BATNA-TİMGAD (THAMUGADİ) -ANNABA ( HİPPO REGİUS ) – GUELMA ( MESKHOUTİNE )- DJEMİLA – SETİF CEZAYİR ( ALGERİA ) -EMEL FIRATLI

 

BATNA-TİMGAD ( THAMUGADİ )- ANNABA ( HİPPO REGİUS )– GUELMA ( MESKHOUTİNE )- DJEMİLA – SETİF

timgad-djemila-12_640x360

BATNA- TİMGAD ( THAMUGADİ )

Cezayir gezimiz esnasında en çok etkilendiğim anlardandır bozulmadan günümüze erişmeyi başaran Roma kentleri. Bu yazımda sizlere Roma Antik kentlerinin en güzellerinden hem de Unesco Dünya Kültür Miras Listesine girmeyi başarmış olanlardan örnekler sunacağım. Batna ya gitmemizin sebebi de 1982 de Unesco Dünya Kültür Miras Listesine giren Thamugadi Antik Kentini içinde barındıran Timgad’ı ziyaret etmek.

Cezayir’in kuzey doğusunda konumlanan Batna nın tarihi, ilk önce, Fransızlar tarafından stratejik öneme sahip El- Kantara Geçidini nin kontrolünü sağlamak amacıyla buraya inşa ettikleri bir kale ile başlıyor. Güney Sahra ile Atlas Dağları arasında kalan geçidi kontrol eden Fransız garnizonu, 1844 yılında kuruluyor,  dört yıl içinde de bu kalenin eteklerinde bir şehir gelişiyor. Lambessa olarak anılan şehrin ismi daha sonra “Batna” oluyor. ( Kabil ve Arapça karışımı olup, uyuduğumuz yer anlamına gelmekteymiş.)

Batna, özellikle tarım ve orman ürünleriyle, bölge ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Seramik işçiliğinin de etkili olduğu kent aynı zamanda hafif sanayisi ile önde gelen şehirlerden biridir. Rehberimizin aktardığı bilgilere göre, şehirde birkaç üniversite mevcut olup kültürel açıdan da ileri konumda imiş. İçinde, sadece yarım saatlik kahve molası verdiğimiz şehir, görünüm açısından pek turistlere hitap etmiyordu ama Thamugadi gibi bir antik Roma şehir kalıntısına sahip olduğu için çok şanslı şüphesiz. ( Antik kent, Batna nın yaklaşık 35 km. doğusunda yer almaktadır.)

timgad-djemila-3_640x381

Gelelim bizim için esas önemli olan Roma antik Kentinin anlatımına; Roma kentinin kurulmasından önce burada sadece yerel kabileler yaşamaktadır. Coğrafi şartlar, yaşam koşullarının zorluğu ve etnik özellikleri nedeniyle Berberi Kavimler sert mizaçlı ve savaşçı karaktere sahiptirler. Bu nedenle tarih boyunca, Romalılar ve Fransızları çok zorlamışlardır. İşte Antik kentin kurulduğu dönem, Roma nın kolonizasyona dayalı yayılmacı politika izlediği ve kuvvetli olduğu zamana rastlamaktadır. Ancak, Berberi kavimler Romalıları uzun bir dönem fazlasıyla zorlayınca, onlar da farklı bir politika izlemeye karar verip M.S. 100 yılında burada bir şehir kurmaya karar verirler.

