İRAN IN İKİ UCU; TEBRİZ VE PERSEPOLİS – ÜNSAL AKTAŞ
İRAN IN İKİ UCU; TEBRİZ VE PERSEPOLİS – ÜNSAL AKTAŞ
Tarihçiler, İran’a ilişkin kayıtlara “Acemistan” notunu düşerler. “Acem oyunu” deyimi, buradan kaynaklanır. Bu parantezin içine satranç ve tavlayı muhakkak dahil etmek gerekir. Batı, satrancı Araplardan öğrenmiş, Araplar ise Acemlerden almıştır. Keza tavla Pers İmparatorluğunun başkenti Persepolis’e kadar uzanır. Şayet yolunuz boydan boya gezecek bir rotaya denk gelirse, başta Sadi ve Hafız olmak üzere bu ülkeye özgü şiir dünyasına girmiş olursunuz. Bir önemli tespit de şudur ki; batı başkentlerinde görmeye alışkın olduğumuz, kurumsal ve bireysel müzecilik, tıpkı Kazan’da olduğu gibi İran’da da şaşırtıcı bir gelişme göstermiştir. Dolayısıyla diplomasiden istihbarata, şiirden müzeciliğe derin ve anlamlı bir İran medeniyetinden bahsetmek zorundayız.
Türkiye’ nin yaklaşık 1,5 katı büyüklüğünde olan İran’ ın batı kapısı, doğu Azerbaycan’ın merkez şehri olan Tebriz’dir. Yoğun bir Azeri nüfusun yaşadığı bu kent, dolayısıyla içinde en çok Türk ün yaşadığı üç şehirden birisidir. Farsça bir isim olan Tebriz’in, Azerbaycan Türkçesindeki karşılığı Tabriz dir. İran ın en önemli iki sanayi şehrinden biri olan bu kenti, Türkçe konuşarak baştanbaşa rahatlıkla gezebilirsiniz. İran’daki İlk matbaa bu kentte kurulmuş olup “Mehran” ve “Acı” çayları, içinden geçtiği bu kente, değer ve estetik kazandırmaktadır.
UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alıp gün boyu gezseniz dahi bitiremeyeceğiniz çarşı, Tebriz’de olup dünyanın en büyüğü unvanına sahiptir. İpek Yolu üzerinde bulunan bu kentte, mutlaka uğramanız gereken bir diğer nokta ise, “Kaçar Müzesi” dir. Belli bir dönem İran’a hakim olan bu Türk Hanlığının, en önemli mimari yapısını “Emir Nizam
,Evi” teşkil eder. Büyük bir parkın ortasında kalan, Türk Kaçar kültürünün işlendiği yapının bir bölümünde bulunan restoranı ziyaret etmenizi bilhassa öneririz. (Yazlık Sarayın da bulunduğu bu gölün adı; Şah Gölü veya El Gölü olarak anılmaktadır.) Kaçar Hanedanlık Sarayı ise, müthiş bir görsel şölen sunmayı vaad etmektedir. Buradaki görevli, Türkiye’den geldiğimizi öğrenince, ücret almamak gibi bir jestte bulunmuştu.
Tebriz’e gelmişken şairler için tahsis edilmiş özel bir mekan olan “Şairler Mezarlığı” na uğramak gerekiyor. Burada
ünlü ozan Şehriyar’ın, anıt türbesini de dikmişler. Kenti gezerken, mavi çinili “Gök Mescit” “Büyük Azerbaycan Müzesi” de asla ihmal edilmemeli. Şayet imkân ve ortam bulunursa, Tebriz halısı veya kilimi hediyelik / kullanımlık olarak çok doğru bir tercih olacaktır.
Ola ki vaktiniz izin verirse Tebriz merkezli olarak, doğa şaheseri olan “Urmiye Göl” üne ( Tebrize 150 km.) ya da 200 km. mesafedeki “Tarihi Erdebil” e de yolunuzu düşürebilirsiniz. Bu arada çok istememize rağmen, Tebriz’e yakın “Kandovan Köy”üne biz gidemedik. Bu köy ve civarı, “İran’ın Kapadokya’sı” olarak anılmaktadır.
Eski bir İlhanlı Camii olan Tebriz Kalesi, büyük Selçuklu döneminin emaneti “Cuma Mescidi” ve UNESCO Dünya Miras Listesine 2008 de giren, 9. Yy dan kalma “ Aziz Stephanos Manastır” da bu kentin olmazsa olmaz noktalarıdır.
İran coğrafyasının Güneydoğusuna ve Hürmüz Boğazına yakın bir havzada konumlanmış bulunan Persepolis, Şiraz kentine 60 km. mesafededir. Bu efsanevi kentin, nice savaşlar ve afetlerden sıyrılarak günümüze kadar ulaşması, fevkalade değerlidir. Persepolis havzasına giriş olarak, tarihi Pasargad şehrini görmek gerekiyor. Perslerin ilk kralı Kurus, buradaki bir anıt mezarda yatmakta olup, Persepolis kurulana kadar bu kent, Perslerin askeri merkezini teşkil etmiştir. Şiraza 80 km. kala, “Nakşı Rüstem” denilen kaya mezarlarına uğramak gerekiyor. Girişinde kule şeklinde
bir Zerdüşt Tapınağı bulunan mezarlar, Büyük Darius ve İkinci Darius adlı Krallara aittir. Aynı havzadaki son durak ise, Pers İmparatorluğunun efsanevi başkenti; Persepolis’tir. Girişinde turistik tesisler kurulmuş olan bu geniş tarihi alana, boydan boya aydınlatılmış asfalt bir yolla ulaşılıyor. Bu muhteşem antik kent, UNESCO Dünya Miras Listesine girmeyi fazlasıyla hak ediyor. Yapımı 150 yıla ulaşan başkent, M.Ö 330 yılında Büyük İskender tarafından yakılıp yıkılmış. Zaten İmparator Darius un şanssızlığı, Büyük İskender gibi tüm zamanların en iyi askeri liderlerinden birisine denk gelmesidir.
Persepolis alanındaki arkeolojik çalışmalar, 1930 yılında başlayan yoğun bir faaliyetle yeniden gün yüzüne çıkarılmış, eserlerden oluşmaktadır. Bunlar, özellikleri itibariyle uzun uzun anlatılmayı hak ediyorsa da üst başlıklarıyla vurgulamayı tercih ediyoruz. Merasim salonları, Saray, Tören Meydanı, Kaya Mezarları ve Su Kemerleri başta olmak üzere bu müstesna mekânı, en az bir günde gezmek dahi yetersiz kalacaktır.
İran coğrafyasının ve uygarlıklarının iki ucunu temsil eden; Tebriz ve Persepolis yolculukları, sadece gezginler değil tüm yolu düşenler için ilginç ve keyifli bir güzergahtır.