TÜRKMEN SAHRA GEZİSİ – KADİR TOSUN

 

 

 

 

TÜRKMEN SAHRA GEZİSİ-KADİR TOSUN

Türkmenistan gezisini tamamladıktan sonra 14 Ağustos 2012 günü Baçgiran Sınır Kapısı’ndan İran İslam Cumhuriyeti’ne giriş yaptık. Burası Kürt bölgesiymiş. Kürtler buraya güvenlik amacıyla yerleştirilmiş. Kaçar Hanedanlığı bölgeye Kürt nüfus yerleştirerek Türkmenlerin yağma akınlarını önlemek, sınır güvenliğini sağlamak istemiş. Bu bölgede halen 500.000 civarında Kürt nüfus yaşıyormuş.

Kürt bölgesini geçtikten sonra Türkmen bölgesi başlıyor. Kürtlerle Türkmenler arasında dağlık, ormanlık bir bölge var. Buraya Gülistan diyorlar. Aslında Bojnurdla Aşhane arasından Türkmen sınırına kadar olan bölgede de Türkmenler yaşıyormuş. Kürtlerle Türkmenler arasında herhangi bir sorun yokmuş. Karşılıklı kız alıp verirlermiş. İyi geçinirlermiş. Türkmen bölgesi Gülistan’dan Hazar Denizine, Türkmenistan sınırından Elburz Dağlarına kadar uzanan yaklaşık 30.000 kilometrekarelik bir bölgeymiş. Türkmen Sahra denilen bu bölgede 3.000.000 civarında Türkmen yaşıyormuş. Esasında Meşhed’den Hazar Denizine kadar uzanan kuzey İran Türmenistan’ın İran’daki devamıdır. Türkmenler bu bölgenin her tarafında dağınık olarak da yaşamaktadırlar.

Baçgiran sınır kapısıyla Kümbedi Kavs arası yaklaşık 400-450 km. civarındaymış. Fakat arazi dağlık, yollar da yetersiz olduğu için yolculuğumuz biraz uzun sürdü. Gece saat 22:00 civarında Türkmen bölgesinin merkezi Kümbedi Kavs şehrine ulaştık. Kümbedi Kavs 150.000 nüfuslu büyük bir şehir.

Görevlilerin anlattığına göre eskiden burada bir Türk Devleti varmış. Burası da o devletin başkentiymiş. Devletin bir de Sultan Kâbus adında şahı varmış. Sultan Kâbus bundan 1100 sene önce buraya dünyanın en büyük minaresini yaptırmış. Minarenin yerden yüksekliği tam 65 metreymiş. Belki burası minare değil de Sultan Kâbus’un anıt mezarıdır. Çünkü minarenin içinde Sultan Kâbus’un mezarı varmış. Fakat şimdi mezarı başka bir yere taşımışlar. Minareyi restore etmişler. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne almışlar. Esasen bu şehir de adını Sultan Kâbus’tan almış

2_640x480

Daha sonra çarşı pazarı dolaştım. Esnafla konuştum. Halkın nabzını tuttum. İşte bana anlatılanlar;Bir esnaf “Eskiden ne kadar alış veriş yaparsak yapalım bizden çek, senet istemezlerdi. Sözümüze güvenirlerdi. Paramız olunca öderdik. Şimdi ahlak iyice bozuldu. Artık çek, senet bile yeterli olmuyor. Peşin para istiyorlar.” dedi. Bir tanesi de “Efendi burada herkes riya içindedir. Mesela oruç tutmazlar ama tutuyormuş gibi yaparlar. Namaz kılmazlar ama arada bir camiye gidip görünürler. Çok yalan söylerler. Verdikleri sözleri tutmazlar. Burada mezhep soydan, dilden, dinden önce gelir. Mesela bizim Azeriler bizi değil de Şii oldukları için Farsları tutarlar.” dedi. Bir diğeri de “Efendi buralarda Türkmen olmak bir dert, Sünni olmak ise daha büyük bir derttir. Mesela işe giremezsin, girdiğin işte yükselemezsin. Önemli mevkilere gelemezsin. Türkmenler çok fakirdir. Halkının %80’i yoksulluk sınırının altındadır.” dedi. Bir diğeri “Burada eğitim Farsça olduğu için yüksek tahsil yapan Türkmen sayısı çok azdır. Zaten anadilimizi unutmak üzereyiz. Öte yandan daha ilkokuldayken çocuklarımıza Şii mezhebini empoze ederler. Bizi Şiileştirmeye çalışırlar. Bize İslami giyiniş biçimi dayatırlar. Böylece kültürümüzü yok etmeye, bizi asimile etmeye çalışırlar.” dedi.