timgad-djemila-2_640x475

O dönem Roma nın başında İmparator Trajan bulunmaktadır. Gerçekten buraya bir Roma şehrinin tüm özelliklerini taşıyan, kare planlı, birbirini dik olarak kesen caddeleri ve onları bağlayan ara sokaklarıyla, kütüphanesi, hamamları, evleri vs. ile dikkat çeken bir kent inşa ederler. Bu şehrin de emekli Roma askerleri için yapıldığını söylerler. Bu kıraç topraklarda ortaya çıkan böylesi güzel şehir, yerliler ve tüccarların kıskançlıkla bakmalarına ve özenmelerine neden olur. İşte Romalılar da bundan faydalanıp, 25 yıl Roma Lejyonuna üye olan herkesin Roma vatandaşlık hakkını elde edeceklerini söylerler. Tabii bu söylem derhal karşılık bulur ve herkes, kendileri ve aileleri için bu hakka sahip olmak amacıyla Lejyona üye olurlar. Romalılar haklı çıkmış, tatlılıkla bu bölgeyi hâkimiyetleri altına almışlardır. Gerçekten Roma nın eşitlik ilkesi uygulanır. Topraklar, emekli Roma askerleri ve Afrika kökenli yeni Roma vatandaşları arasında bölünür. Plan ve asimilasyon son derece başarılı olur.  Bu uygulama, uzun süre devam eder, ta ki 3. Yy. da başlayan haksız gelir dağılımının oluşmasına kadar. Gittikçe artan rahatsızlıklar ve ayaklanmalar, 4. Yy sonunda burada Roma etkisinin azalmasına neden olur. 476 da Roma İmparatorluğunun çökmesi sonrası 7. Yy. da burası Arap Kabileler tarafından yakılıp yıkılır.

Çöle yakın olması, belki de onun şansı olur ve antik şehir kumlara gömülür, 1000 yıl boyunca burada yaşam olmaz ve şehir unutulur. 1765 yılında, James Bruce adlı bir gezginin kumlar arasında Zafer Takının bir kısmını görmesi ile yeniden canlanır ve kazılar 1881 yılında, Fransızlar tarafından başlatılır.

timgad-djemila-9_640x357

Burası, tamamen sıfırdan ve kuralına göre yapıldığı için tam tipik bir Roma şehridir. Tüm Roma şehirlerinde gördüğümüz, birbirini dik olarak kesen cardo ( kuzey-güney ) ve decumanus ( doğu-batı) bulunmakta, ancak cardo forumun bulunduğu merkeze gitmektedir. Yukarıda da bahsettiğim gibi şehir tamamen kuralına uygun ve düzenli inşa edilmiştir.

timgad-djemila-1_640x480

Bu arada hemen belirtmek gerekir ki; şehrin kurulmasının amacı farklı olduğundan ve yerel halkı cezbetmeyi amaçladığından devlet binalarında, hamamlarda vs. yapılan mozaik ve süslemelerde Roma tanrılarının yanında Afrika tanrılarına da yer verilmiş, birlikte işlenmiştir. Böylece asimilasyon sağlanmış, Roma İmparatorluğu yıkılıp buradan gittikten sonra bile kültürü yerel halkta kalmıştır.

timgad-djemila-4_640x480

timgad-djemila-5_640x480

Diğer bazı Roma şehirlerinden farklı olarak burada caddelerin iki tarafı kolonlar ile süslenmiştir. Yine ilginç bir ayrıntı olarak burada bir halk kütüphanesi yapılmıştır ve başka hiçbir Roma şehrinde böyle bir örnek yoktur. Bu kütüphane;  İskenderiye, Bergama ve Efes’teki Celsus kütüphaneleri gibi önemli antik Kütüphanelerin arasına girmektedir.

timgad-djemila-8_640x451

timgad-djemila-10_640x480

timgad-djemila-11_640x480

Forum bölümü, halkın toplanma alanı olup pek çok sosyal olay burada gerçekleştirilmektedir. Malların satışı da burada yapılmaktadır. Forum alanının güneyinde bir şehir tiyatrosu bulunmaktadır ve bir tepenin kenarına inşa edilmiştir. Tiyatronun kapasitesi 3500 kişilik olup buradan da şehrin yaklaşık 30-35 bin kişilik nüfusa sahip olduğunu anlıyoruz

timgad-djemila-6_640x480

Şehrin tuvalet bölümü oldukça ilginç ve lüks görünüm arzetmektedir. Arkasından pis su borusunun geçtiği, önünden ise temiz su kanalının aktığı ve tuvaletlerin yan yana olduğu görülmektedir. Evlerin olduğu kısımda içlerinden biri bahçeli olduğu için dikkat çekmekteydi. Yine şehrin hamam bölümü özenilerek yapılmış. Hamam, ılık oda ve soğukluk bölümleri farklı kademelerde inşa edilmiş.

