten sonra tören düzenlenir. “ Ukili Bula “ adı verilen bu törenler, yılda bir kez ve ekim – kasım aylarında yapılmaktadır. Tören öncesi, gence yakınlığını ve desteğini göstermek isteyen kadınlar, kırbaçlanma isteğinde bulunacak ve gerçekleştirilecektir.
Sınavdan geçecek gencin arkadaşları, standart bir rakamı olmayıp yaklaşık 8-10-12 kadar boğayı arka arkaya dizmektedirler. Bu boğaların, kafa ve kuyrukları gencin arkadaşları tarafından sıkıca tutulmakta, böylece bir kaza olması engellenmektedir. Tamamen çıplak olan genç, hiç düşmeden ve en az 4 kez bu boğaların üstünden atlamak zorundadır. Başarılı bir şekilde atlamayı gerçekleştirirse, ergenliğini ispat etmiş olur. Böylece, “ maza” ünvanını alarak, hayvan sahibi olmaya, ev kurmaya ve evlenmeye hak kazanmış olur. Eğer başarısız olursa, bu onun için büyük bir utanç kaynağıdır ve şansını tekrar denemek için bir sene daha beklemek zorundadır.
Kabile ziyaretlerimiz sonrası, Turmi şehrinin hastanesine de uğradık. Burada ağırlıklı olarak kadın – doğum ve çocuk hastalar bulunmaktaydı. Ancak ne yazık ki, hastaların da hastanenin de durumu içler acısıydı.
Aslında programımıza; Arbore ve Karo Kabileleri ziyareti de dahildi. Ancak, Omo Vadisinde bazen yağmur mevsimi erken başlayabildiğinden ve yağmur sonrası, zaten çok kötü olan yolların çamur ve su birikintileri nedeniyle hiç geçilemez olmasından dolayı, biz de yağmurdan etkilenip bu iki kabile ziyaretini gerçekleştiremedik.
Bu bölgede son 200 yıldır sayıları azalmakla birlikte yine de; fil, babun, leopar, nil timsahı, gergedan, çita, çeşit çeşit geyikler, yaban domuzu, su aygırı, kudu, aslan, zürafa, çeşitli maymunlar vs. yaşamaktadır. (Rehberimizin söylediğine göre; son 200 yılda, hayvan popülasyonunun % 90 ı ölmüş.) Geziler esnasında ve otelde özellikle babunlar ve yaban domuzları ile sık sık karşılaştık. Hatta, yemek esnasında özellikle sabahları, masalara saldırmalarını engellemek için görevliler nöbet tutmaktaydılar. Belirtmeden geçemeyeceğim; gezgin yüzler grubu olarak, otel sahası içinde yemek salonuna giderken elimizdeki yemek torbası nedeniyle bir babun tarafından kovalanıp gerektiğinde çok hızlı koşabileceğimizi test etmiştik.
Bu halkların yaşamı; 2015 yılında devreye alınan, Gibe-3 barajı ile yavaş yavaş değişiyor. Baraj ile birlikte burada şeker pancarı tarlaları ve fabrikaların yapımı ve dolayısıyla onların da buralarda çalışması ön görülüyor. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde buraların tamamen değişeceği de tahmin ediliyor.
Ertesi gün; Afrika ve Etiyopya nın renkli dünyasına veda etme ve dönüş yolculuğuna başlamak için erkenden yola koyulduk. Önce Arba Minch, arkasından da başkent Addis Ababay’a doğru alınacak 705 km. lik uzun bir yolumuz vardı.
Yolculuğumuz esnasında; Alaba halkı hakkında bilgi almak için, onların bir köyünde mola verdik. Alaba halkı, özellikle evlerinin içlerini ve dışlarını boyamaları ile dikkat çekmektedirler. Bu evler, onlar için itibar ve zenginlik göstergesi olmaktadır. Hava şartları ve yağmurlardan etkilenen boyamalar, her yıl düzeltilmektedir.
Sazlardan dairesel şekilde inşa ettikleri, çatısı çok hoş olan kulübelerinin iç ve dışını boyayabilmek için sıvarlar. Bu kulübelerde pencere olmayıp, içerde ortada çatıyı tutan bir orta destek direği bulunmaktadır. Sadece bir kapısı bulunmakta ve altından gelen ışık kadar ev aydınlanabilmektedir.
Daha çok; siyah, beyaz ve kırmızı rengin hakim olduğu bu süslemelerde, günlük hayatta kullandıkları nesneler, olaylar ve çevreleri resmedilmiştir. Bize en ilginç gelen figürlerden biri de helikopter olmuştu.
Bu halk, çoğunlukla Müslüman olup, Cushitic gruba dahil bir dil konuşmaktadırlar. Belirleyici ve ilginç özelliklerinden biri de, erkeklerin giydiği ve “ Koomita ” adı verilen ilginç şapkalardır.
Yolculuğumuzun en güzel molalarından birini de; Rift Vadisinin kuzey kısmında yer alan ve göller açısından çok zengin olan, “Göller Bölgesi “ olarak adlandırılan bölgenin, tatlı su göllerinden biri olan Ziway Gölünde verdik. Hatta burada, göl üzerinde tekne ile bir gezinti gerçekleştirdik.
440 km. karelik bir alana sahip olan bu güzel göl, deniz seviyesinden 1600 metre yukardadır. En derin yeri 9 metre olup özellikle, su aygırları ve çok farklı kuş türlerinin gözlemlenmesine olanak sağladığından turistlerin ilgisini çekmektedir. Üzerinde beş adet volkanik ada da barındıran gölde; pelikan, leylek, balıkçıl ve özellikle Afrika Marabous olmak üzere çok sayıda ve farklı kuşları gözlemleme imkânı bulunmaktadır.
Bu göldeki tekne gezimizin en heyecanlı anlarından biri de, su aygırlarını gözlemlememiz ve fotoğraflamamız idi.
Akşam saatlerinde ulaştığımız Addis Ababa’da akşam yemeğimizi, yöresel dansların yapıldığı bir mekânda aldık. Programın bitimi ile de hava alanına transfer olup güzel anılarla dönüş yolculuğuna başladık.