WİELİCZKA TUZ MADENİ ( POLONYA ) – EMEL FIRATLI ( MAĞARALAR DİZİSİ-1)
WİELİCZKA TUZ MADENİ ( POLONYA ) – EMEL FIRATLI
Yapmayı planladığım mağaralar serisinin ilki olarak seçtiğim Wieliczka aslında bir tuz madeni. Ancak şu anda müze olarak hizmet vermekte ve bazı bölümleri ise inanın değme sanat galerileri ile yarışacak güzellikte. Hadi anlatmaya başlayalım;
Polonya’nın Krakow şehrine 10 km. uzaklıkta olan bu tuz madeni 13. Yy. da faaliyete geçmiş ve 800 yıl buradan tuz çıkarılmış. Dünyanın en eski tuz madenlerinden biri olup, 1996 yılına kadar da bazı galerileri çalışmaya devam etmiş. 1992 de büyük bir su baskını yaşanmış, çökmeler olmuş. Ayrıca zaten tuz ekonomik getirisini de tamamladığından kapatılmış ve küçük bir bölümü müze olarak açılmış.
Küçük bir bölümü diyoruz çünkü yer altındaki galerilerin toplam uzunluğu 300 km’yi buluyor. Oysaki girip gezebildiğimiz bölüm sadece % 2 si. Burayı ilginç kılan; sadece tüneller ve bölümler değil, sanat eseri niteliğinde heykellerdir. Maden işçilerinden biri tuzdan ilk heykelleri yapmaya başlıyor, daha sonra bunlara yenileri ekleniyor. Profesyonel sanatçıların eserlerinin de eklenmesiyle maden, sanatsal bir kimliğe kavuşuyor. Bu yüzden de 1978 yılında Unesco Dünya Miras Listesine alınıyor.
Burada yaşanan üzücü olaylar da mevcut, mesela madende çalışan işçilerin % 10 u burada ölmüş. İş kazaları yanında, maden şartları ve nemli hava da diğer etkenler arasında. Taşımacılık işinde kullanılan atların bir kısmı da aynı şartlardan dolayı ölmüş.
Polonya ‘yı; ben, abim ve eşim birlikte kendimiz gezdik. Gitmeden önce internetten, içeriye girişte grupların daha öncelikli olduğunu okumuştum ve Polonya’ya gider gitmez, ön rezervasyon yaptırdığımız tur şirketine kaydımızı yaptırdık.
Planlanan gezi günü bizi otelimizin lobisinden aldılar ve grubun diğer bölümü ile bir araya gelerek tura başladık. Gerçekten de isabetli karar vermişiz. Tur şirketlerinin getirdiği gruplar öncelikli oluyor. Gruba dahil olmadan bireysel gidenlerden de kendileri gruplar oluşturuyorlar ve başına mutlaka bir rehber veriyorlar. Daha sonra da grupları belli aralıklarla sıra dahilinde içeri alıyorlar. Bizim rehberimiz; şakacı, konuşmayı seven bir beydi. Ayrıntılara fazla önem veriyordu.
Her yıl bir milyondan fazla kişinin ziyaret ettiği bu maden yaz kış 14 derece sıcaklığa sahip. Bazı Lehistan krallarının evlilik törenlerinin de gerçekleştiği bu madene inmek için 378 basamak kullanılıyor.
Turun başlangıcında tuzun nasıl çıkarıldığını gösteren temsili figürlerle karşılaşıyorsunuz. İlk gördüğümüz heykel; dünyanın ve diğer gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü bulan Kopernik’e ait. ( Nicolaus Copernicus)
Bu ve bundan sonra göreceğimiz bütün heykeller tuzdan yapılmış. Dikkat çeken ve ilgi uyandıran bir diğer heykel Polonyalı kral Boleslaw’ın, Macar Prenses Kinga’ya evlilik teklifini temsil etmektedir. Rehber bize bunun hikayesini
de anlattı. Kinga Polonyalılar için kutsal sayılıyor ve hatta maden içinde onun adına bir kilise de mevcut. Tuzdan yapılmış bir başka heykel Polnya Kralı III. Kazimierz’e ait.