timgad-djemila-13_640x360

timgad-djemila-7_640x480

timgad-djemila-14_640x480

Şehrin en ilgi çekici bölümlerinden biri olan Trajan Kapısı, Cardo maximusun bitimine denk gelmektedir. Altta büyük kemerli nişler, üstte dikdörtgen nişler kullanılan yapıda üçgen çatı yerine yuvarlatılmış kemerli üstler tercih edilmiştir. Dörtlü kemer sistemi kullanılan bu kapı, James Bruce un bulduğu ve şehrin ortaya çıkmasını sağlayan yapıdır. Her ne kadar Trajan olarak adlandırılsa da tarihi bir sonraki döneme yani M.S. 2. Yy. ın sonuna denk gelmektedir.

Şehrin Capitolium u olan ana tapınaktan birkaç sütun dışında ayakta kalan pek fazla bir şey bulunmamaktadır. Timgad da tiyatro ile Capitolium yer değiştirmiştir. Şehrin kenarında görülen Bizans kalesi tiyatronun üst başları kullanılarak yapılmıştır.

timgad-djemila-15_640x395

Bu güzel şehri ayrıntısıyla rahat rahat gezdikten sonra müzesini de ziyaret ettik. Müzede, şehirde yapılan kazılar esnasında çıkarılan heykel, sütun ve mozaiklere yer verilmiş. Daha önce de bahsettiğim gibi özellikle mozaiklerde asimilasyon amacı güden, Afrika ve Roma Tanrılarının birlikte işlenmesinin sonucu olan “üçlü Tanrı figürü” ne sık rastlıyoruz.  İtiraf edeyim o kadar çok ve güzel eser vardı ki içlerinden paylaşacakları mı seçmekte çok zorlandım.

timgad-djemila-16_640x374

timgad-djemila-17_640x350

timgad-djemila-18_640x360

timgad-djemila-20_640x480

timgad-djemila-19_640x480

timgad-djemila-21_640x480

timgad-djemila-22_640x421

ANNABA

Deniz kıyısında konumlanan Annaba, ülkenin kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Geçmişinde, Fenikeliler daha sonra Roma etkili olmuş ve burası Hippo Regius ile tarihteki yerini almış, şimdi de turistlerin ilgisini çekmektedir.  Eski adı Bona olan Annaba, Cezayir in 4. Büyük kentidir.

Ziyaretimizin ana sebebi olan Hippo Regius un önemi, M.Ö 1200 lerde burada Fenike Kolonilerinin kurulmuş olmasıdır ve burası da tamamen Fenikelilere ait bir yerdir. Akdeniz’de ticareti ilerletmişler ama aynı şekilde burada söz sahibi olmak isteyen Roma Cumhuriyeti ile de rekabete girmişlerdir. Bu çekişme, M.Ö 264-146 yılları arasında Pön Savaşlarını doğurmuş, neticede Roma Cumhuriyeti yıkılmış ama Roma nın İmparatorluk süreci başlamıştır.

Her ne kadar burası Fenikelilere ait yerleşim yeri olsa da onlardan günümüze ulaşan pek fazla bir şey bulunmamaktadır. Sadece müzede, daha sonra ayrıntısını vereceğim o dönemlere ait bazı yazılı taşlar günümüze ulaşabilmiştir. Gezdiğimiz Antik kent ve müzedeki eserler Roma İmparatorluğu dönemine aittir.

timgad-djemila-23_640x480

Şehirde ilk önce Aziz Augustin Bazilikasını ziyaret ettik. ( Lela Bouna ) Roma Katolik Bazilikası, Antik kentin kalıntılarına hâkim bir tepede konumlanmıştır. 1881 yılında yapımına başlanan Bazilika, 1900 de tamamlanmıştır. San Augustin Kilisesinin kalıntıları da yakınlarda antik kent harabelerinin yanındadır.