Tabi ki anlatılanlar hep kötü değildi. Bir başka esnaf da “Efendi ben de bardağın dolu tarafını anlatayım. Türkmen Sahra bölgesi tamamen düzlük, ovalık bir bölgedir. Buranın geçimi tarım ve hayvancılığa dayanır. Çoğunlukla buğday, arpa, pirinç, mısır, pamuk, kavun, karpuz ekilir. İncir, nar, dut, kayısı, erik, zeytin yetiştirilir. Bağ bahçe ziraatı yapılır. Koyun, keçi, sığır, deve yetiştirilir. Tavukçuluk, besicilik yapılır. Yem olarak yonca, korunga, arpa, saman ve mısır silajı verilir. Dağlık bölgelerde arıcılık yapılır. Buralarda toprak çok verimlidir. Yağış çok olursa verim yüksek olur. Kuyu kazan, sulu tarım yapan çiftçiler bol ürün alırlar.” dedi.

Ben de onlara Türkmen şair Mahdumkulu’nun mezarına gitmek istediğimi söyledim. Bölgeyi iyi bilen, güvenilir bir taksici bulmalarını istedim. Hemen birisini çağırdılar. “Bu taksici değildir ama her tarafı avucunun içi gibi bilir.” dediler.

Sonra esnafla vedalaştık. Mahdumkulu’nun mezarına doğru yola çıktık. Şoföre “Bana Türkmen Sahra Bölgesi’ni anlatır mısın?” dedim. Başladı anlatmaya “Abi başta Kümbedi Kavus olmak üzere Hazar kıyısında 2 büyük Türkmen şehri vardır. Bunlar Gümüştepe ve Bender Türkmen şehirleridir. Bender Türkmen Türkmen limanı demektir. Eskiden Ruslarla ticaret bu liman üzerinden yapılırmış. Daha sonra Akkale ve Gorgan şehirleri sayılabilir. Yine eski adı Ayderviş olan Kalaleh, Maraveh Tepe, Korent ve eski adı Omçalı olan Simin şehirleri vardır. Bunlardan başka Kümbedi Kavs’ın doğusunda Minudahest, güneyinde ise Ramiyan şehirleri bulunur. Yalnız bu iki şehir büyük oranda Farslaşmıştır. Aynı şekilde Gorgan’da Farslaşmaktadır. Hatta Kümbedi Kavs’ta bile % 30-35 oranında Fars nüfus vardır.” dedi.

Kümbedi Kavs’tan kuzeye doğru ilerliyoruz. Tarlaların ortasından geçiyoruz. Yaklaşık 40-50 km. kadar gittikten sonra sağ taraftaki tepelerde bir verici istasyonu gördük. İranlılar bu istasyonu bölgedeki Türkmenlerin Türkmenistan’dan yapılan radyo ve TV yayınlarını izlemelerini önlemek için kurmuşlar. Nitekim eskiden rahatça izlenen Türkmence yayınlar şimdi izlenemiyormuş.

Kümbedi Kavs’tan 75 km. sonra Türkmenistan sınırına ulaştık. Burada Korganla Türkmenistan’ın Kızıl Etrek (Altın Türk) şehirleri arasında çalışan bir gümrük kapısı varmış. Türk TIRları genellikle Kümbedi Kavs-Kızıl Etrek üzerinden Türkmenistan’a girerlermiş. Biz Kızıl Etrek kasabasına 15 km. kala doğuya doğru yöneldik.

