SATAPLİA DA DİNAZOR AYAK İZLERİ VE GÖRSEL ŞÖLEN SUNAN MAĞARA; PROMETHEUS -EMEL FIRATLI
SATAPLİA DA DİNAZOR AYAK İZLERİ VE GÖRSEL ŞÖLEN SUNAN MAĞARA; PROMETHEUS
KUTAİSİ ( GÜRCİSTAN) – EMEL FIRATLI
Svaneti öncesi Kutaisi de sadece iki günümüz olduğu için dostlarımız, bize dolu dolu geçireceğimiz bir program hazırlamışlardı ve erken saatlerde de programı uygulamaya başladık.
Otelde aldığımız kahvaltı sonrası, Nika, Teona, Tinatin, Emzari ve Barbi ile hep birlikte, Kutaisi den 7 km. uzaklıktaki Sataplia’ya doğru yola çıktık. Buralar; Gürcistan’ın batı bölümünde olup, İmereti Bölgesinde yer almaktadır. Geçmişte, İmereti Krallığının başkentliğini yapmış olan Kutaisi, başkent Tiflis’ten sonra ülkenin 2. büyük ve önemli kentidir. Kutaisi tanıtımını başka bir yazıya bırakıp tekrar Sataplia’ya dönelim.
“Sataplia” kelime anlamı olarak Gürcü dilinde “bal yeri” anlamına gelmektedir. Aşağıdaki fotoğrafta ve videoda görüleceği üzere bu ormanlık arazide bulunan kayaların üzerindeki oyuklar, arılar tarafından kullanılmakta ve burada bal üretimi yapılmaktaymış dolayısıyla adını da buradan almaktaymış. Burada bulunan dağın adı da; Sataplia
Doğa bilimcisi ve yerel bir müzede görevli olan; Petre Chabukiani’nin tarih öncesi insanlar hakkında araştırma yaparken, 1925 yılında tesadüfen Sataplia’daki karstik mağarayı (*) keşfetmesi ile hikâye başlıyor. Mağara ile ilgili genişletme çalışmaları yapılırken de yine aynı kişi tarafından burada dinozor ayak izleri bulunuyor. Çalışmalar bu yolda devam ediyor.
1951 yılında, dinozor ayak izlerinin doğruluğu ve orijinalliği, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi tarafından doğrulanarak 1963 yılında müze çalışmaları başlıyor. İlk başlarda üstü açık iken daha sonra bu ayak izlerinin korunması için kapalı bir mekân inşa ediliyor.
Burası, Gürcistan’ın en fazla turist çeken destinasyonlarından birisidir. Biz erken gittiğimiz için, bilet satış yerinin yanında kısa bir süre bekledikten sonra müze açıldı. Üzerinde, dinozor figürü olan çok süslü bir bahçe kapısı ile içeriye giriş yapıyorsunuz. Girdikten hemen sonra da, içinde dinozor ayak izlerinin bulunduğu kapalı mekâna ulaşıyorsunuz. Burada, izlerin rahatça görülebilmesi için, yükseltilen bir yürüme platformu yapılmış ve çok güzel dizayn edilmiş.
İngilizce ve Gürcüce anlatım yapan bir rehber tarafından gerekli bilgiler veriliyor. ( Fotoğrafta ve videoda görüleceği üzere; ayak izleri gerçekten çok net ve büyük.)
Bu mekan sonrası, yaklaşık 330 hektar genişliğinde olan tabiat parkı içinde yürümeye başlıyorsunuz. Kestane, kayın, çam, meşe ve çalı tipi ağaçların oluşturduğu bu güzel ormanda yürüyüş yolu düzenlenmiş. Ayrıca ara ara dinozor figürleri ve bunlar hakkındaki açıklayıcı bilgiler ile de süslenmiş.
Biraz yürüdükten sonra, bir mağaraya giriş yapıyorsunuz. Girişinden itibaren, yaklaşık 300 metre kadar ilerlediğiniz, gittikçe yükselen bir yürüyüş platformuna sahip güzel bir mağara. Yaz- kış 14 derece sabit sıcaklığı ve
havası ile özellikle astım hastalarına çok iyi geliyormuş. Mağara içi, farklı renkte ışıklar kullanılarak daha da sevimli hale getirilmiş. Aşağıdaki videoda göreceğiniz, mağaradaki dev dikit, kalbe benzetilerek “Gürcistan’ın Kalbi” olarak isimlendirilmiş ve ziyaretçilerin dilek tuttukları bir yer olarak ünlenmiş.