timgad-djemila-30_640x431

timgad-djemila-24_640x480

Anlatıldığına göre, M.S. 354 de doğan Augustin in gençliğinde fırtınalı ve pek hoş olmayan bir hayatı olmuştur. Fakat sonradan Roma’ya gitmiş, ilahiyat ve felsefe dersleri alarak çok ilerleme kaydetmiş ve Piskopos olmuştur. Kendisinin herhangi bir mucizesi olmayıp dine ve ilme yaptığı katkılardan dolayı Aziz unvanı verilmiştir. Yapımında Roma, Bizans ve Arap mimarilerinin etkisinde kalındığı gözlemlenmektedir. Yakın zamanda yenilendiği için görünümü çok güzel olan Bazilika nın önünde Saint Augustin in heykeli de bulunmaktadır.

timgad-djemila-25_640x480

timgad-djemila-26_640x480

timgad-djemila-31_640x480

Gelelim Hippo Regius Antik kentine; biz ilk önce bu civarda yapılan kazılar sonrasında elde edilen eserlerin sergilendiği Hippo Müzesini gezdik. Özellikle steller ( duran taş anlamına gelmektedir) açısından zengin olup bazılarının üzerinde Fenikelilerin kullandığı Lybic yazıya da rastlanmaktadır. Lybic ler, Heredot un yazılarında geçen, aslında Kuzey Afrika’nın tamamında yaşamış olan Berberi kavimlerdir, Heredot onlara bu adı vermiştir. Lybic yazısı,  Afrika’da bulunan en eski yazı olup soldan başlamak kaydıyla aşağıdan yukarıya doğru okunmaktadır. Fenikeliler bu yazı çok zor olduğundan alfabe geliştirmişler ve ticarette de onu kullanmışlardır.

timgad-djemila-47_360x480

timgad-djemila-28_640x480

timgad-djemila-27_640x480

Müzenin en önemli parçalarından biri; anıtsal bronz heykeldir. Bu Trophy ( kalıbı alınmış bronzdan heykel ) Sezar’a aittir ve çok sık görülebilen bir şey değildir. 450 kg. ağırlığında ve 2,5 metre uzunluğundaki heykel gerçekten çok ilginçti.

timgad-djemila-29_640x480

Müzenin diğer önemli parçalarından biri de av sahnesinin canlandırıldığı mozaiktir. Buradaki mozaikler M.S 2. Yy sonları ve 3. Yy başları arasında kalan döneme aittir. Yine Hippo şehrinin planı,  aşk ve eroslar ile balık tutanlar mozaikleri müzenin harikaları arasında sayılabilir.

timgad-djemila-43_640x323

timgad-djemila-44_640x324

timgad-djemila-46_378x480

timgad-djemila-45_640x336

Ayrıca, Hippo kazısı sırasında bulunan paralar, sikkeler, yağ kandilleri, amforalar ve tesera mozaiklerinden örnekler de sergilenmektedir.

timgad-djemila-33_640x480

Antik kentte decumanus ve cardo maximus da yürüdük. Bu şehirde, ikisinin kesiştiği yerde forum bulunmaktadır ve 74 x 43 boyutları ile Kuzey Afrika nın en büyük forumudur. Buradaki forum, devlet forumu olup zamanında etrafında devlet binaları yer almakta imiş. En ilgimi çeken yol üzerinde büyük ebatlarda yazılan kimin yaptırdığı ve buraya hediye ettiğini gösteren yazıdır. Zamanında bu harflerin içi bronz ile kaplı imiş. Geçmişte hemen denizin yanında konumlandığından yalı evlerinin kalıntıları da bulunmaktadır. ( şu an deniz yaklaşık 1 km. uzaklıktadır )

timgad-djemila-32_357x480

timgad-djemila-34_640x480

 

GUELMA

Cezayir in Kuzeydoğusunda konumlanan ve Annaba’ya yaklaşık 70 km. uzaklıkta bulunan bu şirin kasabaya gitmemizin nedeni çok iyi korunmuş olan bir Roma tiyatrosu ve bizdeki Pamukkale’yi andıran Meskhoutine Termal Kaplıcalarını ziyaret etmek.

timgad-djemila-35_640x480

Roma tiyatrosu, M.S 3. Yy. a tarihlenmektedir. Bir rahibenin bağışladığı paralar ile yapılmış ve tamamen sanat amaçlıdır. 3. Yy.da yapılan diğer tiyatrolardan farklı bir yapı göstermektedir. O dönemde iki katlı ve nişleri olup içlerine heykellerin yerleştirildiği formlar tercih edilirken burada hafif oval şekilli tarz tercih edilmiştir. Burada gördüğümüz heykeller, Sağlık Tanrısı Asclepios a diğeri Fortuna aittir ve çevredeki kiliselerden getirilmiştir.