Sınırın İran tarafında İnce Burun, Taşlı Burun ve Danişment köyleri bulunuyor. Bu köyler Türkmenistan sınırına çok yakın Türkmen köyleri. Danişment köyünde Danişment Ata diye bir evliya Türbesi varmış. İnsanlar bu türbeyi ziyaret eder, Danişment Ataya kurban keserlermiş. Türkmenistan sınırında eski SSCB döneminden kalma devasa gözetleme kuleleri, tel örgüler ve iz tarlaları var. Şimdi de Türkmenistan sınırına paralel olarak kuzey doğuya doğru gidiyoruz. Etrafta köyler, bozkırlar, tarlalar var. Sınır hep ovalardan geçiyor. Sınırın her iki tarafında da Türkmenler yaşıyorlar. Karşılıklı görüşüyor, konuşuyor, hediyeleşiyorlar.

Esasen sınırın Türkmenistan tarafı çok tenhaymış. Kızıl Etrek – Kızıl Avrat arasında da hiçbir yerleşim bölgesi yokmuş. Her taraf bozkır, her taraf çölmüş. Yolun vasfı çok düşükmüş. Etrafta yiyecek, içecek satan herhangi bir tesis yokmuş. Onun için yolcu girişleri genellikle Baçgiran kapısından yapılıyormuş. Baçgiran kelimesi Farsçada vergi alınan yer demekmiş.

Bu arada Gızlar, Damak, Küllüce ve Kulakbürte köylerinden geçtik. Etrafta inekler otluyorlar. Sonra uçsuz bucaksız, dümdüz ovalar başladı. Bunlar ekilip, dikilmeyen, hiçbir şey yetişmeyen bozkırlar. Resmen çöl buralar. Erozyonu önlemek için yol kenarlarını ağaçlandırmışlar ama ağaçlar tutmamış. Bu köylerin hepsinde içme suyu sıkıntısı görülüyor. Çünkü her evin önünde su tankerleri duruyor. Nihayet develer de görülmeye başladı. Havalar çok sıcak ama onlar sıcağa falan aldırmıyorlar. Sürekli otluyorlar. Eskiden bu karayolu stabilizeymiş. Şimdi asfaltlamışlar. Burada önemli bir trafik yok ama gelişli gidişli çok güzel bir yol yapmışlar. Bu yol sanki Türkmenler Türkmenistan’a ilgi duymasınlar diye yapılmış gibi.

Şimdi de Etrek, yani Türk denilen bölgeye geldik. Burada çok lezzetli karpuzlar yetişirmiş. Etrek karpuzları sevilerek tüketilirmiş. Mahdumkulu Firaki’nin mezarı da bu bölgedeki Aktokay köyündeymiş. Önce Hötten köyünden, sonra Küren kasabasından geçtik. Karagöl köyünü de geçtikten sonra Maraveh Tepe yolundan sola saptık. Etrek yani Türk çayını geçtik. Aktokay köyüne ulaştık. Burası Kümbedi Kavs şehrine 140-145 kilometre uzaklıktaymış.

etrek (türk ) çayı_640x480

 

4_640x414

Mahdumkulu Firaki ile babası Muhammed Azadi burada yan yana yatıyorlar. Azadi de çok büyük bir Türkmen şairiymiş. Eskiden bu mezarlar çok bakımsızmış. Türkmenistan Cumhurbaşkanı rahmetli Sefer Murat Türkmenbaşı Etrek Çayı köprüsü ile Mahdumkulu Firaki’nin türbesini yaptırmış. Etrek Çayı Köprüsü 96 metre uzunluğunda 4,5 metre genişliğinde demirden yapılmış büyük bir köprü. Mahdumkulu Firaki’nin Türbesi çok görkemli. Yan taraftaki tören alanı da çok muhteşem.6_640x452

8_640x480

mezarlar_640x422

tören alanı_640x426

( Tören Alanı )