Yine yol üzerinde madendeki çalışmalara ait canlandırmaları izleyerek yola devam ediyorsunuz.Bir taraftan da
basamaklarla aşağıya inmeye devam ediyorsunuz. Yol üzerinde cüceler ait figürler de bulunmaktadır. Maden içinde, rahat hareket etme kolaylıklarından dolayı cüceler ve çocuklar da çalıştırılmışlar. Bu heykeller yaklaşık 90 metre aşağıda bulunmaktadır.
Bu arada küçük bir şapel bulunmakta ki adı: Çarmıh Şapeli. Bir tarafta Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini gösteren tahtadan bir çalışma, diğer tarafta ise Hz. Meryem’in ahşaptan heykeli bulunmaktadır.
Gelelim madenin en çarpıcı bölümlerinden biri olan ve 70 yılda tamamlanabilen The Chapel Of St. Kinga’ya yani büyük şapele; Kilise yerin 101 metre altında bulunmakta ve açılış yılı 1896. Bu yıldan beri burada ayinler, törenler ve
konserler düzenleniyor. Tamamen oyularak yapıldığı gibi duvarlar da tuzdan oyularak yapılmış heykeller ile bezenmiş. Tavandan, sarkan tuzdan yapılmış avizeler de gerçekten görülmeye değerdi. Üzülerek belirtmek isterim ki;
bizim gittiğimiz dönemde kilisede tadilat vardı ve o yüzden de fotoğraflarımın bir kısmında naylon ile kaplı bölümler çıktı. Onları kamufle etmek için bazılarını biraz kırptım ama yine tadilat dolayısıyla yetersiz ışık nedeniyle bu bölümde istediğim fotoğrafları elde edemedim.
Kilisenin yüksekliği 11 metre olup genişliği ise 31×15 metredir. Bu salonun içinde Hz. İsa’nın hayatından bazı kesitleri anlatan figürler, Leonardo Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosu dikkat çeken eserlerden bazıları. Papa II. Jean Paul’ün burayı ziyareti anısına yapılan heykeli mevcut
Bu bölümden sonra derinliği 8 metre olan bir yer altı gölünü görüyoruz. Tuz oranı çok yüksek olan bu gölde canlı yok. Geçmişte yaşanan bazı olaylar nedeniyle “Ölüm Gölü” olarak da anılıyor.
Gölden sonra, 110 metre aşağıda olan ve çökmeye karşı ahşap direklerle desteklenen bir bölüme sıra geliyor. Burada da yine tuzdan harika bir avize bulunuyor.
Turumuzun bu bölümünde, dinlenme molası verilen ve hediyelik eşyaların satıldığı kısma geldik. Bu bölümün
yakınlarında dünyaca ünlü Alman edebiyatçı Goethe’nin heykeli ve Polonya’nın devlet başkanlarından; Josef Klemens Pilsudski’nin heykeli de bulunmaktaydı.
Daha sonra bir başka ufak kilise ile ( Madende toplam 3 kilise mevcut) bir toplantı salonunu da gezdik.
65 katı merdivenlerden inerek gezdiğimiz madeni, asansör ile birkaç saniyede kolaylıkla çıktık. Farklı ve gerçekten görülmeye değerdi. Tabii hatıra fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedim. Ama vurgulamak istiyorum ; Fotoğrafta görülenler benim kulaklarım değil, benim sadece yüzüm görülüyor :))
(Not:Maden gezisi sırasında; müzik dinletisi, sinevizyon gösterisi gibi zevkli etkinliklere de şahit oluyorsunuz.)
(Mağaralar dizisinde 2. Sırada Yeni Zellanda’dan Waitomo mağarası olacak. Çok yakında)