KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİN KESİŞİM NOKTASI KADİM HARPUT – EMEL FIRATLI
KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİN KESİŞİM NOKTASI KADİM HARPUT – EMEL FIRATLI
Daha önce görmediğim Harput, yapılan düzenlemeler sayesinde adeta bir açık hava müzesi haline gelmiş. Gezerken büyük keyif aldığımı ama tabii bunda zengin geçmişinin de payı olduğunu belirtmek isterim. Otobüste yerel rehberimizin “şimdi oraya Harput’a gidiyoruz” diye gösterdiği yere bakınca, kalenin ihtişamı az çok bir ön fikir vermişti zaten.
Şehir merkezinden yaklaşık 220 metre daha yüksekte olduğundan, tüm Elazığ Ovasına hakim olan Harput, konumu ve önemli ticaret yolları üzerinde yer almasından dolayı tarihi boyunca ilgi odağı olmuş ve pek çok kez el değiştirmiştir.( Karadeniz/ Kafkasya, İran/Horasan ve Mezopotamya’dan gelen yollar ile İpek yolu güzergahlarının kesiştiği bölgedir) Elde edilen son bulgulara göre tarihi, yaklaşık 10.000 yıl öncesine dayandırılmaktadır. Geçmişinde bu topraklarda; Hurriler, Hititler, Asurlular, Urartular, Medler, Romalılar, Araplar sahne almış daha sonrasında ise Türkler; Çubukoğulları, Artuklu Beyliği, Selçuklu Devleti, Dulkadiroğluları ve Akkoyunlular yönetimi ele geçirmişlerdir. Bir dönem Safaviler etkili olsa da 1516 yılından sonra Osmanlı yönetimine dahil olmuştur.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde büyük bir şehir olarak bahsettiği Harput’un girişinde eskiye ait resimler yer almaktadır. Gerçekten o dönem mimarisi çok ilginçmiş. Her bir evin damı, onun üstünde yer alan diğer evin balkonu olacak şekilde dizayn edilmiş. 1800 lü yıllarda burada Amerikan ve Fransız Kolejleri açılmış ancak bu eski Harput’un maalesef tamamına yakını yıkılmış, günümüze çok az eser ulaşabilmiştir.
Yukarda belirttiğim üzere yapılan düzenlemeler sonrasında adeta bir açık hava müzesi görünümüne kavuşan Harput sit alanıdır. Mevcut nüfusu binin altında olup sadece bir mahalle bulunmaktadır. Eski hanların büyük bir kısmı; müze ve benzeri alanlar olarak değerlendirilmiştir ve çalışmalar devam etmektedir. Tarihi camiler, çeşmeler açısından zengindir ve restore edilen hanlar ile turizmde gelecek vaat etmektedir. Harput’un görülmesi gereken önemli yerlerinden bazılarını kısaca belirtmek isterim.
HARPUT KALESİ;
2018 yılında Unesco Geçici Kültür Mirası Listesine alınan kalede, henüz kazı çalışmaları devam etmektedir. Büyük önem arz edip, M.Ö 2000 yılına tarihlenen “Harput Kabartması” ve benzeri eserler, kale yakınındaki ormanda bulunmuş, bölgenin ve kalenin tarihinin aydınlanmasına vesile olmuştur. Kaledeki yerleşim, M.Ö 900 yılında Urartular ile başlamaktadır ve yapılan çalışmalar neticesinde; Urartu, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı eserlerine ulaşılmıştır. Buradaki yaşam, mahalle halkının 1830 ve 1920 yılları arasında yeni kurulmuş olan Elazığ’a taşınması ile son bulmuştur.
İç kale ve dış surlar olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır ve geçmişte birkaç kez onarım görmüştür. Üç tarafında uçurum olan korunaklı kale, bu nedenle uzaktan çok daha ihtişamlı bir görünüm sergilemektedir. Kalenin girişi doğu yönünde olup, ikinci girişinden yukarı çıkarken, sol tarafta konumlanan “Aslanlı Burç” üzerindeki aslan ve fil kabartmaları ile dikkat çekmektedir. Kitabesinden de Akkoyunlular dönemine ait olduğunu öğrenmekteyiz.