timgad-djemila-37_640x480

timgad-djemila-38_640x480

timgad-djemila-39_640x477

1901-1918 arası Fransızlar tarafından restore edilmiştir ve o nedenle yeni görünüm arz etmektedir.

timgad-djemila-36_640x480

Guelma nın en çok turist çeken yerlerinden biri de bizim Pamukkale’ye benzer şekilde travertenler den oluşan Meskhoutine Termal Kaplıcalarıdır. Yüksek bir yerden sürekli akan sıcak termal sularının içinde erimiş halde bulunan kalsiyum karbonat, karbondioksitin uçması sonucu çökelir ve travertenler oluşur. Suyun içindeki

timgad-djemila-41_640x480

timgad-djemila-40_640x419

timgad-djemila-42_640x480

minerallere göre de renk değişikliği olur. İçinde demir, bakır ve sülfür olduğunda yeşil, sarı ve kırmızının tonlarında görünüm meydana gelmektedir. Kalsiyum oranının fazla olması sonucu ise beyaz görünüm söz konusu olmaktadır. Bu su ilk çıktığında 97 derece sıcaklığa sahipmiş ve bir dakikada kat ettiği mesafe 1650 metre imiş. Sağlık açısından oldukça iddialı olup, romatizma, artrit ve cilt hastalıklarına iyi gelmekte imiş.

DJEMİLA

djemila-11_640x371

djemila-12_640x360

Cezayir’in yine Unesco Dünya Kültür Miras Listesine girmiş çok önemli antik şehirlerinden biridir Djemila. Berberi kavimlerden gelen fakat etimolojisi hakkında bilgimizin olmadığı eski adı “ Cuicul” olan bu güzel antik şehir aynı zamanda çok iyi korunarak günümüze ulaşmayı başarabilmiştir.( dağın eteği anlamına geldiği söylenmektedir) Gerçekten de iki dağın arasındaki vadide konumlanan şehre, Araplar geldiğinde çok beğenmiş ve “güzel olan” anlamında “Djemila” demişlerdir. Timgad’ın aksine burayı yakıp yıkmamışlar. Aynı zamanda kullanmayıp yakınında yeni bir yerleşim yeri oluşturmuşlar.

Timgad’dan iki yıl önce, M.S 98 yılında İmparator Trajan tarafından kurulan Cuicul, ticaret merkezi olduğu için çok zengindir. Bu zenginlik şehre de yansıyarak mermer ve mozaiklerde kendisini göstermiştir. Burası, Bizans döneminde de kullanılmış, sonra bir köy olarak kalmıştır.

Gezimize müzenin bulunduğu yerden başlayıp, yukarıdan aşağıya doğru devam edeceğiz. Müzesinde; tüm bu antik kentte yapılan kazılar esnasında şehrin değişik yerlerinden çıkarılan mozaikler sergilenmektedir. Rehberimizin verdiği bilgiye göre Tunus Bardo müzesinden sonra mozaikler konusunda 2. Büyüklükte ve iddialı bir müze. Gezerken bunu gözlemliyor ve takdir ediyorsunuz. Müzede 9000 parça eser bulunmakta imiş. Ağırlıklı olarak, mitolojik olaylar ve av sahneleri işlenmiştir. Geometrik desenler de oldukça yoğun kullanılmıştır.

djemila-6_640x480

djemila-2_640x399

djemila-3_640x480

djemila-9_640x360

Hristiyan dönemden başlamak kaydı ile aşağı doğru şehrin kuruluş dönemlerine kadar inilerek geziliyor. İlk gördüklerimiz, Hristiyan evleri ve Bazilika ile onun vaftizhanesi. Burada yan yana 3 Bazilika inşa edilmiş. Antik kentte inşa edilen hamam, Afrika nın en büyüğü unvanını taşımaktadır. Aynı zamanda simetrik bir yapıya da sahiptir. Müzedeki eserlerden birinin çıkarıldığı 2i yy. Roma evinin ( Bacchus evi) örneğini de gezdik. Mozaik evin atriumundan çıkarılmış. Atrium evin içindeki en geniş salon olup içinde bazen havuz veya çeşme bulunmakta imiş.