Mahdumkulu’nun türbesinde epeyce oyalandık. Kendisi ve babasının ruhlarına Fatihalar gönderdik. Türbenin arka tarafında Aktokay köyü, ön tarafında ise karpuz tarlaları var. Tarlalar karpuz dolu ama etrafta kimsecikler yok. Buraya kadar gelmişken meşhur Etrek karpuzlarını yemeden geri dönemem. Onun için biz de 25 km. ilerideki Maraveh Tepeye karpuz yemeye gittik. Maraveh Tepe küçük bir Türkmen şehri. Caddelere turunç ağaçları dikmişler. Portakal bahçeleri de varmış ama ben görmedim. Maraveh Tepedeki kavun, karpuz sergilerinden birisinde durduk. Bir karpuz kestirdik. Hakikaten dedikleri kadar varmış. Çok lezzetliymiş. İki kişi bir karpuzu bitiremedik. Yarısı karpuzcuda kaldı.

Böylece Mahdumkulu ziyaretini tamamladık. Geldiğimiz yollardan Kümbedi Kavs’a geri döndük. Yolda şoföre Afşarlar, Kaçarlar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular hakkında neler bildiğini sordum. “Ben Afşarım. Onun için önce Afşarlardan başla.” dedim. Benim not aldığımı görünce korktu. “Abi eğer adımı yazacaksan olmaz. Çünkü o zaman benim başım derde girer.” dedi. Ben de adını yazmamaya söz verdim. İşte anlattıkları;

“Burada Afşarların oturduğu belli bir bölge yoktur. Onlar Farsların arasına dağılmış olarak yaşarlar. Zaten çoğu Farslaşmıştır. Türkçe konuşamazlar. İranlılar da onları Türk değil, Kürt aşireti olarak görürler. Bildiğim kadarıyla Afşarlar Türkmen’dir. Teke boyundandır. Göçebe Yörüklerdir. Bir zamanlar İran’ı yönetmişlerdir. Afşar hanedanlığının en belirgin siması Nadir Şah’tır.

Kaçarlar eskiden Korgan bölgesinde yaşayan Türkmenlermiş. Hanedanlık kurduktan sonra Tahran ve Kazvin civarlarına yerleşmişler. Maalesef tıpkı Afşarlar gibi onlar da erimişler, Farslaşmışlar. Son Kaçar şahı Ahmet Şaha suikast girişiminde bulunulunca nedense Türkmenliği aklına gelmiş, Türkmen bölgesine sığınmış ama tabi iş işten geçmiş, hanedanlığı Pehlevilere kaptırmış

Karakoyunlu ve Akkoyunlular da Türkmen’dir. Onlar da İran’da hanedanlık kurmuşlardır. Şimdi Hemadan bölgesinde yaşıyorlar. Maalesef onlar da erimişler, Farslaşmışlar. Gençlerin hiç birisi Türkçe konuşamaz. Fakat bazı yaşlılar Türkçe biliyormuş.

İran’daki başka bir Türk hanedanlığı ise Safevilerdir. Safeviler Türkmen değil Azeri’dir. İsfahan ve Şiraz taraflarındaki Azeriler erimişler. Ama diğerleri Türklüklerini koruyorlar. Halen İran’daki en büyük grup Azerilerdir. Nüfusları 25.000.000’dan fazladır.” dedi. Ben “Azeriler de Türkmendir” dedim. Ama o kabul etmek istemedi. Aslında İran Türklerinin hepsi Oğuz’dur. Hepsi Türkmen’dir.

Öğleden sonra saat 14:00 civarında Kümbedi Kavs’a döndük. Birlikte bir öğle yemeği yedikten sonra Hazar Denizine doğru yola çıktık. Tıpkı bizim Çukurova gibi bir ovada ilerliyoruz. Mısır ve pirinç tarlalarının arasından geçiyoruz. Bu yolu İkinci Dünya Savaşında Almanlar yapmışlar. Onun için bu yola “Alman Yolu” diyorlarmış. Sağlam, düzgün ve kullanışlı bir yol. Yaklaşık 30-35 km. kadar gittikten sonra Bibi Şirvan adlı büyükçe bir Türkmen kasabasından geçtik. Burası eskiden pamuk bölgesiymiş. Esasen şah döneminde Türkmen Sahranın her tarafına pamuk ekilirmiş. Sonra Ambar adlı küçük bir şehirden geçtik. Eskiden burada Pehlevi hanedanlığının tarlaları varmış. Mollalar bu tarlalara el koymuşlar. Buraya Şii mezhebinden Belucileri (Zeburileri) yerleştirmişler. Gerçekten de bu tarlalar çok verimli. Buraya binlerce dönüm mısır ekmişler. Mısırlar adam boyu olmuşlar. Tuğ çıkarmışlar, koçan yarmışlar.