Kale içinde; Artuklu sarnıcı, Urartu sarnıcı, Artuklu sarayı, batı ve doğu seyir terasları görülmesi gereken bölümlerdir. Bana göre içlerinde en dikkat çeken kısım; kayaya oyulmak suretiyle yapılan su sarnıcıdır. Urartular dönemine tarihlenmekte olup 66 metre uzunluğunda ve 33 metre derinliğindedir. 112 basamakla inilen sarnıç,
Ortaçağda zindan olarak kullanılmış hatta Kudüs Kralı ve Safevi komutanları gibi ünlü konukları da burada kalmışlardır. Aşağı inerken ve çıkarken, basamakların düzensiz ve kaygan olmasından dolayı çok dikkatli olunması gerektiğini hatırlatmak isterim.
Kaledeki Urartu dönemine ait “açık hava sunak alanı” beni etkileyen bir başka bölüm oldu. 2.700 yıllık sunak alanı, yekpare beyaz bir kayaya oyularak yapılmış ve buranın önemli bir yer, hatta bir inanç merkezi de olabileceğinin göstergesi sayılmaktadır.
Artuklu Sarayı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir ve bu saray, kalenin kuzey ucunda konumlanmaktadır. Bu bölümde, Selçuklulara ait özellikle çini süslemeleri ile Bizans, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen yaşam ve askeri parçalar ortaya çıkarılmıştır
Kalenin doğusunda ve kaya kütlesine dayanmış olarak yapılan Meryem Ana Kilisesi, günümüze kadar ulaşabilen önemli antik kiliselerimizden biri olduğu için çok önemlidir.
Harput Kalesinin kuzeyinde bulunan ve sularının şifalı olduğu söylenen Dabakhaneye biz gitmedik ancak burada bulunan özellikle çay kahve içmek için çok çekici olan bahçede, kahve molası verip soluklanmak istedik. Mekân gerçekten çok güzel ve özellikle sıcak havada adeta bir vaha gibi ancak üzülerek belirtmem gerekiyor ki, bu mekânı işletenler de bir o kadar acemi ve duyarsız. Grubumuza gelen kahvelerin tamamı soğuk, tabağına dökülmüş ve özensizdi. Şikâyetlerimizi dile getirdiğimiz de de çok fazla etkilendiklerini ve üzüldüklerini görmedik, çok yazık.
Harput içinde pek çok tarihi cami ve çeşme bulunmaktadır. Ancak özellikle “Ulu Cami” ve “Kurşunlu Cami” den bahsetmek isterim. Ulu Cami, Harput’un en eski yapısı olduğu gibi, Anadolu’nun da en eski camileri arasında sayılmaktadır. 1156-1157 yıllarında Artuklular devrinde yapılan cami, dikdörtgen planlı olup kırma taştan inşa edilmiştir. Kubbe kemerleri ve minaresi ise tuğladan yapılmıştır. Revakları ile dikkati çeken Caminin en önemli özelliği ise minaresinin sağ tarafa doğru 3 ile 7 derece eğik olmasıdır. Hatta, eğim oranının Pisa Kulesininkinden daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Bu camiye ait olup şu anda Kurşunlu camisinde kullanılmakta olan minber, tahta oymacılık sanatının önemli bir örneğidir. Özellikle üzerindeki Kufi yazılar dikkat çekicidir. Kurşunlu Camisi ise Osmanlı dönemi camilerinin güzel bir örneğidir. Kare planlı olup, kubbeleri kurşunla kaplı olduğundan bu isim verilmiştir. Caminin önündeki 300
yıllık anıt ağaç ona ayrı bir güzellik ve önem katmaktadır. Ayrıca, “Sarahatun Camisi”, “Alacalı Cami” , “Harput Ağa Camisi” , “Arap Baba Mescidi ve Türbesi” diğer önemli camiler arasında sayılabilir.
Eski konaklardan birinin, Gülsan Şirketler Grubu tarafından restore edilerek turizme kazandırılması, gerçekten takdire değer bir çalışma olmuş bana göre. “Harput Şefik Gül Kültür Evi” olarak tanzim edilen Müzede, belgelere ve aslına sadık kalınarak, onarım ve düzenlemeler yapılmıştır. Burada, Harput kültürüne dair eşyalar, yöresel kıyafetler ve döneme ait yaşam gereçleri sergilenmektedir.
Son yılların moda akımı olan “cam seyir terası” Harput’a ayrı bir hava ve görsellik katmış. Alış veriş için dizayn edilen çarşısına da uğramanızda fayda var.
Son olarak dünyaca ünlü “ Elazığ vişne mermeri” ve bu mermerden ilham alınarak yapılan patentli “Elazığ vişne dondurması” ndan söz etmeden bitiremeyeceğim. Harika görünüme sahip mermeri görün, dondurmasını da mutlaka deneyin derim.