djemila-16_640x380

Djemila da fotoğrafladığımız çeşme, başka  hiçbir yerde göremeyeceğimiz kadar farklı ve ilginç. Burada bize ilginç gelen  bir de kumaş fabrikası bulunmaktadır.

djemila-21_270x480

djemila-20_270x480

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

djemila-15_640x462

Tapınak, Septimius Severus a adanmıştır. Yüksek bir zeminde duran tapınağın önünde meydan vardır. Bu imparator yani Septimius Severus, Afrika kökenli olup karısı da Suriyelidir. Afrikalı bir Roma İmparatoru olduğu için önemlidir ve Afrikalılar için çok değerlidir. Resimlerinde kendisi hep kıvırcık saçlı ve esmer görünmektedir.

djemila-18_299x480

djemila-19_270x480

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İmparator Caracalla adına yapılan 12,5 metre yüksekliğindeki kemer şehrin ihtişamı hakkında bir fikir vermektedir. O ihtişamı ile günümüze kadar gelmeyi de başarmıştır.

Şehrin tiyatrosu, yaklaşık 3000 kişi kapasitelidir ve dağın eteklerine yaslanmış şekilde inşa edilmiştir. Tiyatronun büyük kısmının korunarak günümüze kadar ulaştığı görülmektedir.

 

SETİF

setif-1_640x480

setif-2_640x480

Cezayir in kuzeydoğusunda bulunan Setif’e gitmemizin esas sebebi Setif Müzesini ziyaret etmekti. Burada ağırlıklı olarak Djemila Antik kentinden çıkarılan objeler ve mozaikler sergilenmektedir. Djemila nın hemen girişinde yer alan müzede de çıkarılan mozaikleri görmüştük ama burada kazılardan elde edilen her tür objenin yanında en kıymetli mozaiklerin de sergileniyor olmasıdır.

Mezar stellerinden başlamak üzere pek çok heykel, çanak, çömlek, takı eşyaları, çeşitli materyallerden yapılmış aletler görülebilmektedir. Aynı zamanda çok zengin bir para ve sikke koleksiyonuna da ev sahipliği yapmaktadır. Ancak çok kıymetli olan bazı parçaların fotoğrafları paylaşılıyor, asılları kasalarda muhafaza ediliyormuş.

Paleolitik dönemden başlayarak bazı kemik, fosil, boynuz, resim de sergilenmektedir.

Bu müzenin en önemli parçaları, zemin katta sergilenen mozaiklerdir. İşte bunlardan biri olan “Dionysos un Zaferi” mozaiği gerçekten bir şaheser niteliğindedir.  Mozaiğin orta bölümünde; muzaffer Dionysos, Zafer Tanrıçası Nike ile birlikte, iki kaplanın çektiği bir aracın içinde yer almakta ve zafer sonrası giriş yapmaktadırlar. Nike, Dionysos un başına taç takmaktadır. Satirler ve Menadlar da eşlik etmektedir. Grupta; pan, zenci prens ve prensesler yer almakta, Dianysos un üvey babası ve eğitmeni bir asa ile şarap kabı taşımaktadır. Fil, zürafa ve iki hörgüçlü develer ilginç olup egzotik yerleri simgelemektedirler. Üç boyutlu imajı verilen bu mozaikte aslında İskender in Hindistan seferi ve başarılarına gönderme yapılmaktadır.

setif-7_640x480

setif-6_640x480

Diğer önemli eser de “Venüs ün doğuşu” mozaiğidir

setif-8_640x480

Müze ziyareti sonrası şehirde biraz yürüyüş yapıp yemeğimizi yedik. Şehirde en dikkat çekici eserlerden biri 1898 de Fransız heykeltıraş Francis Francis tarafından yapılan çeşmedir. ( Ain El Fouara ) 1997 yılında tahrip edildiğinden restore edilmiştir .

setif-11_637x480

setif-12_640x423