Sonra Akkaleye geldik. Burası yaklaşık 100.000 nüfuslu büyük bir Türkmen şehri. Burada cins Yamut Atları yetiştirilen bir hara, bir de at yarışları yapılan hipodrom varmış. Biz hipodromu görmedik ama atlara baka baka haranın yanından geçip gittik.

Gorgan’a 15 km. kala Bender Türkmen yoluna saptık. Sahne ve Garaincik köylerinden geçtik. Burası tam bir tarım havzası. Ayçiçeği, soya, kolza, pamuk, mısır tarlaları uzayıp gidiyor. Yol üzerinde orta ölçekli bir bitkisel yağ fabrikası gördük. Şoförün dediğine göre; Türkmenistan’dan gelecek bir demiryolu Kızıl Etrek üzerinden Gorgan’a ulaşacakmış. Burada İran Demiryolları ağına bağlanacakmış. Eğer bu proje gerçekleşecek olursa Türkmenistan demiryolları Tahran üzerinden Türkiye’ye ulaşacak, Basra Körfezi’ne inecekmiş.

Garaincikten sonra Arık köyünden geçip gittik. Bender Türkmen şehrine sadece 15 km. kaldı. Sol tarafta büyük buğday siloları görülüyor. Sağ tarafta ise Hocalar köyü var. Bu köyün birkaç km. arkasında Omçalı Şehri (Simin şehir) varmış. Burada ovalar ufka kadar uzanıyor. Pamuk ve mısır tarlalarının sonu görünmüyor. Biraz ileride Beşyuska (Beş heykel) kasabası ve bir yem fabrikası bulunuyor. Artık Bender Türkmen’e ulaşmak üzereyiz. Uçsuz bucaksız ovalarda son sürat ilerliyoruz. Hava kararana kadar olabildiğince yol almak istiyoruz.

Nihayet Bender Türkmen’e (Türkmen Limanı) ulaştık. Önümüzde Hazar Denizi var. Eğer sağa doğru gidilirse Hoca Nefes ve Gümüştepe şehirlerine ulaşılır. Her iki şehrin halkı da katıksız Türkmen’dir. Gümüştepe büyük bir şehirdir. Sağ taraftaki Kürtköy şehrinin halkı Kürt değil Fars’tır. Buranın en büyük şehri yaklaşık 150.000 nüfuslu Bender Türkmen şehridir. Bu şehir Türkmen bölgesinin Kümbedi Kavs’tan sonraki 2 nci büyük şehridir. Burada hem liman hem de demir yolu bağlantıları vardır. Bender Türkmen şehrinde az miktarda Kazak da yaşamaktadır. Bender Türkmen zeytin, portakal ve palmiye ağaçlarıyla kaplı güzel bir liman kentidir. Sahil şehridir.

Bender Türkmen’den batıya doğru ilerliyoruz. Sahil boyunca gidiyoruz, yaklaşık 20 km. kadar ilerledikten sonra Bender Gaz şehrine ulaşıyoruz. İsminden de anlaşılacağı gibi burası bir doğalgaz limanı. Elburz Dağlarına da iyice yaklaştık. Türkmen bölgesi arkamızda kaldı. Biraz sonra ana yola gireceğiz. Artık bundan sonrası Fars bölgesiymiş.