Mağaradan çıktıktan sonra, içinde dinozor iskeleti bulunan başka bir bölüme ulaşılıyor. Etrafında dinozorlar, bu bölgede yaşayan canlılar ( her türlü bitki, ağaç, böcek, hayvan vs.) hakkında bilgiler ve tarihçe verilmektedir.
Sonrasında yine tabiat parkı içinde yaptığımız yürüyüş ile seyir terasına ulaşıyoruz. Arkasını Sataplia Dağına dayamış şekilde dizayn edilen bu platformun görüş alanı oldukça geniş. Neredeyse, İmereti bölgesinin büyük bir
kısmını görebiliyorsunuz. Önde geniş bir ormanlık alan daha sonra ise Kutaisi şehri görüş alanınızın içine giriyor. Yerden yüksekliği yaklaşık 80-100 metre civarında olup zemin camdan yapılmış.
Sataplia’dan çıktıktan sonra hem yorulmuş hem de acıkmıştık. Nika’nın arkadaşına ait geleneksel bir restorana geçtik. Güzel Gürcü yemekleri ve sohbet çok zevkliydi, mekanın hoş havası ve serinliğini de unutmak mümkün değildi
PROMETHEUS
Gerekli enerjiyi sağlamış ve dinlenmiş olarak yeniden yola koyulduk. Şimdi hedef ; Prometheus Mağarası. Kutaisi’den yaklaşık 40 km. uzaklıkta olan bu kireç taşı mağarasının da sıcaklığı yaz-kış 14 derece ancak diğer bazı mağaraların aksine burada nemli bir hava olduğundan, astımlı hastaların burada dikkatli olması gerekiyormuş. Eskiden mağara yüzeyi geniş bir orman örtüsü ile kaplıymış ancak daha sonra değişen iklim koşulları nedeniyle bu orman kaybolup yerini çalı tipi bitki örtüsü almış. Burası, Gürcistan’ın en büyük mağarası olup, adını, mitoloji kahramanı olan, ateşi çalarak insanlara getiren Prometheus’tan almıştır. Hatırlanacağı üzere bu efsaneye göre; Zeus’un cezası büyük olur, onu Kafkas Dağlarına zincirleterek, her gün gönderdiği bir kartal, Prometheus’un ciğerini yer, sonra tekrar ciğer oluşur ve bu işkence sürekli devam eder. İşte Gürcü Mitolojisinde de Prometheus benzeri bir kahraman bulunmaktadır ve onun adı da “Amirani” dir. Ancak, Amirani’nin mağara içinde zincirlendiğine inanılır.
Mağara içinde, karanlık ortama uyum sağlamış yarasalar, örümcekler, solucanlar ve tatlı su yumuşakçaları yaşamaktadır. Keşfi 1984 yılında, Tiflis Coğrafi Enstitüsü tarafından yapılmış. Mağara deniz seviyesinden 147 metre yükseklikte olup, 40 metre derinliğe sahiptir. 200-250 metrekare alana sahiptir.
Mağarada toplam 17 adet salon bulunmakta ancak bunlardan sadece 6 sı ziyaretçilere açık. Toplam 3700 metrelik mağara kısmı araştırılmış ancak 1420 metrelik kısmı gezilebiliyor. Bunun da 380 metrelik kısmı nehir üzerinde olup,
ziyaretçilşer bu kısmı tekne turu ile bitirebiliyorlar. Girişte ödediğiniz ücrete göre tekne turuna katılmadan, ziyaretçilere tahsis edilmiş araç ile dönüşü yapabiliyorsunuz. Ya da, turun son kısmını tekne ile tamamlayıp, yine dönüş için tahsis edilmiş araçlar ile dönebiliyorsunuz.
Çok güzel renklendirilmiş mağara içinde sarkıt ve dikitler, gerçekten görsel şölen sunuyor ama bence tekne kısmı bunun en zevkli bölümünü oluşturuyor ve mutlaka yapılmalı.