DUVARLARIN ANLATTIĞI HİKAYE; SİNOP CEZAEVİ
DUVARLARIN ANLATTIĞI HİKAYE; SİNOP CEZAEVİ
Sinop, Karadeniz’in kıyısında huzurlu, modern, yeşili ve mavisi bol sevimli bir şehir. Ancak kentin simgelerinden Sinop Cezaevi, bir o kadar hüzünlü. Burada sadece hükümlüler değil sert rüzgarlar, Karadeniz’in uğultulu dalgaları da hapsolmuş. Mahkumların acıları, umutları, özgürlükleri ve özlemleri duvarlara sinmiş. Siz hiçbir mekanda duvarların size bir şeyler anlattığını hissettiniz mi?
Kökeni Helenistik döneme uzanan Sinop Kalesi Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde korunmuş ve her biri farklı düzenlemeler yaparak değişik amaçlarla kullanmışlardır. Duvarlarına bakarak farklı dönemleri bir arada gözlemlemek bile mümkün. 16. Yy. Da bazı bölümleri hapishane olarak düzenlenmiştir.
Cezaevinin bulunduğu iç kale Selçuklular döneminde yapılmış, önce tersane olarak hizmet vermiş, 1560 yılından sonra da zindan olarak kullanılmıştır. 1885 yılında da atıl durumdaki tersane yerine Sinop Cezaevi kurulmuştur.
Üç tarafı denizle çevrili olması, sağlam taş duvarları ve yoğun nem oranı ile mahkumları fiziksel ve psikolojik olarak zorlayan hapishane, kaçmanın imkânsız olması nedeniyle “Anadolu’nun Alcatrası” olarak ünlenmiştir.
Kesme taş ve tuğla kullanılarak U planlı inşa edilen hapishane, yüksek duvarlarla birbirinden ayrılmış kuzey, orta ve güney olarak üç bölümden oluşmaktadır. Mahkumların kaldığı koğuşlar hem zemin katta hem de 1. Katta simetrik düzende yerleştirilmiş olup toplam 28 koğuş bulunmaktadır.
Biz ziyaret ettiğimizde hapishanenin büyük bir bölümü tadilatta olduğundan kapalıydı. Günümüzde müze olarak hizmet veren hapishanede müze statüsüne uygun güzel düzenlemeler yapılmış . Ancak orijinalini görenler, o durumunun çok daha etkileyici olduğunu söylemekteler. Biz eski halini görmediğimiz için sağlıklı yorum yapamayacağız.
Sinop Cezaevi sadece suçluların değil dönemlerinin muhalif yazar ve şairlerinin de mekanı olmuştur. Burada kalan önemli siyasetçi ve edebiyatçıların arasında Kerim Korcan, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Eşber Yağmurdereli, Mustafa Suphi, Burhan Felek, Zekeriya Sertel, Refi Cevat yer almaktadır.
Sabahattin Ali’nin “Aldırma Gönül” şiiri burada yazılmış ve Sinop Cezaevinin simgesi olarak çok daha fazla tanınmasına neden olmuştur.
Hatta burası bir hanın da geçici sürgün yeri olarak da kullanılmıştır. Osmanlı, Kırımdaki taht mücadeleleri ve iç karışıklığını kontrol etmek amacıyla 1713 yılında Kırım Hanı II. Devlet Giray’ı geçici ve güvenli bir sürgün yeri olarak Sinop Cezaevine göndermiştir.
Burada, “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” ve “Pardon” gibi filmler ile “Parmaklıklar ardında”, “Tatar Ramazan”, “Eski şehrin gözyaşları” gibi diziler çekilmiştir.
1996 yılında tamamen boşaltılarak Kültür Bakanlığına devredilmiş ve 2000 yılında açık hava müzesi olarak hizmete açılmıştır.