Nihayet anayola ulaştık. Standardı yüksek duble bir yola çıktık. Elburz Dağları ile Hazar Denizi arasında inanılmaz güzellikler içinde ilerliyoruz. Burada yeşil ile mavi iç içe yan yana. Manzara muhteşem. Sanki cennette gibiyiz. Oldukça keyifli bir yolculuk yapıyoruz. Keşke buralar da Türk bölgesi olsaydı. Türkler buralarda otursaydı.

Sonra sahilden biraz uzaklaştık. Akşamüstü Sari şehrini geçtik. Hava kararmak üzereyken Amol şehrinde mola verdik. Burada akşam yemeğimizi yedik. Sonra en kısa ve en ekonomik yoldan Bakü’ye nasıl ulaşabileceğimizi araştırdık. Tanıdıklara telefon ettik. Çevredekilere sorduk. Bakü’ye en kestirme yolun Reşt-Astara üzerinden ulaştığınıöğrendik. Tahran-Erdebil otobüsleri de buradan geçiyormuş. “Siz rahat olun. Burada bekleyin. Biraz sonra mutlaka bir otobüs gelir.” dediler.

Biraz sonra Erdebil otobüsü geldi. Beni 12.000 Tümene, yani yaklaşık olarak 6 dolara Astara’ya götürebileceklerini söylediler. Neredeyse 500-600 km. yol gideceğiz. Türkmen arkadaşla kucaklaştık. Helalleştik, ayrıldık. Vedalaşma faslı bitikten sonra otobüse atlayıp yola koyulduk. Bu arada saat de 21:00 olmuş. Hava karardığı için etrafı göremedim. Manzarayı seyredemedim. Ama bir tarafımızın dağ, bir tarafımızın da deniz olduğu belli. Buralar tıpkı bizim Karadeniz’e benziyor. Şehrin birisi bitmeden diğeri başlıyor. Gece boyunca hiç uyuyamadım. Otobüs yolda sabah namazı için mola verdi. Herkes namaza gitti. Ben de mola ihtiyaçlarımı giderdim. Mola esnasında hava aydınlanmaya başladı. Astara’ya doğru pirinç tarlaları, kivi bahçeleri çoğaldı. Yaklaşık 10 saatlik bir yolculuktan sonra sabah saat 07:00 civarında Astara’ya ulaştık. Hemen bir taksiye atlayıp Astara Gümrük Kapısı’ndan Azerbaycan Cumhuriyeti’ne giriş yaptık.türkmen sazları_541x480

 

(Türkmen sazları )

22.01.2017

KADİR TOSUN

 

Evli ve 2 çocuk babası olan Kadir Tosun Ziraat Yüksek Mühendisidir.

 

Kamu hizmeti ; TÜGSAŞ Genel Müdürlüğünde Baş Uzman ve  Genel Müdür Müşaviri olarak çalıştı. Daha sonra TÜGSAŞ/Kütahya Gübre Sanayi’nde  Genel Müdür Yardımcısı görevine atandı.

 

Kültürel faaliyetleri ; Doğu Türkistan, Moğolistan, Tuva, Hakasya, Altay ve Kazakistan gezi notlarını anlatan ‘Ötüken Yolcuları’  adlı gezi kitabı yayınlanmış olup 2. baskısı yayına hazırlanmaktadır.

  • Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gezi notalarını anlatan “ Türkistan Kazan Ben Kepçe” adlı gezi kitabı yayınlanmıştır.
  • İran, Azerbaycan, Türkmenistan ve Tacikistan gezi notlarını anlatan ‘İrandan Turana’ adlı gezi kitabı yayınlanmış olup 2. baskısı yayına hazırlanmaktadır.
  • Kırım, Tataristan, Başkurdistan ve Altınordu Coğrafyası gezi notlarını anlatan “Urallara Doğru” gezi kitabı kitabı yayınlanmıştır.

 

Sosyal faaliyetleri ise;   TEMA Vakfı üyesidir , Fahri Trafik Müfettişidir ve 10 Yıl süre ile Türkiye Türkmenistan Dostluk Derneği Genel Sekreterliği yapmıştır. Halen Bu derneğinin üyesidir.

 

Gsm: 0530 760 57 95

e-mail: kadirtosunn@hotmail.com